İmam Hüseyin (as)'ın üç dört yaşlarında ve Rugayye (s.a) isminde küçük bir kızı vardı. Hz. Rugayye (s.a) Aşura günü babasının ve diğer Kerbela yiğitlerinin şehit edilişinden sonra esirlerle birlikte Şam'a götürüldü. Şam harabelerinde devamlı babasının nerede olduğunu soruyordu. Ona baban yolculuğa çıktı, diyorlardı.
Bir gece babasını rüyasında gördü. Uyanınca şiddetle ağladı ve babasını istedi. Her ne yaptıysalar onu susturamadılar. Rugayye'nin ağlaması orada bulunan esirlerin hepsini etkiledi. Herkes başlarına ve yüzlerine vurarak ağlamaya başladı.
Yezit sesleri duyunca neler olduğunu sordu. Durumu öğrenince İmam Hüseyin'in mübarek başını bir kabın içerisine koydurdu ve Rugayye'ye (s.a) götürmelerini emretti. Rugayye (s.a) kabın üstündeki örtüyü kaldırdı ve bu baş kimindir, diye sordu. Babanın başıdır, dediler. Bunu duyan Rugayye babasının başını bağrına basarak "Babacığım seni kim kendi kanına boyadı? Babacığım kim boğazını kesti? Babacığım, kim beni bu yaşta yetim bıraktı?" diya ağıtlar okudu. Rugayye bu sözlerin ardından daha fazla dayanamadı ve orada vefat etti.
Mübarek bedenini oraya defnettiler. Kabri zamanla sevenlerinin ziyaret yeri oldu. Allah'ın sonsuz selamı onun üzerine olsun.
(Mealis-Sibteyn, c.2, s.170)