Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
Hz. Peygamber Hz. Hatice'yle evleniyor
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
22-01-2013 15:47 - 2637 Okunma

Örnek İslam Kadını Hz. Hatice (sa)

O güne kadar Resul-i Ekrem'in (s.a.v) mali ve iktisadi durumu iyi değildi, amcası Ebu Talib'in mali yardımına ihtiyacı vardı. Bu yüzden kendisine bir eş seçip aile kurmayı düşünmüyordu.
Kureyş'in ileri gelen zengin kadınlarından biri tarafından veril olarak Şam'a yaptığı ticaret seferi, bir yere kadar onun mali durumunu iyileştirdi. Kureyş gencinin yiğitliği ve becerikliliği Hatice’nin hoşuna gitmişti. Ödül olarak anlaştıkları meblağdan fazla vermek istedi. Fakat Kureyş genci, sadece anlaştıkları meblağı aldı. Daha sonra Ebu Talib'in evine gitti ve kazancının hepsini amcasına verdi.
Gözü yolda olan amca, babası ve kardeşinin yadigârını görünce gözlerinden sevinç gözyaşları döküldü. Yeğeninin ticaret işinde başarılı olduğuna çok sevindi ve ticarete devam etmesi için iki at ve iki deveyi onun ihtiyarına bıraktı. Bu seferde kazandığı parayla da onu evlendirmek istedi.
Bu şartlarda Resulullah da (s.a.v) kesin olarak bir hayat ortağı seçmeyi kararlaştırdı. Fakat nasıl oldu ki kur'a Hatice'nin adına çıktı? Hâlbuki daha önce Hatice, Akabe b. Ebi Mut, Ebu Cehl ve Ebu Süfyan gibi Kureyş eşraflarının kendisiyle evlenme hususundaki tekliflerini reddetmişti. Yaşam açısından tamamen değişik seviyede olan bu iki şahsı, ne gibi sebepler acaba böyle birbirine yaklaştırdı ve aralarında öyle bir ülfet, muhabbet ve maneviyat icat etti ki, Hatice bütün servetini Tevhit ve Hak kelimesini yüceltme yolunda harcaması için Muhammed'in (s.a.v) ihtiyarına bıraktı. Dört  tarafına  fildişi ve sedefle süslenen koltukları dizilmiş, Hindistan ipekleri ve İran altın sırmalı perdeleriyle süslenmiş bir ev, nasıl oldu da Müslümanların sığınağı haline geldi?!
Bütün bunların sebebini, Hatice'nin hayat sayfalarında aramalıyız. Sabit, pak ve manevi bir kaynağı olmaksızın bu gibi fedakârlıklar yapılamaz, kesinlikle.
Bu izdivaç, Hatice’nin Kureyş azizinin(Resül-i Ekrem) takva, iffet ve emanet tarlığına olan inancının sonucudur. Tarihin sayfaları da buna şahittir. Hatice’nin fazileti hakkında varit olan hadiseler de bunu daha da bir aydınlatmaktadır.
Hatice temiz ve afif bir kadın olduğu için daima takvalı ve temiz bir koca peşindeydi. Bu yüzden Peygamber onun hakkında şöyle buyurmuştur: "Hatice, faziletli cennet kadınlarındandır."  Kadınlardan Peygamber'e ilk iman eden Hatice’ydi. Emirülmüminin, Bi’setin evvelinde İslam'ın yalnızlığına işaret ettiği bir hutbesinde şöyle buyuruyor: "O gün Resulullah (s.a.v) ile Hatice'den başkasının evinde İslam yoktu; ben de onların üçüncüsüydüm." (1) İbn-i Esir yazıyor ki: "Afif adında bir tüccar Mescid-i Haram'a varit oldu. Resulullah, Hatice ve Ali'den oluşan üç kişilik bir cemaatin Allah'a ibadet ettiğini gördü. O Allah ki, bölge halkı onu unutmuş, yerine sahte ilahlara tapıyordu. Bu hali görünce çok şaşırdı. Hakikati bilmek için Peygamberin amcası Abbas ile görüştü ve gördüğünü ona anlatarak "Bunlar kimdir" diye sordu. Abbas : "Birincisi, dedi; peygamberlik  iddia ediyor, o kadın da onun hanımı Hatice'dir, üçüncüsü de  yeğenim Ali'dir." Ve şöyle devam etti: "Bütün yeryüzünde bu üç kişiden başka bir kimsenin bu din üzere olduğunu bilmiyorum. " (2)
Hatice’nin fazileti hususunda varit olan hadisleri burada nakledip açıklama imkânımız yoktur. Bu yüzden bu tarihi hadiseyi vücuda getiren sebeplerin ayıntılarına geçelim en iyisi.

(1) Nehc'ül Belağa, Kasia Hutbesi  (192 hutbe)
(2) Usd'ül-Ğabe, "Afif" maddesi

Bu Evlenmenin Zahiri ve Batini Nedenleri:

Her şeye maddecilik penceresinden bakan madidi kişiler şöyle düşünürler: Hatice zengin ve ticaretle uğraşan bir kadın olduğundan, ticaret işlerini yürütmek için her şeyden çok, güvenilir biri adama ihtiyacı vardı. Bu yüzden Muhammed'le (s.a.v) yaş bakımından uygun olmadığı halde onun dilediğini kabul etti.
Fakat tarih bunun tersini göstermektedir.  Hatice'yi Kureyş Emin'iyle evlenmeye sevk eden şeyler, bir takım manevi sebepler idi ve maddi menfaatlerin bu hususta hiç bir etkisi yoktu. Şimdi bu hususta delillerimizi zikredelim:
 1) Meysere, yolculukta Kureyş Eminin'den gördüğü kerametler ile Şam rahibinden onun hakkında duyduğu sözleri Hatice'ye anlatırken, Muhammed'e (s.a.v) karşı aşırı bir sevgi duyar, içinden. Öyle ki: "Meysere: Yeter artık! Muhammed'e karşı benim sevgimi iki kat ettin; git, seni azat ettim, karında sana olsun. Ayrıca iki yüz dirhem, iki at ve bir kıymetli elbiseyi sana bağışladım" diyor.
Ondan sonra Meyrese'den duyduklarını Arap bilgini Varaka b. Nevfel'e anlatıyor. Nevfel de:" Bu kerametlerin sahibi, Arap Peygamberidir" diyor. (1)
2) Bir gün Hatice, evinde oturmuştu. Cariye ve köleleri tarafını sarmıştı. Bir Yahudi âlimi de o meclisteydi. Bu sırada Kureyş genci, Hatice'nin evinin yanından geçiyordu, Yahudi âlimin gözü Peygambere ilişti. Peygamberden bir kaç dakika o meclise katılmasını istedi. Resul-i Ekrem (s.a.v) Yahudi âlimin dileği üzerine o meclise geldi. Hatice, Yahudi âlime dönerek:
 "Eğer, dedi onun amaçlarının senin bu soruşturma ve teftişinden haberleri olursa kuşkulanır, kötü bir tepki gösterirler, çünkü onlar yeğenleri hususunda Yahudilerden korkuyorlar." Yahudi âlimi bu sözleri duyunca" : Sen ne diyorsun, dedi, Muhammed'e kim bir zarar verebilir? Hâlbuki Allah onu, nübüvvetin hatmi ve halkın hidayeti için seçmiştir." Hatice: "Onun böyle bir makama erişeceğine delilin nedir?" dedi. O da: "Ben, dedi, Ahir'üz-Zaman Peygamberinin alametlerini Tevrat'ta okumuşum. Onun alametlerinden bazıları şöyle: Onun babası ve annesi ölürler, ceddi amcası olu himayeleri altına alırlar. Kureyşten büyük bir kadınla evlenir. Sonra Haticeye dönerek şöyle dedi: "Ne mutlu onun eşi olma iftiharını elde eden kadına  !" (2)
3) Arap bilginlerinden olan Hatice'nin amcası Varaka'nın Ahdeyn (Tevrat ve İncil) kitapları hakkında çok bigisi vardı. Varaka defalarca şöyle demişti: "Kureyş’ten bir kişi, Allah tarafından halkı hidayet için gönderilecek ve Kureyş'in zengin kadınlarından biriyle evlenecektir." Hatice de Kureş'in zengin kadınlarından olduğu için Varaka ara sıra ona: "Bir gün gelir ki, yeryüzünün en üstün, en şerefli erkeğiyle evlenirsin!" diyordu.
4) Bir gece Hatice rüyasında Güneş’in Mekke üstünde döndüğünü ve yavaş yavaş aşağı gelerek onun evine indiğini gördü. Rüyasını Varaka'ya anlattı. Varaka onun rüyasını şöyle tabir etti: "Şöhreti âlemi tutacak büyük bir kişiyle evleneceksin"
Bunlar, bazı tarihçilerin (3) naklettiği ve tarih kitaplarının birçoğunda kaydedilen bazı olaylardır. Bütün bunlar Hatice'nin Kureyş genciyle evlenmeye istekli olmasının, Hatice’nin onun maneviyatına olan inancından kaynaklandığını ve Muhammed'in onun ticareti için diğerlerinden daha uygun olmasının bu hususta hiç bir etkisi olmadığını açıkca ortaya koymaktadır.
 
(1) Sire-i İbn-i Hişam, c. 1 s. 26
(2) Bihar’ul-Envar, c.16 s. 19
(3) Bihar’ul-Envar, c.6 s. 104

GÖRÜCÜLÜĞÜN KEYFİYETİ

Evlenme teklifinin ilk önce Hatice tarafından edildiğinde hiçbir şüphe yoktur.  İbn-i Hişam şöyle naklediyor: "Hatice'nin bizzat kendisi, bu evlenmeye meyilli olduğunu izhar ederek şöyle demişti: "Amcaoğlu! Ben, senin, kendi kavmin arasında olan izzet ve azametin, doğru konuşman, emanettarlığın ve güzel huyun için gerçekten de seninle evlenmek istiyorum" Kureyş Emin'i de ona şöyle cevap vermişti: "Amcalarıma haber verip onlara danışmam gerekir." (1) Fakat tarihçilerin çoğu, Hatice'nin mesajını, Aliyye kızı Nefise Peygamber'e şu şekilde ulaştırdı, diyorlar:
"Ya Muhammed! Niçin hayatını temiz bir eşle aydınlatmıyorsun? Eğer seni, güzelliğe, servete, şerafet ve izzete davet edersem kabul eder misin? Peygamber: "Kimi kasdediyorsun?" buyurdu. "Hatice'yi" dedi. Peygamber şöyle buyurdu: "Hatice, bu işe razı olur mu?
Onunla aramızda çok fark vardır!" Ben onu razı ederim, yeter ki sen bir vakit tayin et de Hatice’nin vekili Amr b. Esed (2) ile senin akrabaların bir araya toplansınlar ve nikâh merasimini yerine getirsinler" dedi.
Resul-i Ekrem, bu hususta değerli amcası Ebu Talib'e danıştıktan sonra Kureyş büyüklerinin de katıldığı görkemli bir toplantı düzenlendi. Önce Ebu Talib, Allah'a hamt ile başlayan bir hutbe okuyarak yeğenini şöyle tanıttı: "Benim yeğenim Abdullah oğlu Muhammed, Kureyş'ten hangi erkekle karşılaştırılırsa, ona tercih edilir; kiminle mukayese edilirse, ondan üstün sayılır.
Dünya malından mahrumdur, doğru; fakat mal, geçici, yok olucu bir gölgedir. Kalıcı olan ise şerefli bir soydan olmaktır." (3)
Ebu Talib'in hutbesi, Kureyş ve Haşim hanedanını tanıtma konusunda olduğu için, Hatice'nin akrabalarından olan Varaka b. Nevfel de bir hutbe okuyarak şöyle dedi: "Kureyş'ten hiçbir kimse, sizin fazlınızı, üstünlüğünüzü inkâr edemez.  Biz sizinle akrabalık kurmaya gönülden talibiz" (3)
Nikâh akdi okundu ve mihriye olarak dört yüz dinar tayin edildi. Kimileri de: "Hatice’nin mihriyesi yirmi deve idi " demişlerdi.

(1) Sire-i İbn-i Hişam, c.1 s. 204
(2) Bazı müverrihler, Hatice'nin babası Huveylid'in önce bu evlenmeye razı olmadığını fakat Hatice’nin çok meyli olduğunu görünce razı olduğunu yazıyorlar. Bu söz doğru olmasa gerek.  Çünkü Hatice'nin babası Ficar harbinde ölmüştü. Bu yüzden de amcası nikâh akdini okumuştu.
(3) Menakib, c.1 s. 30; Bihar’ul-Envar, c.16 s. 16
(4) Varaka’nın Hatice’nin amcası olduğu meşhurdur. Fakat bu söz de doğru olmasa gerek. Çünkü Hatice, Esed oğlu Huveylid’in kızıdır, ama Varaka, Esed oğlu Nevfel'in oğludur. O halde Varaka ve Hatice, amcaoğlu ve amcakızıdırlar, amca ve yeğen değildirler.

Hz. HATİCE'NİN YAŞI

Meşhur kavle göre Hatice Peygamber'le evlendiğinde 40 yaşındaydı ve Fil Yıl'ından 15 sene önce dünyaya gelmişti. Fakat yaşının bundan az olduğunu söyleyenlerde vardır. Hatice daha önce, Atik b. Aiz ve Ebu Hale Malik b. Benaş-i Temimi ile evlenmişti. Fakat her ikisi de ölünce artık evlenmemişti.

İZDİVAÇTAN Bİ'SET'E
İnsan hayatında en hassas dönem, gençlik dönemidir. Çünkü bu dönemde cinsi içgüdüler en kâmil haddine varıyor; hevesine düşkün nefis her an kafasında bir heves besliyor; insanın akıl fezasını şehvet fırtınaları karartıyor; maddi içgüdülerin insan üzerinde egemenliği, daha da bir artıyor neticede aklın hâkimiyeti azalıyor.
Böyle bir durumda eğer insanın maddi imkânları da yerinde olursa, işte o zaman gençlik tehlikeli bir konu haline gelir. Bir yandan hayvani içgüdüler ve beden sağlığı, bir yandan da maddi imkânlar el ele vererek insanı tam bir gaflete daldırır ve sonuçta hayvani eğilimlerini doyurmaktan başka bir işi olmaz.
Pedagoglar bu dönemi saadet ve şekavet, mutluluk ve mutsuzluk arasındaki ayrım noktası sayarlar. Bu dönemde insanlardan çok az bir bölümü,  kendileri için, makul bir hareket çizgisi tayin edebilmekte; iyi melekeler ve güzel huylar edinmek için hiçbir tehlikesi olmayan bir yolu seçebilmektedirler. Bu dönemde nefse hâkim olmak, çok güzel bir meseledir. Eğer doğru bir aile terbiyesi de olmazsa, o gencin kötü akıbetini önceden kabullenmek gerekir.
Resulullah'ın  (s.a.v) Gençlik Dönemi
Kureyş genci'nin cesaretli, kuvvetli ve sapa sağlam olduğunda hiçbir şüphe yoktur. Çünkü cesur bir aile de doğmuş, serbest ve sakin bir muhitte büyümüştü. Şimdi bakalım, Hatice'nin varlığı gibi bir varlık eline geçtiğinde ve her türlü eğlenme vesilelerini hazırlayabilecek bir durumda olduğunda ne yaptı, nasıl hareket etti? Acaba bu maddi imkânlardan -gençlerin çoğu gibi-hayvani içgüdülerini tatmin etmek yolunda mı yararlandı? Yoksa başka bir yol mu tuttu? Tarihin de şahit olduğu üzere o, akıllı ve tecrübeli kişiler gibi yaşıyordu; eğlenme, zevk ve sefadan kesinlikle kaçınıyordu; yüzünde daima tefekkür eserleri vardı; toplumdaki fesattan uzak olmak için bazen uzun müddet dağların eteğinde, mağaralarda yaşıyordu ve Allah'ın kudretini müteâla’ya dalıyordu.
Peygamberin Gençlik Duyguları
Bir gün Mekke'de kumarbazın biri, kumar oynarken devesini, oturduğu evini ve nihayet on yıllık ömrünü kaybetti. Bu olay, Kureyş gencinin insani duygularını yaraladı ve onu o kadar üzdü ki, o gün Mekke'de kalmayıp etraftaki dağlara sığındı ve gece yarılarına doğru eve döndü. O, bu gibi üzücü manzaraları görünce gerçekten de çok üzülüyor ve o sapık zümrenin akılsızlığına şaşıyordu. Muhammed (s.a.v) ile evlenmeden önce Hatice'nin evi, yoksulların ve kimsesizlerin umut evi idi.  Evlendikten sonra da kocası, onun fakirlere yardım programında hiçbir değişiklik yapmadı.
Kıtlık ve kuraklık yıllarında bazen Peygamber'in sütannesi Halime onu görmeye geliyordu. Resul-i Ekrem,  kendi abasını onun ayaklarının altına seriyordu, çocukluk çağında Halime’nin kendisine karşı gösterdiği sevgisini ve o sade hayatı hatırlıyordu; oturup onun sözlerini dinliyor ve gitmek istediği zaman elinden gelen yardımı esirgemiyordu. (1)
(1)    Menakıb'i İbn-i Şehraşub, c.1 s. 140; Kurb'ül-İsnad, s. 6–7 Hisal-i saduk, c.2 s. 37; Bilar'ül-Envar, c.22 s. 151–152.Bazıları, Peygamber'in erkek çocuklarının ikiden fazla olduğuna inanırlar. Bu hususta Tarih-i Taberî, c. 2 s. 35 ve Bihar’ul -Envar, c.22 s. 166'ya bakınız.

Peygamber’in Hatice’den Olan Evlatları:
Evladın vücudu, evlilik bağını daha bir sağlamlaştırmakta, eşlerin hayatını da aydınlatmakta ve hayata özel bir cilve kazandırmaktadır. Hatice, Kureyş genci için altı çocuk doğurdu. İkisi oğlan, dördü kız idi. Oğlanlardan büyüğünün adı, Kasım, küçüğünün adı ise Abdullah idi. Onlara Tahir ve Tayyib de diyorlardı. İbn-i Hişam'ın nakline göre, kızlardan en büyüğü Rukeyye, sonra Zeynep, sonra Ümmü Gülsüm ve en küçüğü de Fatime (s.a) idi. Peygamber'in erkek çocuklarının hepsi Bi'setten (Risalet görevinin başlamasından) önce öldü, fakat kızları nübüvvet dönemine eriştiler. (1)
Peygamber'in hadiseler karşısında metanet ve salâbeti, herkesçe bilinen bir şeydi. Fakat bununla birlikte, evlatlarının ölümünde onun kalbi üzüntüleri, bazen gözyaşları şeklinde zuhur ederek mübarek yüzüne dökülüyordu. Peygamber, Mariye'den doğan oğlu İbrahim’in ölümünde çok üzülmüştü.
Fakat yine de Allah'a şükrediyordu. Hatta İslam ilkelerinden habersiz olan bir Arap, Resul-i Ekrem'in ağlamasına itirazda bulunmuştu. Peygamber de: "Bu ağlama, buyurmuştu, rahmettir ve merhamet etmeyene merhamet edilmez." (2)
(1) Emali'yiSaduk, s. 247
(2) Hayatu Muhammed, s. 186

Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
22-01-2013 15:47 - 2637 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
24-11-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım