Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
Hz. Fatıma (s.a) ile Hz. Ali (as)`nin Kutlu Evlilikleri
Hicretin ikinci yılında zilhicce ayının birinci gününde dünyanın iki en yüce şahsiyeti, hayatlarını birleştirdiler.
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
29-06-2022 11:05 - 634 Okunma
Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: "Allah'ım! Bu benim kızım ve bütün insanlar arasında en çok sevdiğim kimsedir. Allah'ım! Bu da benim kardeşim ve bütün insanlar arasında en çok sevdiğim kimsedir." 
 
Hz.Peygamber Efendimiz (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) şöyle buyurmuştur:
 
“Ali olmasaydı, Fatıma’ya denk bir eş bulunmazdı.”
 
Müminlerin Emîri Hz. İmam Ali’nin, Âlemlerin Hanımlarının Seyyidesi Hz. Fatıma Zehra ile (Onlara selâm olsun) mubarek ve nurlu evliliklerinin yıl dönümü münasebetiyle değerli konuklarımızı kutlarız.
 
Hz.Peygamber Efendimiz (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) kızı Hz.Fatıma Zehra’ya (Allah'ın selâmı üzerine olsun) şöyle buyurmuştur:
 
“Kızım, Sana salât eden kimseyi Allah bağışlar ve Benim cennette bulunduğum yere o kimseyi eriştirir.”
 
Başka bir hadiste de şöyle buyurmuştur:
 
“Fatıma benden bir parçadır; O’nu üzen beni de üzer, O’nu kuşkulandıran beni de kuşkulandırır!”
 
Evlilik Tarihi
 
Ehl-i Beyt İmamları'ndan (a.s) gelen rivayetlerin tümün-de Hz. Fatıma'nın (a.s) Ali (a.s) ile evlenmesinin tarihi, Müslümanların Bedir Savaşı'ndan zaferle dönmelerinin hemen sonrası gösterilir.
 
İmam Cafer Sadık'tan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir:
 
Ali (a.s) Fatıma'yı (a.s) ramazan ayında nikâhladı ve aynı senenin zilhicce ayında Bedir Savaşı'ndan hemen sonra zifafa girdi.[1]
 
Ayrıca, Emirü'lMüminin'in (a.s) hicretin ikinci yılında, şevval ayının ilk günlerinde Bedir Savaşı'ndan döndükten birkaç gün sonra Fatıma (a.s) ile gerdeğe girdiği rivayet edilmiştir.[2]
 
Yine Hz. Peygamber'in (s.a.a) hicretin ikinci senesinin zilhicce ayının başında Fatıma'yı (a.s) Ali (a.s) ile evlendirdiği de rivayet edilmiştir.[3]
 
Ali (a.s) Fatıma'yı (a.s) İstiyor
 
İmam Ali (a.s), Hz. Fatıma'yı (a.s) istemeyi düşünüyordu. Ancak hem kendisinin, hem de İslâm toplumunun o sırada yaşadığı yoksulluk, geçim sıkıntısı onu bu isteğini pratikte gerçekleştirmekten alıkoyuyordu. Bu yüzden evlilik fikrini erteliyor, bir aile kurma arzusunu bir süre için unutmaya çalışıyordu. Bu toplumsal durumdu.
 
Fakat kişisel olarak Ali (a.s), yirmi bir yaşını geride bırakmıştı.[4] Fatıma ile evlenmenin de tam zamanıydı. çünkü insanî erdemler ve ilâhî makamlar yönünden Ali'den başka Fatıma'ya denk bir erkek ve Fatıma'dan başka Ali'ye denk bir kadın yoktu. Bunlar, bir tekrarı artık dokunmayacak eşsiz bir kumaştan idiler.
 
Günlerden bir gün, İmam (a.s) işlerini tamamladı, sulama işinde kullandığı devesini çözdü ve evine doğru yola koyuldu. Deveyi evde bağladıktan sonra Resulullah'ın (s.a.a) evine doğru yürüdü. Hz. Peygamber (s.a.a) Hz. çmmü Seleme'nin evinde bulunuyordu. İmam daha yolda iken, gökten bir melek Peygamberimize (s.a.a) şu ilâhî emri getirdi: "Nuru nur ile, yani Fatıma'yı Ali ile evlendir."[5]
 
Ali (a.s) kapıyı çaldı. çmmü Seleme: "Kim o?" dedi. Resulullah (s.a.a) dedi ki:
 
Kalk, ey çmmü Seleme! Ona kapıyı aç ve içeri girmesini iste. çünkü bu, Allah ve Resulü'nün sevdiği, kendisi de Allah ve Resulü'nü seven bir adamdır.
 
çmmü Seleme dedi ki: "Anam babam sana kurban olsun, görmediğin hâlde hakkında bu övücü sözleri söylediğin adam kimdir?" Buyurdu ki:
 
Yavaş ol, ey çmmü Seleme! Bu adam, ahmak ve sefih birisi değildir. O, benim kardeşim, amcamın oğlu ve yeryüzünde en çok sevdiğim kimsedir.
 
çmmü Seleme der ki: "Bunun üzerine yerimden fırladım, az kalsın üzerime bağladığım peştamala takılıp düşecektim. Kapıyı açtım. Karşımda Ali b. Ebu Talib'i görmeyeyim mi?!"
 
Ali, Resulullah'ın (s.a.a) yanına girdi ve şöyle dedi: "Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun, ey Resulallah!" Peygamberimiz de ona şu karşılığı verdi: "Ve selâm senin de üzerine olsun, ey Ebu'l-Hasan! Otur."
 
Ali (a.s) Hz. Peygamber'in (s.a.a) tam karşısına oturdu. Sürekli olarak yere bakıyordu. Bir şey istemeye gelmiş de utandığından söyleyemiyormuş gibi duruyordu. Resulullah'tan (s.a.a) utandığı için başını yerden kaldırmıyordu.
 
Hz. Peygamber (s.a.a) Ali'nin içinden geçenleri biliyormuş gibi, ona sordu:
 
Ey Ebu'l-Hasan! Bir ihtiyacın için gelmişsin gibi geliyor bana. İhtiyacın neyse söyle, içinden ne geliyorsa açıkla. çünkü senin ne ihtiyacın varsa, benim tarafımdan karşılanacaktır.
 
Ali (a.s) şöyle dedi:
 
Anam-babam sana kurban olsun. Ben daha bir çocukken, beni, amcan Ebu Talip'ten ve Fatıma bint-i Esed'den aldın. Yediğinin aynısını bana da yedirdin, beni kendi edebinle edeplendirdin. İyilik ve şefkat bakımından, benim için Ebu Talip'ten ve Fatıma bint-i Esed'den daha iyiydin. Allah senin aracılığınla ve senin elinle beni doğru yola iletti. Allah'a yemin ederim ki, sen ya Resulallah, dünya ve ahiret hazinem ve zahiremsin. Allah'ın benim pazumu seninle güçlendirmesinin yanında, bir evimin, kendisiyle huzur bulacağım bir eşimin olmasını istedim. Sana kızını istemek için geldim. Kızın Fatıma'yı senden istiyorum. Beni Fatıma'yla evlendirir misin, ya Resulallah?
 
Resulallah'ın (s.a.a) yüzü sevinçten ve memnuniyetten parladı. Fatıma'nın yanına gitti ve şöyle dedi: "Ali seni istiyor. Sen onu tanıyorsun."
 
Fatıma sustu. Peygamberimiz (s.a.a): "Allahu Ekber! Susması kabul etmesi anlamına gelir." dedi. Dışarı çıktı ve Fatıma'yı Ali ile evlendirdi.[6]
 
çmmü Seleme der ki:
 
Resulullah'ın (s.a.a) yüzünün sevinçten ve memnuniyetten parladığını gördüm. Sonra Ali'nin (a.s) yüzüne bakıp gülümsedi ve şöyle dedi:
 
Ey Ali! Karşılığında seni evlendireceğim bir şeyin var mı?
 
Ali (a.s) şöyle dedi:
 
Anam-babam sana feda olsun. Allah'a yemin ederim ki, benimle ilgili hiçbir şey sana gizli değildir. Bir kılıcım, bir zırhım, bir de sulama işinde kullandığım bir devem var. Bunların dışında hiçbir şeyim yok.
 
Resulullah (s.a.a) buyurdu ki:
 
Ey Ali! Kılıcına ihtiyacın var; onunla Allah yolunda cihat edersin, onunla Allah düşmanlarıyla savaşırsın. Deveni de hurmalarını sulamak ve ailene su taşımak için kullanırsın, yolculuklarında yükünü onunla taşırsın. Ama zırhın karşılığında seni evlendiriyorum. Onu almayı kabul ediyorum. Ey Ebu'l-Hasan! Sana bir müjde vereyim mi?
 
Ali (a.s) şu cevabı verdiğini söyler:
 
Evet, anam-babam sana feda olsun. Bana o müjdeyi ver. çünkü uğurlu bir seciyeye, bereketli bir karaktere ve işlerinde hikmete sahipsin. Allah'ın salât ve selâmı üzerine olsun.
 
Resulullah (s.a.a) şöyle dedi:
 
Ben seni yeryüzünde Fatıma ile evlendirmeden önce, Allah gökte seni onunla evlendirdi. Sen bana gelmeden önce, gökten bir melek şuracıkta bana geldi ve şöyle dedi:
 
"Ey Muhammed! Yüce Allah, yeryüzüne nazar etti. Mahlûkatı içinde seni seçerek elçi olarak gönderdi. Sonra ikinci kez yeryüzüne nazar etti. Orada senin için bir kardeş, bir vezir, bir arkadaş ve bir damat seçti. Kızın Fatıma'yı (a.s) onunla evlendirdi. Gökteki melekler bu olayı kutladılar. Ey Muhammed! Allah bana, Ali'yi yeryüzünde Fatıma ile evlendirmeni söylememi ve onları, tertemiz, seçkin, arınmış, hayırlı, dünyada ve ahirette erdem sahibi iki oğulla müjdelemeni emretti." Ey Ali! Allah'a yemin ederim, daha melek göğe yükselmemişti ki, sen kapıyı çaldın.[7]
 
Ali ve Fatıma'nın Evlenmelerinin Gökten Emredilmiş Olması
 
İbn Ebi'l-Hadid şöyle der:
 
Hz. Peygamber'in (s.a.a) Ali'yi Fatıma ile evlendirmesi, Allah'ın gökte meleklerin şahitliğinde Ali'yi Fatıma ile evlendirmesinden sonra gerçekleşmiştir.[8]
 
Cabir b. Abdullah'ın şöyle dediği rivayet edilir:
 
Resulullah (s.a.a) Fatıma'yı Ali (a.s) ile evlendirdiği zaman, Allah onları Arş'ının üzerinde evlendirmişti.[9]
 
İmam Muhammed Bâkır'dan (a.s) şöyle rivayet edilir:
 
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
 
"Ben ancak sizin gibi bir insanım. Sizin aranızda evlenirim ve sizleri evlendiririm. Ama Fatıma hariç. Onun evlenmesi gökten gelen vahiyle olmuştur."[10]
 
Nikâh Akdi
 
Enes anlatıyor:
 
Resulullah'ın (s.a.a) yanında oturduğum bir sırada, vahiy hâli ona kuşattı. Bu hâl ondan ayrılınca şöyle dedi: "Ey Enes! Cebrail'in, Arş'ın sahibinden bana ne getirdiğini biliyor musun?"
 
Dedim ki: "Allah ve Resulü daha iyi bilir. Anam-babam sana feda olsun, Cebrail ne getirdi?"
 
Buyurdu ki: "Allah bana Fatıma'yı Ali ile evlendirmemi emretti. Git, muhacirleri ve ensarı bana çağır."
 
Gidip muhacirleri ve ensarı çağırdım. Herkes oturduktan sonra Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle dedi:
 
"Nimetlerinden dolayı hamdedilen, kudretinden dolayı ibadet edilen, saltanatından dolayı itaat edilen, katındaki nimetlerden dolayı arzu edilen, azabından dolayı sakınılan, yerinde ve göğünde emirleri yürürlükte olan, mahlûkatı kudretiyle yaratan, hükümleriyle onları birbirinden farklı kılan, diniyle onları aziz yapan, peygamberi Muhammed'le onlara lütufta bulunan Allah'a hamdolsun."
 
"Hiç şüphesiz Allah, evlilik yoluyla gerçekleşen akrabalığı nesebin devamının vesilesi ve akrabalığın bir çeşidi kılmıştır. Allah'ın emri kazâsına uygun gerçekleşir, kazâsı ise kaderine dayanır. Her takdirin de bir süresi vardır. Ve her süre de yazılmıştır: Allah dilediğini siler, dilediğini de yerinde bırakır. Ana kitap O'nun katındadır."
 
"Haberiniz olsun! Allah bana Fatıma'yı Ali ile evlendirmemi emretti. Eğer Ali buna razı olursa, benim onu dört yüz mıskal gümüş karşılığında Fatıma ile evlendirdiğime şahit olun."
 
Ali orada yoktu. Resulullah (s.a.a) onu bir iş için bir yere göndermişti.
 
Sonra Resulullah (s.a.a) içinde taze hurma bulunan bir tabak getirmelerini emretti. Tabağı önümüze koydu: "Yiyin." dedi. Biz taze hurmaları yerken Ali (a.s) çıkageldi.
 
Resulullah (s.a.a) ona bakıp gülümsedi, sonra şöyle dedi:
 
Ey Ali! Allah bana, Fatıma'yı seninle evlendirmemi emretti. Onu, eğer kabul edersen, dört yüz mıskal gümüş karşılığında seninle evlendirdim.
 
Ali şöyle dedi: "Razıyım ya Resulallah!" Sonra Ali bir kenara çekilip Allah için şükür secdesine kapandı. Ardından şöyle dedi: "Beni, mahlûkatın en hayırlısı Resulullah Muhammed'e sevdiren Allah'a hamdolsun."
 
Resulullah (s.a.a) da şöyle buyurdu:
 
Allah ikinize bereket versin. Sizi bereketli kılsın ve size mutluluk versin. Sizden çok sayıda tertemiz nesiller meydana getirsin.
 
Enes der ki: "Allah'a yemin ederim ki, Allah, onlardan çok sayıda tertemiz nesiller meydana getirdi."[11]
 
Fatıma'nın (a.s) Mihri ve çeyizi
 
Ali, zırhını Osman'a sattıktan sonra mihri alıp getirdi. Mihir dört yüz hecerî siyah dirhemden ibaretti. Resulullah (s.a.a) dirhemleri aldı, yeni ev için eşya alsınlar diye parayı ashabından ve kendi eşlerinden bazılarına teslim etti. Fatıma'nın çeyizi şundan ibaretti:
 
1) Yedi dirhem değerinde bir gömlek.
 
2) Dört dirhem değerinde bir başörtüsü.
 
3) Hayber malı siyah bir kadife.
 
4) çzeri kaytan türü iplerle örtülüp bağlanmış bir divan.
 
5) Mısır keteninden mamul, birinin içi lifle, öbürünün ise yünle doldurulmuş iki döşek.
 
6) İçleri izhirden (bir çeşit kokulu bitkiden) doldurulmuş Taif derisinden dört yastık.
 
7) Yünden yapılmış bir örtü.
 
8) Hecer yapımı bir hasır.
 
9) Bir el değirmeni.
 
10) Deriden yapılmış bir su kabı.
 
11) [İçinde elbise yıkanılan] bakır bir leğen.
 
12) Bir süt kâsesi.
 
13) Küçük su kovası.
 
14) Sızdırmasın diye içi ziftlenmiş leğen.
 
15) Yeşil bir testi.
 
16) Kiremitten iki bardak.
 
17) Bir meşin minder.
 
18) Katranî aba.
 
19) Su kovası...
 
çeyizi düzmekle görevlendirilen sahabeler şöyle demişlerdir:
 
Bu eşyaların tümünü taşıdık, Resulullah'ın (s.a.a) önüne koyduk. Resulullah (s.a.a) çeyize bakınca ağladı ve gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı. Sonra başını göğe kaldırdı ve şöyle dedi:
 
Allah'ım! Kaplarının büyük kısmı çanak çömlekten ibaret olan bu topluluğa bereket ver.[12]
 
Ali (a.s) evini donattı. Evin tabanına yumuşak kum döktü. Bu arada yıkanmış elbise asmak için bir duvardan ötekine uzanan bir tahta koydu. Yere de koç derisi serdi ve hurma lifinden yapılmış yastıklar bıraktı.
 
Ebu Yezid el-Medinî şöyle der:
 
Fatıma (a.s) Ali'ye (a.s) verildiği zaman, Ali'nin evinin tabanına serdiği kumdan, yastıktan, testiden ve bardaktan başka bir şeyi yoktu.[13]
 
Hz. Zehra'nın İmam Ali İle Evlenmesinin Ayrıcalıkları
 
Hz. Fatıma efendimizin (Allah'ın selâmı üzerine olsun) evliliği, aşağıda belirttiğimiz hususlarda diğer evliliklerden farklılık arz etmektedir:
 
1- Gökte karar verilen ve Allah'ın emriyle gerçekleşen bir evliliktir.
 
Yerde bir bağ ve duygusal bir ilgi gerçekleşmeden önce bu evliliğe yüceler âleminde karar verilmişti.
 
çmer b. Hattab'ın şu sözleri bu hususta yeterli bir kanıttır:
 
Cebrail indi ve dedi ki: Ey Muhammed! Allah sana kızın Fatıma'yı Ali ile evlendirmeni emrediyor.[14]
 
2- Yüce Allah, Hz. Peygamber'inin (s.a.a) tertemiz neslinin sadece bu mübarek evlilikle devam etmesini ön görmüştür. Nebevî zürriyetin bu iki eşin aracılığıyla sürmesini dilemiştir.
 
çmer b. Hattab bu hususta da şunları söylüyor:
 
Resulullah'ın (s.a.a) şöyle dediğini duydum: "Benim soyum ve nesebim dışındaki bütün soylar ve nesepler kıyamet günü kesilir. Her kadının çocukları babalarına nispet edilir. Fatıma'nın çocukları hariç. Ben onların babasıyım ve onlar bana nispet edilirler."[15]
 
3- Hz. Fatıma (a.s) Hz. Muhammed'in tek kızıdır ve başka da kız kardeşi yoktur.
 
Zeyneb, Rukiyye ve çmmü Gülsüm'ün Hz. Muhammed'in (s.a.a) kızları oldukları şeklinde yaygın bir kanaat olmakla beraber, bu kanaat doğru değildir. Onlar Hatice'nin kız kardeşi Hale'nin kızlarıdır.
 
Hatice Peygamberimizle evlendiği zaman, onlar Hatice'nin evinde kalıyorlardı. Onların Peygamberimizin (s.a.a) öz kızları oldukları tarihsel olarak kanıtlanmış değildir.[16]
 
Dipnotlar
 
[1]- Keşfu'l-Gumme 1/364; Biharu'l-Envar, 43/134
 
[2]- el-Emalî, Tusî, s.43, Meclis: 2, Hadis: 47
 
[3]- Misbahu'l-Müteheccid, şeyh Tusî, s.613.
 
[4]- Zehairu'l-Ukba, s.36
 
[5]- Meani'l-Ahbar, s.103; el-Hisal, s.640; el-Emalî, şeyh Saduk, 474; Biharu'l-Envar, 43/111
 
[6]- Biharu'l-Envar, s.43/93; Zehairu'l-Ukba, s.39
 
[7]- Biharu'l-Envar, s.43/127
 
[8]- şerh-u Nehci'l-Belâğa 9/193; farklı bir açıklamayla Zehairu'l-Ukba, s.40-41
 
[9]- Biharu'l-Envar, 43/142
 
[10]- Biharu'l-Envar, 43/145
 
[11]- Kifayetu't-Talib, bab: 78, s.298; el-Menakıb, 3/351, Hz. Fatıma-nın evliliği bölümü; Keşfü'l-Gumme, 1/348-349; Zehairu'l-Ukba, s.41
 
[12]- el-Menakıb, İbn şehraşub 3/353; Keşfu'l-Gumme 1/359
 
[13]- Fatımatü'z-Zehra Behcetu Kalbi'l-Mustafa, s.477, Ahmed b. Hanbel'in Menakıb'ından naklen.
 
[14]- Zehairu'l-Ukba, s.41; şerh-u Nehci'l-Belâğa, 9/193
 
[15]- Kenzü'l-Ummal, c.13/37586; şerh-u Nehci'l-Belâğa, 12/106
 
[16]- el-İmam Ali b. Ebî Talib/Sireh ve Tarih, s.27, şeyh Muhammed Âl-i Yasin; el-İstiğase, Ebu'l-Kasım el-Kufî (öl.: 352), s.80-82, Daru'l-Kütübi'l-İlmiyye basımı, Kum.
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
29-06-2022 11:05 - 634 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
24-04-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım