Müslümanlar iyice yerleştikten sonra, İslâm'ın ilkeleri ve öğretileri Müslümanların ruhlarında kökleşmeye başladı. Artık risaleti ve Resul'ü savunma hususunda güçlü bir konumdaydılar. Müslümanlar arasındaki ilişkiler de medeni bir toplumda, kültürel bir zeminde kapsamlı ve sosyal bir özelliğe sahip olarak gelişme yoluna girmişti. Anlama, algılama, tebliğ, terbiye ve uygulama bazında yüce Allah'ın masum kıldığı Resul-i Ekrem de bu topluma önderlik ediyordu. Ali (a.s) de yirmi yaşını geride bırakmıştı. İslâm inancı ve davetini savunma uğruna cihat meydanlarına koşan bir yiğitti.
Resulullah'ın (s.a.a) attığı her adımda yanı başındaydı. Peygamber'in (s.a.a) yanında en üstün makama sahipti. Peygamber'le beraber yaşıyordu ve herhangi bir Müslümandan daha yakındı ona. Hicretin üzerinden iki sene geçmişti. Peygamber'in (s.a.a) evinde kızı Zehra (a.s) da genç kadın yaşına gelmişti. Aralarında Ebu Bekir ve Ömer'in de bulunduğu birçok kişi onunla evlenmek için Peygamber'e (s.a.a) gidip başvuruyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.a) her birini gayet nazik bir şekilde reddediyordu. Onun hakkında Allah'ın emrini bekliyorum, diyordu. Ali de Fatıma ile evlenmek istiyordu.
Fakat son derece utangaç olduğu için bunu Peygamber'e (s.a.a) açamıyordu. Ayrıca yoksuldu, harcayacak bir şeyi yoktu. Ali (a.s) mal ve servet sahibi kimselerden değildi. Peygamber'in (s.a.a) ashabından bazılarının teşvikiyle Ali (a.s) Zehra'yı (a.s) istemek üzere harekete geçti. Utancından başını eğmiş bir hâlde Peygamber'in (s.a.a) yanına girdi. Hz. Peygamber (s.a.a) onun niyetini hissetmişti. Güler yüzle ve tatlı bir edayla onu karşıladı. Ne istediğini yumuşak ve saygılı bir şekilde sordu. Ali (a.s) zayıf bir ses tonuyla cevap verdi: "Ya Resulallah! Beni Fatıma'yla (a.s) evlendir."
Resulullah (s.a.a) şu karşılığı verdi: Hoş geldin, safa geldin... Sonra kızı Zehra'nın yanına gidip Ali'nin evlenme isteğini ona açtı. Dedi ki: "Ben Allah'tan seni şu insanların en hayırlısıyla ve katında en sevimli olan biriyle evlendirmesini istemiştim. Ali'yi, faziletlerini ve konumunu biliyorsun. Bu gün seni istemek üzere bana geldi. Ne dersin? Fatıma sustu, herhangi bir şey söylemedi. Peygamber'imiz (s.a.a) Fatıma'nın yanından çıkarken şöyle diyordu: "Sükut etmesi ikrar anlamına gelir; sesini çıkarmaması bu evliliği istediğini gösterir." Sonra Hz. Peygamber (s.a.a) Müslümanları topladı ve onlara şöyle buyurdu: "Allah bana Fatıma'yı Ali ile evlendirmemi emretti..."
Sonra Ali'ye döndü ve şöyle dedi: "Rabbim, Fatıma'yı seninle evlendirmemi istedi. Bu evliliğe razı mısın ey Ali?" Razıyım, ya Resulallah! dedi ve Allah için secdeye kapandı. Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: "Allah ikinize bereket versin ve sizden birçok iyilikler meydana getirsin."
Ali (a.s) zırhını satarak hazırladığı mehiri getirip Hz. Peygamber'in (s.a.a) önüne koydu. Hz. Peygamber Ebu Bekir, Bilal, Ammar ve bir grup sahabeye gidip çeyiz satın almalarını emretti. Çeyiz hazırlanıp Peygamber'e (s.a.a) takdim edilince, elinde götürüp getirerek şöyle dedi: "Allah, kaplarının tümü çanak çömlekten olan kavme bereket versin." Son derece kolay ve sade bir şekilde, her türlü tantanadan uzak bir tarzda evlilik töreni tamamlandı. Çeyiz bu güne kadar Medine'nin tanık olduğu en sade çeyizdi. Hz. Peygamber (s.a.a) ve Haşimoğulları bu uğurlu evliliği kutladılar.[1]
Rivayete göre, bazıları Fatıma'nın (a.s) evliliği hakkında Hz. Peygamber'i (s.a.a) eleştirmiş ve Peygamber'imiz de şöyle demiştir: "Eğer Allah Ali b. Ebu Talib'i yaratmış olmasaydı, Fatıma'ya denk biri bulunmazdı." Diğer bir rivayette Peygamberimizin (s.a.a) Ali'ye hitaben şöyle dediği belirtiliyor: "Eğer sen olmasaydın, şu yeryüzünde ona denk biri bulunmazdı."[2]
Dipnotlar:
[1]- Keşf'ul-Gumme, 1 / 348; Bihar'ul-Envar, 43 / 92; Delalil'ul-İmame; Taberî,16 / 17
[2]- el-Menakıb, İbn-i Şehraşûb, 2 / 181