Avrasya şurasında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Görmez önemli mesajlar verdi. ,
Görmez mesajında şunları söyledi: "Öteki" üretmeyen bir coğrafyada, cümle âleme rahmet nazarıyla bakan bir ümmetin ahfadı olarak, hiç kimseyi teni, rengi, milliyeti ya da dini nedeniyle sîgaya çekmedik. Bütün bunları gayri meşru sayan kültür dairesi içinde varlığını sürdüren kadim bir ümmetin bugün yaşadığı sıkıntılar, ancak bir imtihan olarak değerlendirilebilir.
Bugün, köklü geleneğimizden ve medeniyetimizden aldığımız güçle geleceğe güvenle bakmamızın önünde, ufkumuzu karartan bir dumanın olduğunu da görmemek mümkün olmuyor. Bu karanlık dumanın, bize yabancı işgallerinin, kızıl Bolşevik düzenlerin yapamadığını yapmasından çekiniyoruz. Bu, aslında her toplumun birliğini, dirliğini bütünlüğünü bozan, onu içten kemiren, geleceğini karartan dışlama, sevgisizlik, tahammülsüzlük hastalığıdır. Bu hastalık bize, bizim coğrafyamıza son 40-50 yılda yine Müslüman bildiğimiz coğrafyalardan bulaştı. Yabancı kaynaklı nevzuhur dini hareketler, bugün insanlarımızı, bilginin taşıyıcısı âlimlerimizi, geleceğimiz olan gençlerimizi, kurumsallaşmamızı, birliğimizi, bütünlüğümüzü tehdit eden en önemli sorun haline gelmiş bulunuyor. Bu hastalık, şiddeti ve kanı uzunca bir süredir evimizin içine kadar sokmuş bulunuyor. Ancak, bu hastalıkla mücadele tabii ki, onun hastalıklı yöntemleriyle olamaz. Biz sabırla, hikmetle, ilimle, Kitap’la, Sünnet’le, toplumumuzun birliği ile icma ile aklımızı kullanarak; yani kıyas ile içtihad ile bunun önüne geçebiliriz.
Bu problemler İslamofobiyi, ırkçılığı, ayrımcı politikaları beslemekte, Müslüman karşıtlığını meşrulaştıracak bir zemin yaratmaktadır.
Bedevilikten hadariliğe geçişini tamamlamış, Efendimizin rehberliğinde medenileşmiş bir ümmeti kaba, hoyrat, akıldan ve iz'andan yoksun söylem ve icraatlara davet eden, telkin ve teennileriyle irfan dünyamızı yok etmeye çalışan girişimlere karşı, medeniyet ufkumuzu bloke ettiren bu tür yaklaşımlara karşı, -selefimize yanlış bir şekilde atıfta bulunsalar da yüce şiarlarımıza sık sık gönderme yapsalar da- temkinli yaklaşmalıyız. Bizi dünya âleme rehber kılan bir medeniyetten bizi dünya âleme rezil etmeyi planlayan bir tasavvura kayamayız.
İslâm, bu coğrafyada bölgenin sosyal, dini ve kültürel yapısı ve ihtiyaçları dikkate alınarak yeniden yorumlanacak ve hayatın her alanında kendine has yeni bir gelenek oluşacaktır. Orta Asya’dan başlayan büyük göçle birlikte bu gelenek, sonra gür bir çınar ağacının uzun dalları gibi güneyden Anadolu’ya, Kuzey’den Kafkas dağlarına, Balkanlara, Tuna ve İdil-Volga boylarına oradan da Avrupa’nın içlerine kadar uzandı, buralardaki sosyal, kültürel ve dini hayata rengini verdi. Geçmişi kıymetli kılan bu köklü tecrübenin kendini yenileyerek gelecekte de var olacağında hiç kuşku duymuyoruz.
“İstanbul’da, Uluslararası İslâm Üniversitesi kurulmalı”
Bugün artık bir telafiye, bir restorasyona ihtiyacımız var. Fetret günleri geride kaldı. Fetret günlerinden kalma kargaşalardan, o günlerden kalma tartışmalardan hızla uzaklaşmamız gerekir. Tarihte büyük bir heyecanla müesseseleştirdiğimiz, kurumsallaştırdığımız yapılara yeniden hayat vermek zorundayız. Bu vesileyle Avrasya coğrafyasının kadim bilgi ve hikmetini ihya etmek için İstanbul'da bir uluslararası İslâm Üniversitesinin kurulmasını elzem gördüğümü ve bütün şura üyelerimizin yıllardır her fırsatta bu arzularını dile getirdiğini ifade etmek istiyorum.
Açılışa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da katıldı
Açılış töreninde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın yanı sıra Slovenya Müslümanları Müftüsü Nejdat Gravus, Tataristan Müftüsü İldus Faizov, Rusya Müftüler Konseyi Başkanı Ravil Gaynuddin, Kafkasya Müslümanları Dini İdaresi Başkanı Allahşükür Paşazade de söz alarak selamlama konuşması yaptı.