Tribünler boş, saha yatakla dolu… Zeytinburnu Kapalı Spor Salonu, kış boyunca tüm etkinliklere kapalı. Bahara kadar 400 zorunlu misafiri ağırlayacak. Onlar sokakta yaşayan, evsizler…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekipleri, havaların soğumasıyla birlikte sokağa çıktı ve donma tehlikesi altında olanları bu merkeze almaya başladı.
Gelenlerin çoğu erkek, sadece 18’i kadın. Yaşları değişiyor. 19 olan da var, 75 üzeri de. Kimi sohbet ediyor, kimi televizyon izliyor, kimi de uzun zamandır başını koyacağı yastığa hasret, uyuyor.
Hepsinin ortak noktası, sıcak bir yuvaya hasretler. Uzun zamandır, aile kavramının uzağındalar. Özlem büyük. Pişmanlık da.
Evsizler, sağlık kontrolünden geçirilerek misafirhaneye alınıyor.
“15 yıldır atölye köşelerindeyim”
Orhan Özülüp, kendisi için açılmış yatağında... Elinde bulmaca. Etrafında olup bitene kapalı. Yanına gittiğimizde önce konuşmaya yanaşmıyor, sonra kabul ediyor bizi. Bol bol bulmaca çözdüğünü ancak bu şekilde kafasını dağıttığını söylüyor.
15 yıldır dükkânlarda yatıp kalkıyor. Daha çok İstanbul’un Anadolu Yakası’nda 'takıldığını' dile getiriyor. Ciddi sağlık sorunları var. Saydıkça nefesi tükeniyor. Şeker, kalp, astım reflü, kolestrol…
Tekstil sektöründe çalışırken kendine musallat olan hastalıklardan dolayı artık çalışamadığını ifade ediyor. “Belimi bükenlerden biri de bilgisayarın tekstil sektöründe kullanılmaya başlaması oldu.” diye dert yanıyor. Özülüp, “Halbuki ben, şimdi 2-3 bin lira kazanabilirdim.” diyor.
Bu, ilk gelişi. Kendini biraz tuhaf hissediyor. En büyük arzusu, 65 yaş aylığı alabilmek ve huzurevine kabul edilmek. Huzurevi onun için hassas bir konu. "Neden" sorusuna cevap verirken boğazı düğümleniyor, gözleri doluyor, konuşmakta zorluk çekiyor. Huzurevi onun için, sokaklardan kurtulmanın yegâne yolu, bir de temiz kalmanın.
Bir oğlu bir de kızı var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin onu zorunlu misafir ettiğinden haberleri yok. Kendi yağlarında kavrulduklarını, kimseyi suçlamaya hakkı olmadığını dile getiriyor.
Orhan Özülüp, 15 yıldır çalışmıyor, sokakta yaşıyor.
“Her gelen yıl beni aşağı çekti”
Orhan Özülüp, “Her gelen yeni yılla umutlandım, ama her gelen yıl beni bir derece daha aşağı çekti. Hani, tekne su alır ve yavaş yavaş batar ya, ben de öyleyim. Yavaş yavaş batıyorum” diyor.
Özülüp’e göre, mutluluk huzur demek. Huzurluysan mutlu olursun. Huzurlu değilsen de rezil olursun.
Salonun en eskisi
Cihangir Akis, tam 7 yıldır İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kış aylarında ağırladığı evsizlerden.
Hizmetten çok memnun, hemen eskiyle mukayeseye giriyor. “Sokaklarda yaşamaya başladığım dönemlerde böyle tesisler yoktu. O zaman çok sayıda arkadaşımın hastalandığını, hayatını kaybettiğini biliyorum. Zaten bana da hastalık oradan geldi. Nefes darlığı çekiyorum. Soğukta dışarıda yaşamak gerçekten zor. Bundan 4-5 yıl önce, sadece 3-4 günlüğüne bizi alırlardı ama artık Mart ayına kadar burada kalabiliriz. Burası sıcak ve yemek var.” diyor.
Cihangir Akis, yazın Eyüp Sultan'da kışın da İBB'nin tesislerinde kalıyor.
Yazın park bahçe, kışın avlu
Akis, Eyüp Sultan’daki camilerde yaşamaya çalıştığını söylüyor. Başını sokabileceği bir yeri yok. Yazın, caminin bahçesindeki park yetiyor; yağmur yağdığında avluya sığındığını söylüyor.
Kış soğuğu onun için düşman. Soğukla baş etmenin imkânsız olduğunu dile getiriyor. Karnını aşevlerinde doyuruyor. “Herkes kendi muhitindeki aşevinde kayıtlıdır. Bazen 1 öğün bazen 2 öğün yeriz.” diyor.
2000 yılı, Akis için hayatının milâdı. Eşinden ayrıldıktan sonra bir daha sıcak yuva yüzü görmediğini söylüyor. İki oğlu var ama telefonda görüşüyorlar sadece. 2005 yılından bu yana da çalışamıyor. Ticaret mezunu olduğunu ama nefes darlığı çalışmasına engel.
Kitap kurdu
Zafer Çöpal’ın lakabı bu. Başının altındaki siyah çöp torbasının içi kitap dolu. Sayfaları birbirinden ayrılmış, yıpranmış kitaplar. Beraberinde spor salonuna getirdiği en değerli varlıkları, kitapları. Şu anda, Robert Fish’in Takip kitabını okuyor.
Tam bir Stephen King ve Agatha Christie hayranı. Haftada bir kitap bitirdiğini söylüyor. “Kitap okuyunca düşüncelerimden kopuyorum, kitap gölgelerine sürüklüyor beni.” diyor.
Zafer Çöpal, 3 yıl önce donmaktan son anda kurtarıldı.
Gedikpaşa Hanları’ndan spor salonuna
Mesleği ayakkabıcılık. Gedikpaşa’daki hanlarda, dükkânlarda yatıp kalkıyor. Sokaklarda yaşamaya alışık ama soğukla mücadele etmenin zor olduğunu dile getiriyor. “Kaldığım yer, çok pis ve soğuk olduğu için artık dayanacak gücüm kalmamıştı” diyor.
Çöpal, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tanıdığı bir isim. İlk kez, 3 yıl önce Sarıyer’de donmak üzereyken bulunduğunu söylüyor. O tarihten sonra da, havalar soğuyunca ekiplerin getirdiği yerde kalıyor. 4 ay boyunca zorunlu misafir olacak. “Eğer buraya getirilmeseydim, hayatta kalmam şans işiydi” diye özetliyor durumunu. Halinden memnun. “Sıcak yemek var, bize burada iyi bakıyorlar, ilgileniyorlar her şeyden önce.” diyor.
Zafer Çöpal, 54 yaşında. Ama daha yaşlı gösteriyor. Ayaklarında sorun var yürüyemiyor, yürüyememesinin nedenini de bilmiyor. En büyük özlemiyse sıcak bir yuva.
En son ne zaman yılbaşı kutladığını anımsamıyor. Belki de anımsamak istemiyor. “12’ye 1 kala devrilip yatacağım. Benim için artık hiçbir önemi yok. Bir sene atlamışım neyime” diyor.
Parsadan'ın oğlu da var
Sokakta yaşayanlardan biri de Hakan Parsadan... O, Selçuk Parsadan'ın oğlu.
Selçuk Parsadan adı, eski başbakan Tansu Çiller ve cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de aralarında bulunduğu birçok kişiyi, sahte kimlikle dolandırdığı iddiasıyla gündeme gelmişti. Hapis cezasına çarptırılan Parsadan, tahliye olduktan 5 yıl sonra hayatını kaybetti.
Hakan Parsadan,"Babam ölmeden önce peşinden ayrılmayan dostlar bana telefonu açmadı". diye dert yandı.
Hakan Parsadan, babasının ölümünün ardından zor duruma düştüğünü ve 3 yıldır sokakta yaşadığını söylüyor.
Parsadan, "Bütün Türkiye hikayemizi biliyor. Basketbolcuydum ve 8-10 sene milli takımda oynadım. Birtakım terslikler oldu mesleğimi bıraktım. Basketbola da geri dönmek istemiyorum. Yıllardır parklarda, ATM'lerde sokaklarda yaşıyorum. Sokaklarda çok sıkıntılar yaşadım. Çok iş istedim ama olmuyor. Şu anda buradayım. " diye konuştu.