Operasyonun gerekçesini Sayın Erdoğan şu sözlerle ifade ediyor:
"Suriye'de yaşananlardan çok ders aldık. Terör koridorunu orada inşa etmenin gayreti içerisindeler. Bizim stratejik ortaklarımız 'bunlar terörist değildir' diyorlar, bunlar PKK'nın yan kolları niçin kabul etmiyorsunuz. ABD'lilere bunun sürdürülemez olduğunu ifade ettim… Sıra Fırat'ın doğusundaki terör öbeklerini dağıtma kararımızı hayata geçirmeye geldi."
Türkiye, Birleşmiş Milletler'in 51. maddesinin ülkelere tanıdığı meşru müdafaa hakkını kullanarak Suriye'nin Fırat'ın doğusundaki bölgelerine operasyon başlatabilir. Daha önce bu kapsamda Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtları düzenlendi ve netice alındı.
Bu harekâtlarla sınırımızın ötesinde bir terör koridoru oluşması engellendi, ayrıca terör unsurları sınırımızdan uzaklaştırıldı. Böylece bu bölgelerden sınır illerimize sık sık yapılan terör saldırıları da önlenmiş oldu.
Fırat'ın doğusuna operasyon için 6 seçenekten bahsediliyor.
Birincisi, TSK'nın vereceği destekle ÖSO güçleri Cerablus'tan Fırat'ın doğu yakasına girerek PYD/YPG unsurlarını hedef alabilir. İkincisi, Suruç'un karşısındaki Kobani'ye (Ayn El Arab) giriş yapılabilir. TSK Fırat'ın doğusuna ilk top atışlarını buradaki Zor Mağar bölgesine yapmıştı. Burada ABD'nin gözlem noktası olduğu söyleniyor.
Üçüncüsü, Tel Abyad'ın karşısındaki Akçakale'den cep harekâtı için giriş yapılabilir. TSK buraya da yoğun top atışı gerçekleştirmişti. ABD'nin burada gözlem noktası var ve ABD askerlerinin yanında YPG'li teröristler de bu noktada nöbet tutuyor. Resulayn'ın karşısındaki Ceylanpınar, Ad Darbisiyah'ın karşısındaki Şenyurt ve Kamışlı'nın karşısındaki Nusaybin de dördüncü, beşinci ve altıncı giriş seçenekleri olarak bulunuyor.
Bu giriş noktalarına TSK bugünlerde yoğun bir askeri sevkıyat yapıyor.
Fırat'ın doğusuna düzenlenecek olan bir askeri operasyonda en büyük endişe kaynağı, elbette ki ABD'nin buradaki askeri varlığı... ABD'nin Suriye'de, çoğunluğu Türkiye sınırına yakın olmak üzere 25 askeri üssü bulunuyor. Bu da yetmezmiş gibi Türkiye sınırına onlarca gözlem noktası kurdu ve buralarda ABD'li askerlerinin yanında YPG'li teröristler de bulunuyor.
Durum buyken ABD'li yetkililer Türkiye ile dalga geçercesine açıklamalar yapıyorlar.
Örneğin, ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Rob Manning, ABD'nin kuzeydoğu Suriye sınır bölgesinde, NATO müttefiki Türkiye'nin güvenlik kaygılarını ele almak için gözlem noktaları kurduğunu duyurdu.
Türkiye'nin güvenlik kaygılarını ele almak için gözlem noktası kuruyor ama buralarda YPG'li teröristler nöbet tutuyor, devriye geziyor. Güvenlik kaygılarımızı eminim gidermiştir!
ABD ayrıca YPG'li teröristlerden bir ordu kuruyor. Bugüne kadar binlerce teröristi eğiten ABD, bunlara diploma bile verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ifadesiyle, Suriye'nin kuzeyine 20 bin tır ağır silah nakletti.
Türkiye'nin defalarca en üst düzeyde yaptığı "teröre desteği çekin" çağrılarına kulak tıkayan ABD, aksine desteğini daha da artırdı. ABD'li yetkililerin açıklamaları bu gerçeği ortaya koyuyor.
ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford, "35 bin ile 40 bin yerel gücün eğitilmesi ve Suriye'nin kuzeyinde istikrarı sağlamak üzere donatılması gerektiğini tahmin ediyoruz. Bu güçlerin eğitiminde muhtemelen yüzde 20 çizgisinde bir yerdeyiz" demişti.
ABD Savunma Bakanlığı Pentagon hazırladığı raporda, ABD destekli SDG ismini kullanan PYD/PKK'nın Suriye'de "iç güvenlik gücü", "sınır güvenliği gücü" ve "patlayıcı uzmanı" eğitmeye başladığını ve terörle mücadele güçlerini tekrar şekillendirmeyi planladığını bildirmişti. Terörle mücadele için kurulan bir terör ordusu, ne ilginç değil mi?
Hangisinden daha fazla endişe edelim; temizlenen terörden (IŞİD) mi, temizleyen terörden (YPG) mi, terörü temizlemek için terör ordusu kurandan (ABD) mı?
ABD Başkanı Donald Trump'ın DAEŞ'le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk ise ABD'nin, Suriye'de elde edilen kazanımların devamlılığını sağlamak için "iç güvenlik güçleri" kurulana kadar Suriye'de kalmaya devam edeceğini belirtti.
Esasen bu ifade aynı zamanda bir itiraf… ABD'nin derdi, iddia ettiği gibi, Suriye'de terörü temizlemek, Suriye halkını özgürlüğüne kavuşturmak, Suriye'de istikrarı ve toprak bütünlüğünü sağlamak değil, tam aksine kendi ifadeleriyle "ABD'nin Suriye'de elde ettiği kazanımlarının devamlılığını sağlamak…"
Bütün bu gerçekler, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın 2000'li yılların başında söylediği "ABD kendine vatan arıyor, vatan olarak da Ortadoğu'yu seçti" tespitini bir kez daha doğruluyor.
Dün Suriye'yi BOP kapsamında parçalamak için küresel terör örgütlerini Suriye'ye sokan, burada yüzbinlerce masum sivilin acımasızca katlaedilmesine neden olan ABD, şimdi de Suriye'de varlık kılıfı olan YPG terör örgütünün en büyük hamisi konumunda…
ABD, Suriye'den çıkmadığı müddetçe Suriye'de terör asla bitmez, toprak bütünlüğü sağlanamaz, barış ve huzur asla elde edilemez.
Siyasi sürecin önündeki en büyük engel ABD'nin buradaki varlığıdır. Türkiye'nin de terör tehdidinden kurtulması için Suriye'de ve diğer komşu ülkelerde istikrarın sağlanması esastır. Ve bu ABD Suriye'den çıkmadan asla gerçekleşemez.
Yenimesaj