MUSTAFA ÖZCAN NE YAZMIŞTI
Mustafa Özcan 'Hakkın hatırı alidir, kimseye feda edilmez' başlıklı yazısında “Erbakan dünyasını değiştirdi. Benim hayatımın her safhasında ona karşı çekincelerim oldu. Olması da tabii.” diye yazarak şöyle devam etti:
“Hatasıyla sevabıyla bir insan. Fakat istismarcıları çok. Gerçeklerin önüne Erbakan markasıyla çıkıyorlar. Bizim önümüzü kesmek için de öyle yapıyorlar. Bakın şu yazdıklarına: “Rahmetli Erbakan hocanın görüp de sizin görmediğiniz, yahut sizin görüp de Erbakan hocanın görmediği ne olabilir ki hoca D8 oluşumuna İran’ı da dahil etmişti. Bu ne yaman çelişkidir arkadaş…” Benim hem D-8 hem İran’ın dahil edilmesine dair çekincelerim oldu ve var.”
“Bütün doğrular Erbakan’ın inhisarı altındadır onun dışında bir yerden doğru sadır olmaz. Bütün doğrular Erbakan’ın yanlışlar ise sizin.” diye yazan Mustafa Özcan yazısının son bölümünde şu ifadeleri kullandı:
“Ben böyle bir adam tanımıyorum. Ne kimseye tapınıyoruz ne de Erbakan Hoca bizim mezhep ve meşrep imamımız! Öyle tanıyan varsa bu onu bağlar! İran ve ehli bidat konusunda biz mezhep imamlarımıza tabiyiz. Erbakan Hoca’nın tabi olduğu yeri de bilmiyoruz. Bilmemiz de gerekmiyor. En basit akait kitaplarını açıp sağlamasını yapabilirler. Mezhep umdeleri onları bağlamıyorsa İran da beni bağlamıyor. Bu kadar basit ve net. Erbakan mezhebi konularda müçtehitse bile ben bilmiyorum ve imam olarak tanımıyorum. Onun hükümleri beni değil tanıyanlarını bağlar. Kimse bana bu hususta müzayede yapmasın. Beni değil Erbakan’ı örselemiş olur.
Burada adeta Erbakan’a zımni olarak uluhiyet isnadı var. Buna Erbakan fetişizmi derler. Bu sözler bana hiç yabancı gelmedi aksine birçok yerden tanıdık geliyor. Bunlardan birisi Necip Fazıl’ın vecizeleştirdiği şekliyle Ataullah İskenderi’nin sözleri: Seni kaybeden ne kazandı, seni bulan ne kaybetti? Biz bu hali Erbakan hoca ile değil ama Allah ile yaşıyoruz. Erbakan’ı kaybederek her şeyimizi kaybetmiş veya onu kazanarak her şeyimizi elde etmiş değiliz. Bu kör ve sığ taraftarları iman sınırlarını zorlayan cüreti kimden ve nereden alıyorlar? Ümmet bir vadide onlar öteki vadide....”
ERBAKAN VAKFI’NDAN MUSTAFA ÖZCAN’A SERT ELEŞTİRİ
Özcan’ın merhum eski Başbakan Necmettin Erbakan’ı hedef alan yazısı sonrasında açıklama yapan Erbakan Vakfı, “Üzüldüğümüz durum, bu ülkede Müslümanların vahdetini arzulayan ve bununla ilgili bir gündemi olan milyonlarca insanın kalbinden düşen Mustafa Özcan’ın durumudur. Kendisi bu satırları bir anlık bir öfkeyle mi yoksa yıllardır biriktirilen bir kinin neticesinde mi yazıya dökmüş bilemiyoruz ama bildiğimiz bir şey var ki; bu satırlar bunca yıldır adına biriktirilen saygı ve sevgiyi tek hamleyle yok etmiştir.” dedi.
Erbakan hayattayken Mustafa Özcan’ın Milli Gazete’deki köşesinden Erbakan’a övgüler dizdiğinin hatırlatıldığı açıklamada, “Hoca’nın ölümünden sonra O’na sahip çıkanlara “ölü sevicisi” ithamında bulunan Mustafa Özcan, hayattayken ve gücü, kuvveti yerindeyken Erbakan Hoca’ya Milli Gazete köşelerinde methiyeler dizmekteydi. Keşke satırlarının arasında kendi sıfatını da ifade etmiş olsaydı da en azından insanların zihinlerini bu konuda yormasaydı.” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamanın tam metni şöyle:
“Kur’an-ı Kerim’de Müslümanlara en çok hatırlatılan konulardan biri olan ve ümmet olma şuurunu ifade eden “Vahdet” kelimesinden esinlenerek doğmuş olan gazeteyi incelerken bizi üzen bir yazıyla karşılaştık bugün. Üzüldüğümüz durum, bu ülkede Müslümanların vahdetini arzulayan ve bununla ilgili bir gündemi olan milyonlarca insanın kalbinden düşen Mustafa Özcan’ın durumudur. Kendisi bu satırları bir anlık bir öfkeyle mi yoksa yıllardır biriktirilen bir kinin neticesinde mi yazıya dökmüş bilemiyoruz ama bildiğimiz bir şey var ki; bu satırlar bunca yıldır adına biriktirilen saygı ve sevgiyi tek hamleyle yok etmiştir.
Mustafa Özcan’ın bu talihsiz yazısı herhangi bir değeri barındırmadığından içeriğine dair yorumlama yapmak da çok bir mana ifade etmeyecektir. Ancak burada iki hususa dikkat çekmemiz de bizim boynumuza borçtur.
Hoca’nın ölümünden sonra O’na sahip çıkanlara “ölü sevicisi” ithamında bulunan Mustafa Özcan, hayattayken ve gücü, kuvveti yerindeyken Erbakan Hoca’ya Milli Gazete köşelerinde methiyeler dizmekteydi. Keşke satırlarının arasında kendi sıfatını da ifade etmiş olsaydı da en azından insanların zihinlerini bu konuda yormasaydı.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan elbette ki bir kuldur, fanidir ve her fani gibi dünya imtihanını tamamlayarak ebedi aleme göç etmiştir. Ancak, Erbakan Hoca’nın eserleri ve davası geçmişte nasıl bu ülkenin dönüşümünü gerçekleştirdiyse yarın da dünyayı değiştirebilecek, dönüştürebilecek güce ve potansiyele sahiptir. Bu dava ve eserlerin yolunda ilerlemeyi fetişizm olarak algılamak ve ifade etmek, insaf ve adalet duygularını yitirmiş, izanını kaybetmiş bir zihnin ürünü olabilir ancak.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı aşağılama gayretiyle kendisine hata ve kusur olarak isnat edilmeye çalışılan konular dahi İslam Birliği ve Müslümanların izzetini koruma çabasıyla ilgili. Bu bile Hoca’nın mücadele, azim, gayret, sabır, feraset, dirayet kavramlarıyla ve lider, hoca, bilim adamı, devrimci sıfatlarını ne kadar hak ettiğinin bir göstergesidir.
Mustafa Özcan, hayatının geri kalan kısmında kaybettiği sevgi ve saygıyı tekrar kazanmak için bir gayretin içerisinde olur veya olmaz elbette ki bu kendi bileceği bir iştir, ancak asıl alemde Erbakan Hoca’nın yüzüne utanmadan bakmak istiyorsa bir özür dilemesi gerektiğini söylemek de bizim işimizdir.
Yaşar Birgül
Erbakan Vakfı İstanbul
İl Başkan Yardımcısı/Tanıtım Sorumlusu”