Kur'an'da şöyle buyurulur: "Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de yanaş ve Allah'a güven. O, şüphesiz işitir ve bilir." (Enfal, 61).
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben barışı İslam'ın gevşemesine sebep olmadığı takdirde, savaştan daha etkili gördüm." (Gurer'ul Hikem, 10138).
İmam Ali (a.s), Mısır'a vali tayin ettiğinde Malik Eşter'e yazdığı mektubunda şöyle buyurmuştur: "Düşmanın, sizi Allah'ın hoşnutluğuna ulaştıracak barış teklif ederse kabul et. Çünkü barışta, ordun için huzur ve genişlik; sıkıntıların için rahatlık ve kurtuluş; şehirlerin için emniyet vardır. Fakat barış yaptıktan sonra düşmanına karşı her yönüyle uyanık ol, ondan kork ve tetikte bulun; çünkü düşman çoğu kez gafil avlamak için yaklaşır. Öyleyse tedbirini al, bu hususta hüsn-ü zan beslemeyi de bir kenara bırak." (Nehc'ul Belağa, 53. mektup; Şerh-i Nehc'ul Belağa-i İbn-i Ebi'l-Hadid, 17/106).
İmam Ali (a.s), İbn-i Mülcem tarafından yaralandıktan sonra oğlu Hz. Hasan'a yaptığı tavsiyesinde şöyle buyurmuştur: "Bil ki, Muaviye bana muhalefet ettiği gibi sana da muhalefet edecektir. O halde, onunla barışacak olursan Ben-i Zemere ve Ben-i Eşce ile anlaşan ceddine uymuş olursun. Eğer düşmanınla savaşmak istersen (bil ki) babanın takipçilerinin sahip olduğu vefakârlık ve salahiyete senin takipçilerin sahip olmayacaktır." (Nehc'üs-Saade, 2/742).
İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmam Hasan'ın (a.s) canına kastedilince ve insanlar kendisi hakkında ihtilafa düşünce; o işi Muaviye'ye bıraktı. Bunun üzerine taraftarları ona şöyle selam verdiler: 'Selam olsun sana ey mü'minleri hor kılan!' O şöyle buyurdu: "Ben mü'minleri hor kılan değilim. Mü'minlere izzet verenim. Ama sizlerin düşman karşısında gücünüzün olmadığını görünce işi ona bıraktım. Ki ben ve sizler, sahiplerine kalsın diye gemiyi delen Alim (Hızır) gibi aralarında kalalım. Ben ve sizlerin (hikayesi) işte böyledir; ta ki onlar arasında baki kalalım." (Bihar, 78/287/2).
Kur'an'da buyurulur ki: "Kim iyi bir işte aracılık ederse, ona onun sevabından bir pay vardır; kim de kötü bir şeyde aracılık yaparsa, ona o kötülükten bir hisse vardır. Allah, her şeyin karşılığını verir." (Nisa, 85).
Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sizlere namazdan, oruçtan ve sadakadan (zekattan) daha faziletli bir şeyi haber vermeyeyim mi! O şey insanların arasını ıslah etmektir. Zira insanlar arasındaki ilişkilerin bozulması helak edici ve dini yok edicidir." (Kenz'ul Ummal, 5480).
İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Birbirleriyle ihtilafa düşüp düşmanlık ettiğinde insanların arasını ıslah etmek ve birbirinden uzaklaştığında onları birbirine yakınlaştırmak Allah'ın sevdiği bir sadakadır." (el-Kafi, 2/209/1).
İmam Sâdık (a.s), Mufazzal'a şöyle buyurmuştur: "Takipçilerimizden iki kişinin çekiştiğini görürsen benim malımdan fidye ver. (Yani hakkında çekiştikleri miktarı onlara vererek aralarını ıslah et)." (a.g.e., h.3, bak. h.4).
Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey Eba Eyyub! Sana, Allah ve Resulü'nün sevdiği sadakayı haber vermeyeyim mi! O sadaka şudur ki: İnsanlar birbirine karşı kötü olduğunda ve birbirinden uzaklaştığında onların arasını ıslah etmendir." (Tenbih'ul Havatir, 1/6).
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İman ve takva sahiplerinin arasını ıslah etmek yolunda sabit kal." (Gurer'ul Hikem, 4703).
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsan yığınlarını ıslah etmek için çalışmak saadetin kemalindendir." (a. g. e. 49361). (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizan'ul-Hikmet).