ABD Dışişleri Bakanlığı resmi temsilcisi Victoria Nuland, Amerika’nın, bağımsız Suriye medyasını, hükümeti devre dışı bırakarak faaliyet yürütmeyi öğrettiğini bildirdi. Sözlerine göre enformasyon yayınlanması alanında, hükümet medyasına etkili bir şekilde karşı koymakla ilgili talimatlar sağlanıyor.
Gözlemcilerin kaydettiklerine göre ise söz konusu, Suriyeli isyancılara İnternet başta olmak üzere, enformasyon savaş yöntemlerinin eğitimidir. Yorumcumuz Yevgeniy Yermolayev bu konuda fikirlerini şu şekilde anlattı:
“Enformasyon alanı, Ortadoğu başta olmak üzere, bugün başlıca savaş alanlarından biri haline geldi. Daha 2003 yılında Irak’a dalmadan önce ABD ve müttefikleri, bu Arap ülkesine karşı enformasyon savaşını başlatmış oldu. Irak’ın sözde kitle imha silahına sahip olması, bu enformasyon savaşının nedenini oluşturdu. Dünya enformasyon alanına bununla ilgili olarak çok sayıda söylenti ve varsayım atılmıştı.
Gerek Rusya, gerekse Amerika dâhil başka ülkelerden uzmanlar, bu iddiaların ispatlanmamış olduğuna işaret etmişlerdi. Fakat bu deliller, saldırıyı önleyemedi. Bugün ise Batı, Suriye’yi kimyasal silah kullanım ihtimali ve kimyasal silahı gerektiği gibi korumamakla suçluyor. Suriye ordusunun yaptığı vahşetlere ilişkin, kimliği belli olmayan görgü tanıklarına atfen, durmadan haberler yayınlanıyor. Sözü geçen enformasyon, esas itibariyle haberlerin doğruluğunu belirlemenin imkânsız olduğu, belirsiz Suriye kullanıcıların blog hesaplarından geliyor. Oysa militanlarının yaptığı gerçek ve delillerle doğrulanan vahşetler, bazen haber ediliyorsa da önemsiz kısa sözlerle anlatılıyor.
Uyugulanan enformasyon savaşı işte buna denir. Ne yazık ki, bu savaşa hâlihazırda tüm başlıca Batı medyası katılıyor. Bu medya, gerçeklerin su üstüne çıkarılması üzerinde değil, hükümetlerinin ihtiyaç duyduğu kamuda bırakılacak izlenim üzerinde çalışıyor. Irak savaşın öncesinde bile dünya basınındaki durum, bu kadar üzüntü verici olmamıştı”.
Richard Nixon, ABD Devlet Başkanı görevindeyken, propagandaya yatırılan bir doların, silahlara yatırılan 10 dolardan daha değerli olduğunu, çünkü hemen çalışmaya başlayacağını bildirmişti. Bunu, bir diğer konuğumuz uzman Andrey Grozin hatırlatmış oldu:
“Geçenlerde, uluslararası bir konferansa katıldığım ABD’den döndüm. Ulusal Güvenlik Konseyinde bizim için görüşme düzenlenmişti. Önümüzde konuşma yapan Amerika temsilcileri siber mekân ve bu alanda güvenlik sorunları hakkında söz ettiler. Siber alanın güvenliğine gösterilen özen, gerekli ve anlaşılır bir şeydir. Ama böyle bir güvenliği tam ölçüde yalnızca, hem çağdaş teknolojileri, hem de yeterli sayıda parası olan devletler sağlayabilecek, çünkü böyle teknolojiler hiç de ucuz değildir.
Enformasyon teknolojilerini gerçekten de silah gibi kullanabiliriz. Ve bu teknolojiler sahiplerine tam bir güven hissi verebiliyorsa, onlar da ilk saldıran taraf olma cazibeliğini hissedebileceklerdir. Ortadoğu’da asıl bu gibi şeylere tanık oluyoruz. ABD ve müttefiklerinin kullandıkları enformasyon yöntemlerinin anlamı, düşman sanılan devletlerde iç durumu karıştırmaktan ibarettir. Irak ve Libya deneyimleri, enformasyon saldırılardan sonra, askeri müdahalenin de yer alabileceğini gösteriyor. Fakat böyle bir saldırı olmaya da bilir, çünkü bazı hallerde enformasyon saldırının, silah saldırısına benzer sonucu olabilir, saldırıyı düzenleyene ise daha ucuza mal olabilecektir. Suriye örneği de, asıl böyle bir olaydır. Batı, bu ülkeyle karşı durmaya çok para harcamıyor. Geçmişte ekonomik ve sosyal açıdan çok istikrarlı ve refah bir ülke olan Suriye, artık harabeler içindedir”.
Ve bu, Suriye’ye kıyasla hiç de az olmayan iç sorunlara gebe komşu ülkelerde yaşayan insanları düşündürmesi gereken bir gerçektir. Suriye’den sonra sıra onlara gelebilir.