Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
Ehdav Başkanı Ali Yeral'ın Gadir-i Hum Konuşması
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
22-10-2013 12:09 - 3716 Okunma

Biz, Hz. Ali ve Gadir yolunda ölmekten korkan değil, bunu en büyük şeref ve mutluluk sayan bir soydan geliyoruz. Sonuç neye mal olursa olsun, en kutsal bayram olan Gadirin yüzlerce delili Sünni kardeşlerimizin kaynaklarından anlatılmalı, tarih boyunca kendisine kafir ve hain gözüyle bakılan bu mazlum, mağdur ama necip Alevilerin da başı, -Arşa kadar olmasa da- layık olduğu yere kadar artık yükseltilmelidir dedik!.. Büyüklerimizin küçükken; “çocuklar, atalarımızdan duyduk göreceksiniz, bir gün gelecek Köprübaşında bile yüksek sesle ve korkusuzca herkes Gadir Bayramına davet edilecektir” sözünü, sanırım siz de çok duymuşsunuzdur. Kurban olduğum Allah, bu kutsal davanın hammallığını yapma şerefine, fakir bendenizi layık görmüştür. Mevlama sonsuz şükürü, siz değerli dava kardeşlerime de teşekkürü bir borç bilirim. Bu etapta, sizinle beraber rahmetli ecdadımızın rüyalarını gerçekleştirmenin ve mukaddes Gadir davasını tüm Türkiye, Ortadoğu ve Avrupa gündemine taşımanın da haklı gururunu yaşıyoruz.

Ama sanılmasın ki, buralara kesinlikle basit, tesadüfî bir şekilde veya hazıra konarak gelmedik. Bu çileli kutsal yürüyüşte ne kadar büyük zorluk, stres, yokluk, maddi – manevi ağır bedel, hakaret ve tehditlerle karşılaştığımızı, bizimle beraber sadece Yüce Allah bilir. İlk yıllarda; “Gadir asla açıklanmaz, bunun yetkisini ona kim verdi, sanki ondan soran mı var, biz dernek de, toplantı da, protokol da, basın da istemiyoruz!” diye bağırıp bizi aforoz eden, topa tutan ve hatta birilerini bize kışkırtanların, 20 yıl sonra da olsa izimizden tıpış tıpış gelmelerini, hem tarih kaydediyor, hem de sizin gibi biz de onları tatlı bir tebessümle izliyoruz. Ama 15 yıl deyip geçmeyin, geçen gün 2000’deki ilk Gadir görüntülerine şöyle bir baktım da; o zaman yüzümde ağarmış bir kıl bile yoktu, şimdi ise hemen hemen ağarmamış bir kıl yoktur. Evet, kimileri Hakkın yolunda, Halkının hizmetinde, Hz. Ali ve Gadir sevdasında saçlarını ağartır, hayatını harcar. Kimileri de Hakkın karşısında, dünyevi çıkarları, zevk-u sefası uğrunda ve Emeviler yolunda, saçlarını ağartıp hayatını harcar. Velhamdulillah!...

Malumunuz komşu ve kardeş ülke Suriye 3. yılında, Emperyalizmle Siyonizme boyun eğmemenin ağır bedellerini ödüyor ve şer güçlerine karşı aslanlar gibi direniyor. Şii Ruhani ve Maliki ile Alevi Esad’ın varlığına tahammül edemeyen Batılı devletlerle yerli temsilcileri, Suriye rejimini devirmek için bütün şiddet ve terör yöntemleriyle ülkeyi adeta harabeye çevirdiler. Demokrasiyle hiç tanışmayanlar, Suriye’de insanlık dışı cinayetlerle yüz binden fazla masum kişinin ölümüne sebep oldular. Büyük bölümü Antakya’dan geçen bu teröristler, tekbir eşliğinde hem Alevi, hem Sünni, hem de Hıristiyan akrabalarımızı kesmekle, kafa derilerini yüzmekle, benzin döküp yakmakla ve ırza geçmekle kalmadılar, rahmet ve barış dinimizi de lekeleyip onu şiddet, terör, işkence, tecavüz ve infazların dini gibi gösterdiler. Buradan onları da, destekçilerini de, bir kez daha Yezit’in lanetiyle lanetliyoruz!..

İslam düşmanı Ebu Süfyan’ın karısı, Muaviye’nin annesi ve Yezit’in nenesi Hind, 15 asır önce Peygamber amcası Hz. Hamza’nın göğsünü yarıp kediler gibi kalbini çiğniyor, bugün de Suriye’de aynı Emevi Hind’in torunları aynı Peygamber torunlarının kafasını tekbir eşliğinde kesiyor ve göğüslerini yarıp kalbini yiyor!. Takva ve ilim timsali yaşlı Alevi şeyhi merhum Bedir GAZEL işkenceyle şehit ediliyor, Antakya ziyaretinden dönen 2 Hıristiyan Metropolit yine kafaları kesilerek öldürülüyor, Sünni bir neslin kitaplarıyla yetiştiği, takva ve ilim deryası, 80 yaşındaki merhum Ramazan El-BUTİ de Kuran okuturken camide hunharca şehit ediliyor. Ama bunlarla beraber orada yapılan tüm sivil katliamlara karşılık, Hükümet ile Diyanetten şu ana kadar kuru bir taziye / kınama mesajı bile duymadık, yazıklar olsun, affedilmez tarihi hatadır, onların bu tavrını kınıyoruz!. “1-2 ayda, hatta 1-2 haftada bile Esed’i devireceğiz” diyen şer güçlerle saz arkadaşlarının, ilahi bir hikmetle bir bir çekip gittiğini hepimiz ibretle izliyoruz. “Birkaç günde hatta birkaç saatte, Şam’a girer orada çay içeriz, Emevi camisinde bayram namazı kılarız” diye hayal görenler de, çok kötü bir kâbusla uyanmanın hala şokunu yaşamaktalar. İlginçtir, Selefi bir şeyh 2 yıl önce olayların yeni başladığı Ramazan ayı başında dedi ki; “Ramazan ayı biter, Bayram olur ve Esat hala ayakta kalırsa, canlı yayında tüm dünyaya Allah’ın Alevi olduğunu ilan edeceğim!” Allah’ın da Alevi olduğunu daha yeni öğreniyor, ne yapsın adam, cahil kalmış?!.

Değerli kardeşlerim, son yıllarda çok sinsice Sünniliğin içi boşaltılarak; Emevi, Harici, Vahhabi, Selefi, tekfirci yani ABD güdümünde bir Sünni İslam oluşturulmak isteniyor. Aslında bu tehlike bizden çok Sünni kardeşlerimizi rahatsız etmelidir. Sünni kardeşlerimiz; tekbir eşliğinde çocuk kafası kesen, insan eti yiyen, askerlerin kanını içen ve cihat nikahı adıyla, eşleri önünde kadınlara sırayla tecavüz eden bu sefil yaratıkların Sünnilikle de, İslamla da, insanlıkla da hiçbir alakalarının olmadığını tüm dünyaya haykırmaları lazımdır! Aksi halde herkes kendilerini onlar gibi görecektir. Özellikle E. Beyt sevgisiyle yetişen, her namazda E. Beyte salavat gönderen ve savaşlara; “ya Allah, ya Muhammed, ya Ali!” nidalarıyla çıkan Türk milleti, Emevi olamaz, Vahhabi olamaz, E. Beyt ve Alevi düşmanı olamaz! Büyük T.C Suud, Katar, ABD ve İsrail safında İran, Irak, Suriye ve Lübnan Alevilerinin düşmanı olamaz!.

 Reyhanlı’daki menfur terör saldırısında resmi ağza göre hunharca şehit edilen 53 vatandaşımıza, Allah’tan rahmet, cani katillerine de lanetler diliyoruz!. Demokrasi yürüyüşünde de maalesef üçü Antakyalı olan; Abdullah CÖMERT, köylüm A. İsmail KORKMAZ ve Ahmet ATAKAN, toplam 6 gencimizi şehit verdik. Onları tekrar buradan rahmetle, katillerini de lanetle yâd ediyoruz. Malumunuz bendeniz Nisanda İran’da bir konferansta konuşmacı olarak bulunurken, ipini koparan bazı yaratıklar da evime girme, odamı dağıtma ve beni yakmakla tehdit etme küstahlığında bulundular. Kendilerince beni korkutup sindirecekler ve sesimi kesecekler. Ama onlar baltayı taşa vuracaklarını, korkmak yerine cesaretle mücadelemizin katlanarak artacağını ve kalleşçe saldırı için Hatay’da yüz binlerin, Türkiye ve İslam dünyasında da milyonların öfkeyle ayağa kalkacağını ve ölümüne yanımızda duracaklarını hesap edemediler. 6. ayına giren bu menfur saldırının, artık sonuçlanmasını ve o sefil yaratıkların da acilen tatmin edici cezaya çarptırılmasını istiyoruz!..

 Son günlerde demokratikleşme paketi, Alevi çalıştay ve açılımlarını sıkça duymaktayız. Biz, doğrusu şişirilmiş ve şüpheli paketlerden artık dağın fare doğurmasını değil, Alevi sorunlarının gerçek ve daimi şekilde çözülmesini istiyoruz. Eğer samimice bir Alevi açılımı yapılacaksa, ilk önce Cem evlerimize “ucube ve cümbüş evi” diyenlerin sözlerini geri alıp Alevilerden özür dilemesi lazımdır! Bu millete rağmen 3. köprüye inatla koyulan “Y. Selim” adının da hemen kaldırılması lazımdır. Ad sıkıntıları varsa, onlara; “Y. Emre, P. Sultan, Mevlana, M. Kemal, Cumhuriyet, Barış, Sevgi ve Kardeşlik” adlarını önerelim. Eğer Alevi açılımı yapacaksanız; cem evlerine “terör yuvası” diyen ve “Hüseyin’le Yezit arasındaki kavgada, biz Yezit’in safındayız” deme gaflet, dalalet ve küstahlığında bulunan tahrikçileri önce partinizden, daha sonra da Milletin Meclisinden kovmakla başlayın! Zira TBMM, hiçbir tarihte İ. Hüseyin (A.S)’ı bırakıp melun Yezit’in safına geçmedi, onlara rağmen de hiçbir zaman geçmeyecektir! O ucube tiplere diyecek tek lafımız; Mevlam sizi Hz. Hüseyin’in şefaatinden mahrum etsin ve ceddiniz Yezit’le haşretsin inşallah tamam mı?! Açılım yapacaksanız, 97’den beri isteyip durduğumuz Gadir Bayramı ile Aşura Matem gününü resmi tatil yapmakla başlayın! Son yılların modası haline gelen; “Alevilik buysa ben de Aleviyim” nakaratını siz de çok duyuyorsunuz değil mi?

Bu memlekette sadece namaz kılıp oruç tutmakla, E. Beyt adı koymak ve onlara kuru bir sevgi duymakla Alevi olunacağını sanan o kadar zavallı var ki!.. Oysa ömrünü İslam ve Nebisiyle savaşarak geçiren Ebu Süfyan da, Hz. Ali’ye Cuma hutbelerinde 83 yıl açıkça lanet okutan Muaviye de, Hz. Hüseyin’i şehit edip Kâbe’yi yıkan melun Yezit de sözde çok namaz kılıp oruç tutar ve namazda E. Beyte salavat gönderirdi. Bize sorarsanız biz; devşirme, siyasi, göstermelik, yan sanayili ve çakma 4X4’lük Alevi değil, Ali’nin dostuna dost, düşmanına düşman olan Alevi istiyoruz! Yani Ali’ye Selman olan ve ta ezelden aşkla ikrar veren gerçek Alevi istiyoruz! Bir de geçen ay kamuda büyük tartışma başlatan “Cami – Cem evi” projesi çıkarıldı. Kanaatimizce; şirin Antakya’nın Kurtuluş Cad.de Alevinin Hz. Hıdır (A.S) türbesi, Sünni kardeşimizin Sermaye Camisi, Hıristiyan vatandaşımızın Katolik Kilisesi ve Yahudi vatandaşımızın Havrası arasında 150m bile yoktur. Aslında bu milletin yapay ve ithal yapılara hiç ihtiyacı yoktur, kendi arasında zaten tam barışık ve kardeştir. Biz tabi ki camiye de cem evine de evet diyoruz. Ama projesi ABD’de çizilen, CIA finanslı ve FBI patentli Camiye de cem evine de bu milletin karnı toktur!..

 Geçen yıl tarihe büyük harflerle not düştüğümüz konuşmamızda, biz Alevilerin kimlerin safında ve niye olamayacağımızı buradan beyan etmiştik. Bazı anlama özürlüleri safımızı anlamakta güçlük çekmişler, onun için kısaca safımızı tekrar arz etmek istiyorum: E. Beyte gönül vermiş Biz Aleviler; başkalarının değil, Bezm-i Elestte Hakka “Beli” diyenlerin safındayız! Biz Aleviler; başkalarının değil, Hz. Adem’le Hz. Habil’in safındayız! Biz Aleviler; başkalarının değil, Hz. Nuh ile Hz. Şit’in safındayız! Biz Aleviler; başkalarının değil, Hz. İbrahim’le Hz. İsmail’in safındayız! Biz Aleviler; başkalarının değil, Hz. Yakup’la Hz. Yusuf’un safındayız!. Biz Aleviler; başkalarının değil, Hz. Musa ile Hz. Yuşa b. Nun’nun safındayız! Biz Aleviler; başkalarının değil, Hz. Hıdır ile Hz. Zekeriya’nın safındayız! Biz Aleviler; başkalarının değil, Hz. Süleyman’la Hz. Asaf’ın safındayız! Biz Aleviler; başkalarının değil, Hz. İsa ile Hz. Şemun’nun safındayız! Biz Aleviler; başkalarının değil, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.A)’le Hz. Aliyy-i Murtaza’nın safındayız! Biz Aleviler; başkalarının değil, Fatıma-yı Zehra ile Zeyneb-i Kübra’nın safındayız! Biz Aleviler; başkalarının değil, Hasan-ı Mücteba ile Hüseyn-i Kerbela’nın safındayız! Biz Aleviler; başkalarının değil, Cafer-i Sadık ile İmam Mehdi’nin safındayız! Biz Aleviler; başkalarının değil, Ahmet Yesevi ile Bektaşi Veli’nin safındayız! Biz Aleviler; diğerlerinin değil, Yunus Emre ile P. Sultan’ın safındayız! Biz Aleviler; başkalarının değil, Müntecebeddin El-Ânî ile Mekzun-i Sincari’nin safındayız! Biz Aleviler; başkalarının değil, ezelden beri Hakkın, haklının, mazlumun ve mustazafın safında olduk, ebediyete kadar da olmaya devam edeceğiz!..
 Hepinize en samimi selam, hürmet ve muhabbetlerimi arz ediyorum efendim, Hz. Ali’nin ve Gadirin aşkıyla kalın…

Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
22-10-2013 12:09 - 3716 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
22-11-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım