19 Kasım 2012 tarihinde Habertürk Tv'de yayınlanan Öteki Gündem adlı programa katılan Celal Bayar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.Mehmet Çelik, üstlendiği görevin gereğini tam bir başarıyla yerine getirerek toplumda infial yaratmıştır.
Öncelikle, pograma katılan diğer konuşmacı Kenan Çamurcu’nun, takipçileri tarafından bilinen çarpıcı analizlerini kamuoyunun duymasını engellemek maksadıyla, Çamurcu’nun sözlerini keserek konuşmasına müsaade etmemiştir. Mehmet Çelik’in “Hazreti Muhammed'e ve Medine halkına iftira atıyorsun”… "sen o kaynakları bilemezsin bile, dişin de batmaz o kaynaklara..." sözleri karşısında, konuşma usul ve adabının ortadan kalktığını gören sayın Çamurcu programı terk ederek tepkisini göstermiştir.
Programı tek başına, tek yanlı sürdürme olanağına kavuşan Çelik’in, tarihi gerçekleri çarpıtması, Ehl-i Beyt ve Hz.Hüseyin hakkında mesnetsiz ve esef verici açıklamaları karşısında, programa telefonla katılma zorunluluğu gören Türkiye Caferileri lideri Sayın Selahattin Özgündüz, esasen Prof. Dr.Mehmet Çelik’in bilmesi lazım gelen ve muteber kabul edilen İslami kaynakları tek tek sıralamıştır. “Kaynak yok” diyen Çelik bu kez misyonunu bir kez daha ortaya koyarak “Türkiye'de cemaatler bilim adamlarına baskı yapıyor. İşte bu yüzden Türkiye laik olmalı. Cumhuriyeti herkes korumak zorundadır. Yoksa bu cemaatler bir birini boğazlar… Savcıları göreve çağırıyorum…" diyerek maksadına hizmet eden sözler söylemiştir.
Tarihi gerçeklere, yazılı İslami kaynaklara, inanç ve vicdana aykırı " Hz. Hüseyin'de babası gibi politikadan hiç anlamıyordu. Hiç anlamıyordu bu işin neticesi belliydi. Oraya niçin gidiyordu? Onunda mutlaka siyasi bir ihtirası vardı. Ama birikimi yetmedi bu işe. Öngörüleri yetmedi. Ve o işin oraya gideceği belliydi. Şimdi bu özellikle Şii dünyasının miti haline geldi. Emeviler çok zeki insanlardı çünkü siyaseti biliyorlar." Sözlerini söyleyebilen, Hz.Peygamber (s.a.a)’in torunu, ciğer paresi, cennet gençlerinin efendisi Hz. Hüseyin’e zaafiyet ve kusur izafe ederek, Hz. Hüseyin’i “siyasi ihtirasla” suçlayan, İslam ve Ehli-Beyt düşmanı Emevileri öven, prof unvanlı Çelik, kime ve hangi amaca hizmet ediyor?
Bütün Müslümanlar çok iyi bilir ki; Yezîd, sadece peygamber ailesine zulmetmekle kalmamış, peygamberin mescid ve mezarını, ashabının kanıyla kızıla boyamış, ırzları da dâhil, Peygamber şehrinin her şeyini askerlere mubah kılmıştı. Bununla da kalmayıp Allah'ın beyti Kâbe'yi mancınıkla taş yağmuruna tutup ateşe vermişti. Böyle bir ailenin siyasetini öven Çelik, İmam Hüseyin'i bu meşum anlayışın karşısında haşa siyaset bilmezlikle suçlaması onun hangi safta durduğunu da ortaya koyuyor.
Özellikle son zamanlarda ülkemiz ve coğrafyamızda uygulamaya konan Batı ve Siyonist kaynaklı; Müslümanların kardeşlik ve birliğini bölmeyi, parçalamayı ve nihayetinde sömürmeyi hedef alan projeler uygulamaya konarken, Çelik’in bu sözleri Türk milletinin, birlik ve bütünlüğüne, ortak değerlerine, kabullerine saldırı değil de nedir?
Ülkesine vatandaşlık bağıyla gönülden bağlı, milli birlik ve beraberlik için her türlü fedakârlığı yapan, milletimizin asli unsurlarından Caferi ve Alevi toplumunun inanç değerlerine saldıran, ötekileştiren, kendisi gibi düşünmeyeni tekfir edip, canını, malını, namusunu helal görenler şer odaklarının görevli memurlarıdır.
Hz.Peygamber (s.a.a)’ e ve O’nun, Yüce Allah(c.c) tarafından tertemiz kılındığı bildirilen Ehl-i Beyti’ne eksiklik, kusur izafe eden, Mehmet Çelik, bir konuşmasında; "Türkiye'de güzel şeyler oluyor, birçok 'tabu' tek tek yıkılıyor. Bu yıkılan tabular, Türkiye'ye zarar vermiyor. Bilakis, Türkiye'yi içeride rahatlatırken, dışarıda da itibarını arttırıyor. Daha geçen günlerde Sümela Manastırı'nda Rum Ortodokslar, Ahtamar'da Ermeniler yüzyılların hasretini giderdiler. Dedeleri bu topraklarda yaşayanların torunları, dünyanın dört bir tarafından Trabzon'a ve Van'a akın ettiler. Bu kadim mabedlerde huşu içinde ibadet ettiler. Ne oldu, kıyamet mi koptu? Diyerek hangi odaklara “hoşgörülü” olduğunu, kimlere karşı diyoloğa açık olduğunu ortaya koymuştur.
“Şu anda resmi olarak bildiğimiz ve ders olarak okuttuğumuz tarih ile yaşamış olduğumuz tarih arasında bir uyuşmazlık var. “Tarihi tertemiz olan bir milletin mensubu insanlar, kendi insanına bu kötülüğü yapamaz. Bunu yapanlar yıllardır bu memleketin bir karış ileriye gitmesini istemeyen, fakat Türkçülük adı altında istediklerini yapan hain zihniyetlilerdir.” diyerek Türk’lükten duyduğu bilinçaltı rahatsızlığı dile getiren Mehmet Çelik’in, Türk milletinin evlatları Caferi ve Alevi’lere neden saldırdığını daha iyi anlıyoruz.
Kafa kesen, bombalayıp yıkan, en masum haliyle ötekileştirip tekfir eden teröristlere karşı olan ve “ehli kıble tekfir edilemez, Müslümanlar ancak kardeştir” diyen Ehl-i Sünnet Müslüman kardeşlerimizle kamuoyunun bilmesini isteriz ki; biz Caferiler, nereden ve kimden gelirse gelsin, Müslümanlarının kardeşlik hukukuna saldıran, vatanımızın ve milletimizin birlik ve beraberliğine kasteden her türlü provakasiyon karşısında asla fitne unsuru olmayacağız.
Necip milletimizin ve genelde akli selim Müslümanların bu meşum ve pervasız düşüncelerin karşısında olduğunu biliyoruz. Biz eminiz ki; Türk milleti ne peygamber laneti almış Muaviye'nin ne de oğlu ayyaş Yezidin yanında değil, haydari karakteri kendisine karakter edinerek, İmam Hüseyin'in ve onun ilkeli ve erdemli duruşunun yanındadır.