Avrupa Birliği devlet ve hükümet başkanları, yarıyıl zirvesinde askeri işbirliğinin genişletilmesini kararlaştırdı. Ancak savunma yeteneğini arttıran Avrupa'ya itirazlar henüz dinmedi.
Askeri işbirliği alanındaki somut önerilerden biri Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'den geldi. Hollanda bir yıl kadar önce ayaklanmaları bastırmak ve barışı sağlamak amacıyla önce Mali'ye ardından da Orta Afrika Cumhuriyeti'ne askeri birlik göndermişti. Bu iki ülke Fransa'nın nüfuz bölgesinde yer aldığından, Cumhurbaşkanı Hollande ülkesinin milli çıkarları doğrultusunda hareket etmiş oluyordu. Fransa bu gibi operasyonların ortak savunma fonundan finanse edilmesini ve siyasi destek veren Avrupalı müttefiklerinin mali destekte de bulunmasını istiyor.
İsveç Başbakanı Fredrik Reinfeldt ise, Hollande'ya adeta yanıldığını söylemek istercesine, ‘Avrupa'dan dayanışma istemeden önce askeri operasyon kararlarının da ortaklaşa alınması gerektiğini' hatırlattı. İsveç Başbakanı böylece her ülkenin yurtdışı operasyonlarından bizzat sorumlu olduğunu ve sadece insani yardım çalışmalarında ortaklardan destek istenebileceğini söylemek istiyordu. Almanya Başbakanı Angela Merkel daha da ileri giderek Avrupa'nın askeri operasyonlardan uzak durmasını telkin etti ve ‘Avrupa dünyanın problemlerini çözecek durumda olmadığı için, kendi problemlerini çözmede kriz bölgelerine yardımcı olmalıdır' dedi. Bu sözler, asker yerine silah göndermek anlamına geliyor. Reinfeldt gibi Almanya Başbakanı da Fransa'nın Afrika'daki askeri operasyonlarına mali katkıda bulunmayı, müdahale kararlarına katılma imkânının bulunmaması nedeniyle ret ediyor. Ancak Avrupa liderleri Birlik bünyesinde kararlaştırılacak askeri operasyonların masrafını paylaşma konusunun gündeme alınacağını da duyurdular.
İngiltere savunma işbirliğinin geliştirilmesine mesafeli. Başbakan David Cameron bunun yararlı olacağını, ancak Avrupa Birliği'nin kendi ordusunu kurmasını doğru bulmadıklarını, NATO'nun yanında paralel askeri yapılandırmalar olmaması gerektiğini ve aksi takdirde NATO'nun zayıflayacağını söyledi.
Cameron'a ilk itiraz ittifakın genel sekreteri Anders Fogh Rasmussen'den geldi. Rasmussen, Avrupa'nın savunma yeteneğini arttırmasıyla NATO'nun güçlenmesi arasında çelişki görmediğini söyledi. Rasmussen, “Avrupa güvenliğine daha fazla önem vermediği takdirde, ABD'nin bize sırt çevirme ve Amerika ile Avrupa'nın birbirinden uzaklaşma tehlikesi doğar” dedi.
NATO Genel Sekreteri, birleşik Avrupa ordusu kurulmasının söz konusu olmadığını ve silahlı kuvvetlerin ilgili hükümetlerin emrinde kalacağını belirterek İngiltere Başbakanı Cameron’un gönlünü almaya çalıştı: “NATO, Atlantik aşırı güvenliğin kalesi olarak kalacaktır. Avrupa ülkelerinin, insansız keşif araçları, havada yakıt ikmali ve ağır nakliye uçakları gibi kritik alanlardaki kapasitesini arttırması NATO'ya güç kazandırır. Yani Avrupa'nın gücünü arttırması NATO'ya yarayacaktır.”
Avrupa Birliği'nin askeri faaliyetlerine münferit üyeler olarak karar vermesini yanlış bulmayan Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, gücünü diplomasiden alan Avrupa'nın askeri alana kaymasının bu özelliğini zayıflatacağı görüşünde. Schulz, “Görülebilir zaman zarfında Avrupa'nın askeri rolü ‘yumuşak güç' olmaktan öteye geçmeyecektir. Avrupa kesinlikle askeri süper güç olmayacaktır” ifadesini kullandı.