Prof. Dr. Hayrettin KARAMAN
Avrupa Uluslar arası İslam Üniversitesi Öğretim Üyesi
Merhum İmam Humeynî'nin de işaret ettiği gibi, asır Deccal'ın asrı da olsa, Mehdi'nin asrı da olsa, onların kendilerine mahsus vazifesi var. Bizim vazifemiz, onların vazifelerine müdahale etmemekle birlikte, bugün sabahtan beri değerli konuşmacıların ifade ettikleri; meselelerin üzerine ümmet olarak gitmek ve bu asrın gerektirdiği üslup ve metotla cihadı idame ettirmektir. Bildiğiniz gibi cihadın maksadı düşman hedeflerini, en uygun araçlarla, en uygun silahlarla etkisiz hale getirmektir. Eğer bugün düşmanın silahı aramıza tefrika sokmaksa, buysa silah, bunun en güzel mukabelesi buna karşı en etkili silah tevhide davettir, vahdete davettir.
Lakin 40'lı yıllardan, Merhum Kemalettin Efkanî'den, Şeyh Sultan Abdulhamid'den, (Sultan Abdulhamid siyasî olarak İslam birliğinin lideriydi. Kemalettin Afganî onunda davetiyle ve bu maksatla Osmanlı tahtına davet edilmişti.) o yıllarda tekrar İran'la Mısır-Kahire arasında başlayan takrib hareketinden günümüze kadar, bu takrib Vahdet-i İslamiyet, el-Camiatü'l-İslamiye konusunda çok şeyler söylendi. Ben bugün eksiğimizin bilgi olmadığını düşünüyorum. Biz bilgi eksikliği içinde değiliz. Amel eksikliği içindeyiz.
Amel neyi gerektirir? Bu amel ferdi olsa, o zaman insan kendi eksiğini, kusurunu telafi eder, ama bu ümmeti ilgilendiren Beyne'l-Akvam el-İslamiyye bir meseleyse, bütün Müslüman gruplarını ilgilendiren bir meseleyse, o zaman bunun teşkilata ihtiyacı vardır. Yani vakıf, derneğe ihtiyacı vardır. Bu konuda bir eksiğimizin olduğunu düşünüyorum. Bu teşebbüs mesela Türkiye'de çok güzel bir teşebbüstür. Bu teşebbüs Türkiye'de, Türkiye'nin mevzuatına, kanunlarına, Türkiye'nin imkânlarına göre bir teşekkül halini almalı.
Bunun amacı İttihad-ı İslam olmalı ve İslam dünyasının hemen her parçasında, her biriminde amacı ittihad-i İslam olan, amacı şu arkamızdaki levhada yazıldığı gibi "fikirde takrib, amelde tevhid" olan birçok teşkilatlar kurulmalı. Bunlara, mesela ben hiç muhalif değilim, onları seviyorum, destekliyorum ama illa de bunun İran'daki "et-Takrib Beynel Mezahib" teşkilatına bağlı olması da gerekmez. Önemli olan aralarında işbirliğidir.
Aralarında işbirliği bizim için önemlidir. O halde ben bu kapanış sırasında söyleyeceğim birçok sözüm vardı, hepsinden vazgeçtim. Arap kardeşlerimizin "terkiz" diye bir kelimeleri var. Bunun üzerine yoğunlaşmak istiyorum. Nedir yoğunlaştığım şey? Teşkilatlanalım. Bilgi eksiğimiz yok, her şey biliniyor. Amel eksiğimiz var. Amel eksiğimizi gidermenin yolu teşkilatlanmadır. Teşkilatsız olmaz.
Teşkilattan sonra göreceğiz ki bugüne kadar elde edilmeyen pek çok başarı gerçekleşecek. Efendim bu celseyi kapatırken benim yardımcım olan Avustralya Genel Müftüsü Tacettin el-Hilalî'ye teşekkür ediyorum ve genel sekreter İlim Heyeti Genel Sekreteri Dr. Muhammed Hasan Teberreiyan'a da teşekkür ediyorum. Kendisiyle burada tanıştım ve gördüm ki bu konularda çok mahir ve çok tecrübeli bir zat. Allah onların sayılarını artırsın.