Kehribar kadim zamanlardan bu yana ‘Baltığın altını’ olarak adlandırılır. 50 milyon yıl önce iğneyapraklı ağaçların reçinesinden oluşan bu eşsiz taşın Dünya’daki rezervlerinin %90-ı Rusya’nın Batısındaki Kaliningrad bölgesinde bulunuyor.
Kerhibar Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (sav) hadislerinden birçok derde deva olduğu ifade edilmiştir.
Kehribar çok eski zamanlarda tıp alanında kullanılıyordu. 10. Yüzyılın felsefeci ve Doktoru büyük insan İbni Sina’nın “Şifa” kitabında da kehribarın adı geçiyor. Birçok bilim adamı ve özellikle Rus bilim adamları günümüzde de ilaç sanayinin kehribarsız yapamayacağı görüşünü belirterek şunları söylüyorlar:
Eski şifacıların kitaplarında kehribarın 40-ı aşkın hastalığın tedavisini yapılabildiği iddia ediliyor. Kehribar asidi, insan organizması için uyarıcı etkilere sahiptir. Kalbin ve genel olarak diğer organların faaliyetlerini düzenliyor.
Kehribarın büyüleyici ve şifalı nitelikleri olduğu sanılıyordu. Kehribarın elektromanyetik alan oluşturarak ufak objeler çekme yeteneği insanların özel ilgisini çekiyordu. Fakat çoğu zaman kehribar tıp alanında kullanılmaktan çok kuyumculukta kullanılıyor. Kehribar üretimi ile uğraşan dünyada tek işletme Baltık denizi kıyısında bulunuyor. Dünya’da çıkarılan kehribarın %70-inden fazlası Rusya’nın Kaliningrad kehribar tesisinde işleniyor.
Kehribardan yapılan pek çok süs eşyaları vs. değişik dinlerin temsilcileri arasında büyük rağbet görüyor. Kehribarın eşyalar arasında en fazla tespihlerin ve ağızlıklarının popüler olduğunu söylüyor.:
Bu mamuller öncelikle Müslümanlar arasında rağbet görüyor. Arap ülkeleri, Asya ülkeleri bu mamullerden satın alan ülkelerdir.
Boyalar yerine kehribar kırıntıları kullanılarak orijinal tablolar da yapılabiliyor. Kaliningrad kehribar tesisinde Arap kaligrafisi esas alınarak hazırlanan kehribar şemaillerden oluşan küçük bir parti üretimi yapıldı. Bu panolar şimdi Kaliningrad kentinde bulunan bir camiyi süslüyor.