Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
“Babamın en büyük arzusu Filistin’in özgürlüğüydü”
“Babamın şehadet haberi acı dolu olsa da bizim için beklenmeyen bir haber değildi. Evet bizim çok acıydı, çünkü öyle bir azizi elden vermiştik ki… Ama şunu da biliyorduk ki, babamın arzusu Filistin’in özgürlüğü idi.”
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
17-02-2015 09:40 - 941 Okunma
Tesnim Haber Ajansı’nın, şehadetinin 7. Yıldönümünde İmad Muğniye’nin kızı Fatıma Muğniye ile gerçekleştirdiği röportajın ilk bölümünü sizler için yayınlıyoruz:
 
Baba ve evlat ilişkisi
 
O, olması gereken bir babaydı ve bir babanın vazifeleri ne idiyse onları yerine getiriyordu ve bizimle sürekli diyaloğu vardı. Bizim ilişkimiz iki samimi dost ilişkisiydi, samimi dostlarımla ilişkim nasıl idiyse, onunla da ilişkimiz aynıydı ve ben bir çok sorunumu rahatlıkla ona söyleyebiliyordum.
 
Aramızdaki samimi ilişkiden dolayı ona bir baba diyebilirim, ama onun, Hizbullah’ın komutanlarından biri olduğunu bilmiyordum. Şehadetinden sonra, cephe arkadaşlarından onun bir komutan olduğunu öğrendim. Onunla irtibatta olan bir çok arkadaşı benim gibi, onun gerçek kimliğini bilmiyordu.
 
Babamın arkadaşlarının anlatımlarından onun iki ortak özelliğini, yani baba ve komutan olduğunu öğrendim. Bu iki ortak özelliği, bize karşı göstermiş olduğu ilginin aynısını bir komutan olarak cephe arkadaşlarına da gösteriyormuş. Ve hiçbir zaman yapmacık davranışları yoktu. Bize karşı samimi davrandığı gibi diğer insanlara karşıda samimi ve içten davranırdı. Onunla oturan bir insan ondaki sıcak kanlılığı hissedebilir ve onda ki sevgiyi görebilirdi.
 
Babam yanımızda kısa süreli kalmasına rağmen çok faydalıydı
 
Babam, iş yoğunluğundan dolayı yanımızda çok olamıyordu yani fiziki varlığı çok azdı. Bu kısa süreli varlığı bile bize çok faydalı oluyordu. Onun bir cümle ile düşüncelerimi okuyabildiğini anlıyordum, çünkü o bizi çok iyi tanıyordu ve bizimle olan sohbeti genelikle hal ve hareketlerimizin daha iyi olması yönündeydi.
 
Onun şehadeti, beklenmesine  rağmen ani oldu
 
Babamın faliyetlerinden dolayı, bir çok istihbarat tarafından takip edildiğini hepimiz biliyorduk. Onun için zafiyet oluşturmayalım diye, bizim için gerekli güvenlik önlemlerini almıştı.
 
Onu her gördüğümüzde Allah’a şükrediyorduk, son görüşmemiz olabilir bilincini taşıyorduk ve bir daha geri dönemeyebilir ihtimaliyle onunla vedalaşıyorduk.
 
Bir defasında bizlere şunu demişti: “Bir ihtimal, şehit olursam şehadet haberim duyurulmayabilir ve Hizbullah, Direniş hattının zarar görmemesi için, benim şehit olmadığımı veya kendilerinden biri olmadığını duyurabilir. Böyle bir durumda sabırlı olun, Hizbullah’ın bizim için aldığı her kararı neden ve niçinsiz kabul etmek zorundayız.”
 
Bu yüzden babamın şehadet haberi acı dolu olsa da bizim için beklenmeyen bir haber değildi. Evet bizim çok acıydı, çünkü öyle bir azizi elden vermiştik ki, gecikilse de bir gün bir aile olacağımızı ve babamın da aramızda olacağını sürekli arzulardık. Ama şunu da biliyorduk ki, babamın arzusu Filistin’in özgürlüğü idi.
 
Muğniye’nin Nasrallah’la ilişkisi
 
Dost düşman herkes, Seyyid Hasan Nasrallah ile Şehid İmad Muğniye’nin özel bir diyaloğunun olduğunu biliyordu. Babamın Nasrallah’la olan ilişkisi, askerin komutana olan aşkı gibiydi ve öyle ki,bütün ailesini onun yoluna feda etmekten bir an bile teredüt etmezdi. Seyyid Hasan Nasarallah’a olan bağlılığını ve itaatını sürekli vurgulardı. Bu iki şahsiyetin diyaloğu karşılıklı güven üzerine bina edilmişti ve Seyyid Hasan Nasrallah da Şehid İmad Muğniye’nin beceri ve kabiliyetine sonsuz güveniyordu.
 
İmadın İmam Humeyni (ra) ile olan ilişkisi
 
İmam Humeyni (ra) ile olan diyaloğu, İnkılab’ın zafere ulaşmasından hemen sonra başladı. Büyük annem anlatırdı: “Babanın, İmam Humeyni’yle ilk görüşmesi 10 dakika sürmüştü ve ikinci görüşmesi ise yarım saat sürmüştü ve bu son görüşmesinden sonra Lübnan’a döndü, öyle bir aşk ve iştiyak taşıyordu ki Siyonist düşmanla savaşmak için sabırsızlanıyordu.
 
Babam, o zamanlar Hizbullah resmi olarak kurulmamasına rağmen, annesine diyor ki: “İmam Humeyni, Hizbullah direniş örgütüne güvendiğini söyledi”  büyük annem: O günden sonra, Şehit Muğniye, bir an dahi yerinde oturmadı, İmam Humeyni’ye olan aşkı, resimlerini duvarlara asmakla başladı ve Şehid Ahmet Kasir’in şehadet saldırısını düzenlediği oprasoyunun komutanlığına kadar uzandı.
 
Bu diyaloğun devam etmesi tabiidir, bu diyaloğun neticesinde bir çok kazanımlar elde edildi ve bunların bir kısmı tarihe yazıldı ve diğer bir kısmı da savaşın devam etmesinden dolayı gizli tutuldu.
 
Şehid Muğniye’nin, Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlallah ile olan ilişkisi
 
Babamın, Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlallah ile olan ilişkisi, ailevi diyaloglarla başladı. İmad, Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlallah’ın öğrencisi olduğundan, büyük annem onların ailesiyle sürekli irtibattaydı. Seyyid Fadlallah seksenli yıllarda, İslami Direnişin bir sembolü ve olgusu olarak faliyet gösteriyordu ve o zamanlar Direnişe önemli siyasi ve İslami bir bakışı kazandırmıştı.
 
Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlallah, İslami çalışmalarından dolayı Güney Lübnan’da ikamet ediyordu, babam ve diğer bazı gençler, Siyonistlerin terör saldırılarına karşı, Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlallah ve diğer bazı İslami simaları korumak için bir grup kurmuşlardı. Babam, Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlallah’ı koruma sorumluluğunu üstlenmişti, çünkü babam için manevi bir baba konumundaydı.
 
Şehid Muğniye’nin özel koruması yoktu
 
Bir çokları Şehid Muğniye’yi bir muamma olarak biliyorlardı, herkesi hayrete düşürmüştü, adeta bir efsaneye, bir hayalete dönüşmüştü, 42 ülkenin istihbarat servisleri onu takip etmelerine rağmenkendisinin özel koruması yoktu, kendi korumalığını kendisi üstlenmişti. Bazı durumlarda bile kurallara uymuyordu, çünkü sade yaşamaya çok büyük iştiyakı vardı.
 
Bir defasında bana ve anneme söz verdi eve bizi görmeye gelecekti, onun geç kalmasına alışkındık, ama o gün söylediği saatten biraz daha fazla gecikmişti ve artık meraklanmaya başlamıştık. Buluşma saatinden uzun bir süre sonra, oturduğumuz evin odasının penceresine birisi çakıl taşı attı. Ben pencereden dışarı baktım, babam yerden çakıl taşı topluyor du, gördüğüm manzara karşısında hayret etmiştim, nasıl olur da bu kadar istihbarat servislerinin peşinde olan bir adam böylesine rahat davranabiliyor?!
 
Dışarı çıktım ve ona doğru koştum, her zamanki tebessümü ile bize doğru geldi ve avucundaki çakıl taşlarını bana uzattı, bina giriş kapısını açan olmadığı için pencereye çakıl taşı atmak zorunda kalmıştı.
 
Belki ilk defa babam hakkındaki bu bilgiler ifşa olunuyor, o, her olayın arkasından, kişiliğinin bir parçası olan hayatın güzeliklerini bu şekilde tasvir ediyordu. Çünkü tehlikeler onu tehdit etmesine rağmen, o  her fırsatta bizi görmeye geliyordu ve bazı zamanlarda bizleri de yanına alıp farklı yerleri gezdiriyordu.
 
intizar
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
17-02-2015 09:40 - 941 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
27-11-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım