İran konusunda ABD ile Avrupalı müttefikleri arasındaki anlaşmazlık giderek büyüyor. ABD Başkanı Donald Trump İran nükleer anlaşmasının -ya da resmi adıyla Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nın- her üç ayda bir gerçekleştirilen teyit işleminin yapılmayacağını açıkladı ve söz konusu ülkeye karşı yeni bir yaptırım izni almak amacıyla meseleyi Kongre’ye taşıdı. Buna karşılık Avrupa ülkeleri İran’ın anlaşma hükümlerine uyduğunu savunuyor.
Almanya, Fransa ve İngiltere son yayınladıkları ortak bildiriyle, İran nükleer anlaşmasının Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde oybirliğiyle kabul edildiğini ve herhangi bir imzacı ülkenin anlaşmayı iptal etme hakkının olmadığını hatırlatıp söz konusu anlaşmaya bağlı kalacaklarını bildirdiler.
İran pazarında büyük anlaşmalar imzalandı
Uluslararası İlişkiler uzmanı Altay Atlı'nın değerlendirmesine göre Batılı firmalar İran pastasından daha büyük birer dilim alma peşindeler. Bu durum uzun bir süre yaptırımlar nedeniyle zarar gören İran ekonomisinin toparlanmasına da katkı sağlıyor.
Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) güncel bir raporuna göre, 2016 yılında İran ekonomisi yüzde 13.4 gibi yüksek bir oranda büyüdü. Bunun en büyük sebebi ise petrol ve doğal gaz üretiminin yıl içinde bir yıl öncesine göre yüzde 62 oranında artmış olması. İran’ın amacı petrol ve doğal gaz gelirlerine bağımlılığını azaltmak ve bunun için de enerji dışı sektörleri geliştirmek. Başka bir deyişle, ekonomisini sektörel olarak çeşitlendirmek.
Fakat bu alanda henüz istenen performans yakalanmış değil. Aynı IMF raporuna göre, 2016’da petrol dışı sektörlerdeki büyüme sadece yüzde 3.3 seviyesindeydi.
Ancak petrol gelirlerinin doğru alanlara kanalize edilmesi ve dışarıdan gelecek doğrudan yatırımlar sayesinde, bu alanda performansın artırılması hedefleniyor. Nükleer anlaşma ile birlikte yaptırımların kaldırılmış olması bu anlamda İran’ın önünü açtı. Diğer yandan İran hükümeti ülkedeki iş yapma ortamını geliştirmek için de adımlar atıyor.
Yakın bir geçmişe kadar enerji, kara ve demiryolları, otomotiv, havacılık ve madencilik gibi, anayasa tarafından “milli endüstriler” olarak belirlenen sektörlerde, yabancı sermayenin yerel bir ortak olmadan yatırım yapması mümkün değilken, bu alanlardaki kısıtlamalar gevşetildi. Artık bu alanlara da yabancı yatırımcılar yüzde 100 mülkiyetle girebiliyor.
Batılı firmalar kararlı
Batılı firmalar ve İran arasında karşılıklı fayda ilkesi çerçevesinde böylesi bir ilişki ve ülkede yeni bir eko-sistem gelişirken, Trump’ın İran’a yeniden yaptırım uygulama planı, özellikle Avrupalılar arasında büyük tedirginlik yarattı. Bu durum karşısında firmaların bir yandan temkinli bir tutum izledikleri, ancak diğer yandan da kolay boyun eğmeyeceklerine ve İran piyasasındaki yatırımlarının devamında kararlı olduklarına yönelik sinyaller verdikleri görülüyor. Uluslararası basına verdiği bir mülakatta Total’in CEO’su Patrick Pouyanne “İhaleleri açtık, yıl sonuna kadar sonuçlandıracağız” diyor: “Ben Fransız hükümetinden talimat almıyorum. ABD hükümetinden de talimat almıyorum. Her ülkenin dış politikasına saygımız var ve bunu göz önünde bulunduruyoruz.” ABD Kongresi’nden Trump’ın beklediği yönde karar çıkar ve yeni yaptırımlar devreye girerse, 2012’deki yaptırımlardan farklı olarak, bu sefer Avrupalı ülkelerin iştiraki yüksek bir ihtimal olarak görülmüyor. O dönemde İran’ın petrol ihracatı günlük 2.5 milyon varilden 1.5 milyon varile inmişti. Bugün ise İran günde 3.8 milyon varil üretiyor ve yine bunun 2.5 milyon varilini dışarıya satıyor. Avrupalı alıcıların bu sefer İran petrol ve doğal gazını azaltmaları, 2012’ye göre daha zor. Aynı zamanda imzalanan milyar dolarlık anlaşmalardan vazgeçilmesi de kolay değil.
ABD yaptırımları tek taraflı uygulayabilir
Bu şartlar altında ABD yaptırımları tek taraflı uygulayabilir. Ancak bu durum, Washington’ın Avrupalı müttefikleriyle arasında çok derin, kapatılması zor bir yara açacaktır. ABD’nin tek taraflı yaptırımlar uygulaması durumunda, İran’da iş yapan Avrupalı firmalar dolaylı yoldan da olsa sert bir şekilde etkilenecekler, İran’la iş yaptıkları için ABD’ye yüklü miktarlarda cezalar ödemek ya da ABD pazarlarına erişimden mahrum bırakılmak gibi seçeneklerle karşı karşıya kalacaklar.