Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
Avrupa Birliği için 5 senaryo!
Avrupa Birliği 60 yıllık siyasi, ekonomik ve askeri tarihinin en zor döneminden geçiyor. İngiltere'nin birlikten ayrılma kararından sonra varoluş kriziyle karşı karşıya kalan Avrupa Birliği'nde en önemli hedef, birliğin varlığını koruması ve dağılmayı önlemek.
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
25-03-2017 09:18 - 635 Okunma
İngiltere'nin 23 Haziran 2016'da yapılan referandumla, ülkenin Avrupa Birliği'nden (AB) çıkışı anlamına gelen Brexit sürecini başlatması ve son dönemde AB genelinde aşırı sağcı popülist partilerin giderek güç kazanması, birliğin mevcut yapısı ve işleyişine yönelik eleştiriler ve bu alandaki reform arayışlarının ötesinde, bir bütün olarak AB'nin geleceğinin sorgulandığı tartışmalara yol açtı.
 
 İkinci Dünya Savaşı'nın ardından şekillenen uluslararası dengeler çerçevesinde dünyanın en önemli entegrasyon projelerinden birini temsil eden AB, uzunca bir süredir aşırı sağcı ve popülist hareketlerin yükselişe geçmesi, mülteci krizi, ekonomik sorunlar ve Doğu Avrupa’da yükselen Rusya tehdidi gibi meselelerle meşgul durumdaydı.
 
Bu bağlamda İngiltere'nin AB'den ayrılma kararı, birlik içerisinde büyük bir kırılmaya yol açtı. Yapısal ve kronik sorunlarını aşmakta başarılı olamayan ve bu süreçte ilk kez üye ülkelerinden birinin ayrılma kararıyla yüz yüze kalan AB'nin, mevcut küresel belirsizlik ortamında varlığını nasıl idame ettireceği merak konusu. 
 
Mülteci krizi AB’yi böldü
 
Brexit’in yanı sıra, AB içinde tartışmalara neden olan diğer bir önemli konu da, yaklaşık iki yıldır güncelliğini korumaya devam eden ve Almanya’nın öncülüğünde AB içerisinde kabul gören sığınmacılara yönelik politikalar oldu. Avrupa’ya gelen mültecilerin kabulü ve AB üyesi ülkeler arasında paylaşılmasını kapsayan bu mülteci politikaları, AB üyesi ülkeler tarafından yoğun şekilde eleştiriye tabi tutuldu.
 
Avusturya’nın mülteci geçişlerini engellemek için Slovenya ve Macaristan'la sınırlarını kapatması üzerine, AB üyesi Balkan ülkeleri de aynı şekilde sınırlarını mültecilere ve mülteci geçişine kapatma kararı aldı. Ayrıca Çekya, Macaristan, Polonya ve Slovakya, üye ülkelerin sığınmacı almasını zorunlu kılan Brüksel'in aksine mülteci kabul etmeyeceklerini duyururken, AB'yi ve diğer üyeleri mülteci politikalarını değiştirmeye zorladı.
 
Aynı şekilde, sığınmacı karşıtı açıklamalarıyla tanınan ve AB içerisinde “otokratik eğilim göstermekle” suçlanan Macaristan Başbakanı Victor Orban’ın yanı sıra, AB kararlarını reddeden Polonya da AB Komisyonu’nun ağır eleştirilerine maruz kalmasına rağmen Brüksel'e karşı tavrını değiştirmedi. AB’nin önemli ülkelerinden İtalya’da da artan AB karşıtlığı, kendisini 5 Aralık 2016'da yapılan anayasa referandumunda gösterdi.
 
Aşırı sağcı ve popülist partilerin, anayasa referandumunu AB referandumu şeklinde lanse etmeleri, AB yanlısı olarak bilinen dönemin İtalya Başbakanı Matteo Renzi’nin referandumu kaybederek istifa etmesine sebep oldu. İtalya’da yaşanan bu gelişme ise AB uzmanları tarafından, İtalyanların “AB yanlısı politikaları reddetmesi” olarak değerlendirildi.
 
AB için beş senaryo
 
AB'nin karşı karşıya olduğu 'varoluş meselesini' ortaya koyan en önemli gelişme ise AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker'in hazırladığı ve 1 Mart'ta yayınladığı “Beyaz Kitap” belgesi oldu. Belgede, birliği ilgilendiren iç ve dış faktörler dikkate alınarak AB'nin yola nasıl devam etmesi gerektiği üzerine beş farklı senaryo tanıtıldı.
 
Bugün bir araya gelen AB liderleri ise birliğin varlığını devam ettirebilmesi için Juncker tarafından hazırlanan beş senaryoyu inceleyecek. 27 üyeli birleşik bir Avrupa'nın kendi kaderini şekillendirmesi ve kendi geleceği için bir vizyon geliştirmesi gerektiği belirtilen belgedeki senaryolarda da, AB'nin mevcut siyasi ve ekonomik yapılarla devam etmesinin zor olduğuna vurgu yapılarak, AB'nin varlığını idame ettirmek için birliği bir arada tutacak yeni bir vizyon geliştirmesi gerektiği ve bu çerçevede reform ve düzenlemelerin yapılmasının elzem olduğu ifade ediliyor.
 
Yeni lider Almanya mı?
 
Brexit aynı zamanda AB içerisindeki siyasal dengeleri de etkileyerek İngiltere, Fransa ve Almanya’dan oluşan ve AB’nin liderliğini ve taşıyıcı gücünü meydana getiren ‘troyka’nın dağılmasına sebep oldu.
 
Bu durum, AB içinde ekonomik ve siyasi anlamda önemli bir konuma sahip Almanya'yı lider ülke olarak öne çıkarırken, 'yeni dönemde AB'nin liderliği nasıl şekillenecek' sorusunu da gündeme getirdi. İngiltere'nin birlikten ayrılma kararının haricinde, Fransa'nın da ekonomik anlamda yaşadığı sıkıntılar ve ülkenin cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesinde oluşu, AB'nin siyasi ve ekonomik anlamdaki en istikrarlı ülkesi konumundaki Almanya'yı, AB liderliğini üstlenmeye iten en önemli faktörlerin başında geliyor.
 
Almanya’nın Avrupa’ya liderlik yapma eğiliminin tarihsel kökleri olduğu ve uzun zamandır bu liderliği kabul ettirmeyi hedeflediği biliniyor. Birlik içindeki bazı ülkelerin muhalefetine rağmen, Brexit'in sağladığı koşullar Almanya'yı AB'nin 'de facto' lideri konumuna getirmiş durumda.
 
Başbakan Angela Merkel Almanya’nın AB’nin zayıflaması sonucundaulaştığı pozisyonla, AB’yi bir arada tutmak ve Almanya’nın liderliğini konsolide etmek için yoğun bir çaba içinde. Merkel, Brexit'in ardından yaptığı açıklamalarda AB'nin devam etmesi gerektiğini belirterek, bunun için AB üyesi ülkelerin öncelikle ekonomik anlamda rekabet kabiliyetinin arttırılması, daha fazla istihdam sağlanması ve ekonomik büyümenin sürdürülmesi gerektiğine dikkati çekmişti.
 
AB'nin geleceği belirsiz
 
AB 60 yıllık siyasi, ekonomik ve askeri tarihinin en zor döneminden geçerken, birliğin varlığı, devamı ve geleceği gibi konular, AB üyesi ülkeler arasında tartışılmaya devam ediyor. AB'nin nüfus ve ekonomik ağırlığının giderek azaldığı, bu çerçevede 2060 yılında AB üyesi hiçbir ülkenin tek başına dünya nüfusunun yüzde 1'ini dahi teşkil etmeyeceği, birlik içerisinde yapılan son görüşmelerde değerlendirilen konular arasında yer alıyor.
 
Öte yandan, birliğin en önemli üyelerinden İngiltere'nin AB'den ayrılma kararının, diğer üye ülkeleri de aynı istikamette adımlar atma konusunda cesaretlendireceği ihtimali de, birliğin geleceğine ilişkin tartışmalarda sıkça dile getirilen bir endişe.
 
Nitekim bu durum, birçok açıdan sıkıntı içinde olan AB'yi kendi içinde birliği korumak adına yeni bir vizyon yaratmaya ve varlığını devam ettirmek için mevcut siyasi sistemini reforma tabi tutmaya zorluyor.
 
Mevcut yapısıyla artık varlığını koruyamayacağı AB Komisyonu tarafından da kabul edilen AB’nin, önümüzdeki dönemde başlıca hedefi siyasi ve ekonomik gelişme ve birliğin büyümesi gibi konular değil, birliğin varlığını koruması ve dağılmasını engelleyici önlemlerin alınması olacak.
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
25-03-2017 09:18 - 635 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
24-11-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım