Bu yazıda, dünyanın öte yanından, Arjantin’den Şeyh Abdülkerim Paz’dan söz edeceğiz. Kendisi yaklaşık otuz yıl önce Şiî olmuş ve İslâmî ilimler tahsili için Kum’a gelmiş; şimdi uluslararası sahada faaliyet gösteren bir din adamı.
Havza Haber Ajansı, uluslararası sahada faal olan din adamı Şeyh Abdülkerim Paz’la bir söyleşi yaptı. Aşağıda, bir Hıristiyan rahibin, Hz. Masume’nin (a.s.) türbesinin manevi atmosferinden nasıl etkilendiğini okuyacaksınız.
Paz Bey, İslâm’la nasıl tanıştınız, biraz bundan bahseder misiniz?
Ben felsefe alanında eğitim gördüm, sonra dinler tarihi ve farklı felsefi akımlar üzerine yoğunlaştım. On sekiz yaşımda Avrupa’ya gittim. O zamanlar Hindistan başta olmak üzere doğu ülkelerinde ortaya çıkan birtakım felsefî akımlar gündeme oturmuştu ve Batı’da kimilerinin ilgisini çekmişti. Başka bazı insanlar için de silahlı devrim ve Sosyalist rejim cazipti. Öte yandan Sufilik de gündemdeydi. Bu gelişmeler üzerine dinler tarihine yöneldim ve dört yıllık araştırmalarımın ardından şöyle bir ortak nokta olduğunu gördüm: dinler geçmişten söz ediyorlar ama şimdi için yeni bir söz söylemiyorlardı! O sıralar İslâm üzerine bir konferans düzenlendiği haberini aldım; ilgimi çekti ve konferansa katıldım. Çok hoşuma gitti. Konu, İslâm Peygamberi’nin (s.a.a.) hayatı, siyerdi. Canlı ve dinamik bir yapıya sahip olan İslâm’ın, tek tanrı inancını, tevhidi, bu bakımdan da Hz. İbrahim’in (as) mirasını daha geniş ve kapsamlı bir biçimde devam ettiren sağlam ve mantıklı bir din olduğunu gördüm.
Öte yandan Müslümanların davranış biçimleri de ilgimi çekiyordu. Özel hayatlarında dinî vazifelerine bağlıydılar. Bütün bunlar beni etkilemişti. Dindar bir Katolik olmama rağmen kiliseye bağlı değildim. Neticede İslâm’a yöneldim ve Allah’a hamdolsun Müslüman oldum. Allah’ın ihsan ettiği tevfikle, on dört ülkede, yeni Müslüman olanların katıldığı farklı toplantılara katılma ve onlara İslâm’ı anlatma fırsatı buldum. Hâlihazırda Şili, Arjantin, Bolivya gibi Latin Amerika ülkelerinde faaliyet gösteren birkaç merkezde hizmet ediyorum, başka merkezlerle de irtibat halindeyim.
İslâm’ı tanıma aşamasındayken etkilendiğiniz birileri oldu mu?
Şiî olduktan sonra beni gerçekten derinden etkileyen insanlar oldu. Mesela, kitaplarını tercüme ettiğim Allame Tabatabaî (r.a.), Üstad Şehid Mutahharî (r.a.) ve hepsinden çok İmam Humeynî (r.a.); siması, konuşması ve yazıları, hepsi benim için cazip ve etkileyiciydi. İmam Humeynî’yi peygamberlerin gerçek temsilcisi olarak görüyordum. İmam, Batı sekülerizmine meydan okuyan, onun karşısında dimdik ayakta duran ve muvaffak olan azametli ve güçlü bir insandı.
Kilisenin İslâm’a karşı tutumu ne kadar adil?
Kilisenin bir problemi var, buna bağlı olarak da kimi zaman doğru adım atıyor, kimi zaman da hatalı. Católica Apostólica Romana Kilisesi, adından da anlaşıldığı gibi “Katolik” yani evrenseldir; “apostol”dür, yani havarilerle ilişkilidir ve bu onun iyi yanıdır. Romalıdır, yani Hz. İsa’nın kabul etmediği ve karşı çıktığı imparatorlukla ilişkilidir ve bu da onun kötü yanıdır. Bu nedenle ikisi bir arada bulunamaz. Kilise havarilerin öğretisine uygun adım attığında Allah bundan razıdır; fakat Roma tarafına yöneldiğinde durum bunun tam tersidir.
Roma kilisesi temsilcisi camimize geldiğinde, “Bizim tek bir problemimiz var, o da Romalı oluşumuz,” demiş, bunu itiraf etmişti. Ben de ona, “Bu sıfatı kaldırın ve sadece Hıristiyan olun,” demiştim.
Eğer İmam Hüseyin (a.s.) Yezid karşısında yenilgiye uğrasaydı İslâm’da da aynısı olurdu. O zaman hem sarayımız olurdu, hem Kâbe’miz! Yezid’in önü açılsaydı, geride hiçbir şey kalmazdı!
Arjantin’de ünlü bir rahiple görüşmüştük, kendisini çok severim. Çok mütevazı, fakirlere karşı merhametli ve şefkatlidir. Bir ara kendisini İran’a davet etmiştim. Onu, Hz. Masume’nin (a.s.) hareminde, türbesine götürdüm. Her yerde insanların namaz kıldığını gördü, kalabalıktı. Biraz izledi, sonra oturup ağlamaya başladı. Ne olduğunu sordum. “Ben Hz. Masume’nin hareminde Tanrı’yı buldum,” dedi, “Bizim kiliselerimiz bomboş. Gençlerimiz yanlış yola sapmış, bizim elimizdense hiçbir şey gelmiyor. Oysa Hz. Masume’nin hareminde genç yaşlı herkes Tanrı’ya secde ediyor!”
İran’da biraz kaldıktan sonra Arjantin’e döndü ve iner inmez havalimanında basın toplantısı düzenledi. Toplantıda siyonist bir gazeteci ona, “Niçin terörist bir ülkeye gittiniz?” diye bir soru yöneltti. Keşiş, “Terörist ülke mi? Ben orada sadece huzur, ahlak ve iman gördüm,” diye cevap verdi.