Arap Birliği’ne üye ülkelerin acil durum toplantısında Mısır, Irak, Lübnan, Tunus ve Cezayir, Suriye’ye düzenlenecek olası bir askeri operasyona destek niteliğindeki karar taslağına karşı çıktılar.
Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı Duma’nın Uluslararası İlişkiler Komisyonu Başkanı Aleksey Puşkov, konuyla ilgili olarak kendi Twitter sayfasından yayınladığı mesajında, ‘Suriye’nin düşmanları, Arap Birliği’nin tamamına boyun eğdiremediler. Birliğe üye ülkeler arasında ciddi görüş ayrılığı var.’ dedi
Suriyeli siyaset bilimci Talib İbrahim’in konuya ilişkin görüşleri şöyle:
“ Gerçektende Arap ülkeleri arasında şu anda ciddi bir görüş ayrılığı ve bölünme yaşanmakta. Lübnan, Cezayir, Irak ve diğer birkaç ülkenin daha Suriye’ye destek olması son derece memnuniyet vericidir. Bu ülkelerin liderleri, kendi halkları tarafından yoğun bir şekilde beslenen Amerikan karşıtlığını hissediyor ve bu doğrultuda vatandaşlarının görüşlerini yansıtıyor. Bununla birlikte, Suriye’ye düzenlenecek olası bir askeri operasyonun kendi ülkelerinin güvenliği açısından da ciddi bir tehdit unsuru olacağının da farkındalar. Böyle bir operasyonun doğuracağı olumsuz etkiler, tüm Ortadoğu coğrafyasında ciddi sıkıntılara sebep olacaktır.”
Uzmanlar, söz konusu konjonktürde Suriye’ye karşı düzenlenecek bir askeri harekâta ilişkin olarak Irak, Lübnan ve Cezayir’den karşı yönde bir pozisyon almalarının zaten beklendiğini, ama burada en önemli hususun bu ülkelere Mısır’ın da katılması olduğunu ifade ediyorlar. Rus Doğu Bilimci Leonid İsayev’in konuya ilişkin yorumları şöyle:
“ Mısır, ülkede yaşananlara rağmen, yine de Arap Birliği’nin lideri olmaya devam ediyor. Bu durum, özellikle son zamanlarda Katar Dışişleri Bakanlığı’nın şubesi gibi hareket eden ve hem uluslararası normlara, hem de örgütün yapısına ters olan radikal kararlar alan Birlik için iyi bir sinyal. Bu noktada Mısır’ın pozisyonu, elbette Esad için iyi bir destek niteliğinde. Muhammed Mursi’nin Mısır Cumhurbaşkanlığı görevinden uzaklaştırılması ile sonuçlanan protestoları organize eden Tamarrud Hareketi’nin sloganları arasında yer alan ‘Dış müdahaleye hayır!’ içinde bulunulan konjonktürde oldukça manidardır. Dış politika alanında, Tamarrud Hareketi’nin en önemli hedeflerinden birinin ‘Şam ile resmi ilişkilerin yeniden normalleştirilmesi’ olduğu, hareketin temsilcileri tarafından daha önce ifade edilmişti. Öte yandan, şu an Mısır’ın politikasına yön veren askerler her ne kadar yeni bir yönetim imajı ortaya koysalar da, yine de eski Mübarek rejiminin elitleri olmaktan öteye gidemezler. Bu bağlamda, Esad’a yönelik herhangi bir şikâyetleri olmamakla beraber, ileriki dönemlerde de herhangi bir sıkıntının da ortaya çıkması düşünülemez. Çünkü Esad’ı eleştirmeye başladıkları anda, bir anlamda kendilerini de eleştirmiş olacaklardır.”
Peki ama ülkedeki iktidar üzerinde yoğun bir Müslüman Kardeşler etkisinin yaşandığı Tunus, neden bir anda Suriye operasyonuna karşı olduğunu açıkladı?
Leonid İsayev, bu noktada Tunus’un Cumhurbaşkanı Monsef Marzuki’nin birkaç ay önce yaptığı açıklamalara dikkat edilmesi gerektiğini söylüyor. Marzuki söz konusu açıklamalarında, ülkede yaşayan vatandaşlardan Suriye’deki isyancılara büyük çaplı katılımlar yaşandığını ve fakat isyancılarla aynı saflarda savaştıktan sonra ülkeye geri dönen Tunus vatandaşlarının ulusal güvenlik açısından bir tehdit unsuru olabileceğini ifade etmişti. Bu konuyla ilgili olarak Leonid İsayev’in yorumları şöyle:
“Şu an Suriye, tıpkı bir mıknatıs gibi dünyanın pek çok ülkesinden gelen ve birbirinden farklı birçok terör örgütünün mensuplarını kendisine çekiyor. ABD’nin askeri operasyonu, mevcut olan durumu daha da germekten ve ülkeye gelen terörist sayısını arttırmaktan başka bir işe yaramaz. Fakat öyle ya da böyle, bir gün Suriye krizi sona erecek ve bu radikal unsurlar evlerine geri dönecekler. Bu durum sadece Tunus’u değil, tüm ülkeleri yakından ilgilendiriyor. Tam da bu noktada akıllara oldukça mantıklı bir soru geliyor: Neden teröristler için verimli bir zemin hazırlayalım? Bu soruyu pek çok ülkenin temsilcisi dile getiriyor. Bu ülkelerin içerisinde Arap Yarımadası’nda bulunan birkaç krallığın da olması ihtimaller dâhilinde. Burada Tunus çok doğru bir adım attı. Zaten burunlarının dibinde artık isyancıların ve radikal unsurların yuvası haline gelmiş bir Lübnan var. Şimdi buna bir de Suriye eklenecek. Öte yandan, Ortadoğu coğrafyasında devam eden gerginlik zaten öyle veya böyle bölgedeki tüm ülkeleri vuracaktır. Burada ABD’nin Suriye’ye düzenleyeceği askeri bir operasyon, başta Lübnan ve Irak için olmak üzere, son derece kötü sonuçlara sebebiyet verecektir. Söz konusu sonuçların yaratacağı dalga, Cezayir, Mısır ve Tunus için de tehdit unsuru olacaktır ve bu ülkeler bunu gayet iyi bir şekilde anlıyorlar.”
Son zamanlarda yaptığı açıklamalar ile ‘ABD’nin piyonu’ olarak ün kazanmış Arap Birliği genel Sekreteri Nebil El Arabi bile Suriye’ye karşı girişilecek her türlü uluslararası müdahalenin BM seviyesinde onaylanması gerektiğini ifade etti. Bu durum, BM nezdinde Rusya ve Çin’in devamlı olarak başvurmak zorunda kaldığı veto hakkı da göz önüne alındığında, söz konusu ülkelerin askeri operasyona yönelik eleştirilerini daha güçlü kılan bir hamle olmaktadır. Mevcut konjonktürdeki en büyük sorun ise Arap Ligi’nin ve üyelerinin söz konusu pozisyonunun Amerikalılar tarafından dikkate alınmaması noktasında ortaya çıkmaktadır.
|