Rusya lideri Vladimir Putin, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İranlı mevkidaşları Hasan Ruhani, üçlü zirve sonrası açıklamalarda bulundu. Liderler, Suriye'de çözümün askeri değil, siyasal yollarla sağlanması gerektiğine dikkati çektiler ve Suriye Anayasa Komitesi'yle ilgili mutabakatın sağlandığını belirttiler.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İranlı mevkidaşları Hasan Ruhani, Suriye konulu üçlü zirve sonrası kameralar karşısına geçti ve açıklamalarda bulundu.
Zirvenin ev sahipliğini üstlenen Erdoğan, gelinen nokta itibarıyla Suriye'de IŞİD tehdidinin ortadan kalktığını belirtti ve "En büyük tehdit kaynağı PKK ve onun uzantısı PYD'dir. ABD ile 2 hafta içinde uzlaşamazsak kendi harekat planımızı uygulamaya başlayacağımızı buradaki dostlarımıza da anlattım" dedi.
Erdoğan'dan sonra sözü alan İran Cumhurbaşkanı Ruhani de, üç ülkenin Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasından yana olduğunu belirtti. Ruhani ayrıca, "ABD, Suriye'yi bölmeye çalışmaktadır" görüşünü dile getirdi.
'SURİYE ORDUSU'NA KISITLI HAREKATLARDA DESTEK VERECEĞİZ'
Rusya Devlet Başkanı Putin ise, İdlib'de yaşananlara dikkati çekti ve bölgede gerginliğin azaltılması gerektiğini belirtti. Putin, devamla şu açıklamayı yaptı:
"Terör tehdidini yok etmek için Suriye Ordusu'na kısıtlı harekatlarda destek vereceğiz. Bizim mutabakatlarımız terör örgütlerini kapsamamaktadır. Sivil halkın zarar görmemesi için her türlü adımı atmaya hazırız".
ÜÇ ÜLKEDEN ORTAK AÇIKLAMA
Erdoğan, Putin ve Ruhani'nin Ankara'da düzenlenen Suriye konulu zirvede imzaladıkları ortak açıklamada liderlerin, Suriye'de sahadaki güncel durumu ele aldıkları bildirildi. Üçlü Zirve'nin ortak bildirisinde, Suriye'nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile BM ilkelerine kuvvetli taahhüt vurgulandı.
Suriye'de terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişim liderler tarafından reddedilirken, liderler tarafından Suriye'nin kuzeydoğusundaki güvenlik ve istikrarın egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı temelinde sağlanabileceği vurgulandı.
Açıklamada "14 Şubat 2019 tarihinde Soçi’de yapılan son toplantılarının ardından meydana gelen gelişmeleri gözden geçirmişler ve aralarındaki anlaşmalar uyarınca üçlü eşgüdümü güçlendirme hususundaki kararlılıklarını yinelemişlerdir" dendi.
Açıklama metni şöyle devam etti:
Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile Birleşmiş Milletler Şartı’nın amaç ve ilkelerine olan kuvvetli taahhütlerini vurgulamışlardır. Bu ilkelere evrensel düzeyde saygı gösterilmesi ve kim tarafından gerçekleştirildiğine bakılmaksızın, hiçbir eylemin bu ilkelere halel getirmemesi gerektiğinin altını çizmişlerdir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 497 sayılı kararı başta gelmek üzere, Suriye Golanı'nın işgalini reddeden ilgili Birleşmiş Milletler kararlarının hükümleri dahil, herkesçe tanınan uluslararası hukuk kararlarına saygı gösterilmesi gerekliliğini bu çerçevede teyid etmişler ve bu itibarla, ABD Yönetiminin işgal altındaki Suriye Golanı’na dair uluslararası hukukun ağır ihlalini teşkil eden ve bölgesel barış ile güvenliği tehdit eden kararını kınamışlardır. İsrail’in Suriye’ye yönelik askeri saldırılarının istikrarı bozduğunu ve bu ülkenin egemenliği ile toprak bütünlüğünü ihlal ettiğini, ayrıca bölgedeki gerilimi tırmandırdığını değerlendirmişlerdir.
Suriye'nin kuzeydoğusundaki durumu ele almışlar, bu bölgede güvenlik ile istikrarın ancak ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı temelinde sağlanabileceğini vurgulamışlar ve bu doğrultuda çabalarını koordine etmede anlaşmışlardır.
Bu bağlamda, gayrimeşru özyönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere, terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddetmiş; Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğünü zayıflatmayı amaçlayan ve komşu ülkelerin milli güvenliğini tehdit eden ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılıklarını ifade etmişlerdir.
İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesi'ndeki durumu ayrıntılı şekilde gözden geçirmişler ve 17 Eylül 2018 tarihli Muhtıra başta olmak üzere, İdlip’le ilgili bütün anlaşmaların tüm unsurlarıyla hayata geçirilmesiyle sahada sükunetin sağlanması gerekliliğine dair kararlılıklarını vurgulamışlardır. Tırmanmanın devamının sonucu olarak bölgedeki ve çevresindeki insani durumun daha da kötüleşmesi riskinden duydukları endişeyi beyan etmişler ve ihlalleri azaltmak için somut adımlar atmakta mutabık kalmışlardır. “Heyet Tahrir Şam” terör örgütünün bölgedeki varlığını artırmasından duydukları ciddi kaygıyı ifade etmişler ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan DEAŞ, Nusra Cephesi ile El Kaide veya DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve oluşumların tamamen ortadan kaldırılması amacıyla aralarındaki işbirliğini sürdürme kararlılıklarını teyid etmişlerdir. Sivil kayıplardan ve yerinden edilenlerden ötürü derin üzüntü duyarken, uluslararası insancıl hukuk gereğince sivil halkın korunması, ayrıca garantörlerin İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesi'nin içindeki ve dışındaki gözlem noktalarının ve askeri personelinin emniyeti ile güvenliğinin sağlanması için, aralarındaki mevcut anlaşmalar temelinde, somut önlemler almak hususunda anlaşmışlardır.
Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine ve ihtilafın yalnızca Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde, Birleşmiş Milletler’in kolaylaştırıcılığında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğine dair inançlarını teyid etmişlerdir.
Anayasa Komitesi’nin oluşumuna dair çalışmanın başarıyla tamamlanmasından duydukları memnuniyetlerini ifade etmişler ve BM Genel Sekreteri’nin Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen’in usul kuralları hakkında Suriyeli taraflar arasında anlaşma sağlama çabalarına desteklerini yinelemişlerdir. Soçi’de düzenlenen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’nin kararları uyarınca, Anayasa Komitesi’nin çalışmalarına Cenevre’de başlamasını kolaylaştırmaya hazır olduklarını teyid etmişlerdir.
Ülke genelinde tüm Suriyelilere insani yardımı ön koşul olmaksızın artırma ihtiyacını vurgulamışlardır. Suriyelilerin acılarının hafifletilmesini ve siyasi çözüm sürecindeki ilerlemenin desteklenmesini teminen, uluslararası toplumun üyelerine ve Birleşmiş Milletler ile insani ajanslarına külfet paylaşımında daha geniş sorumluluk üstlenme ve su ile enerji kaynağı şebekeleri, okullar, hastaneler ve insani mayın eylemi dahil, insani altyapıyı eski haline getirmek suretiyle Suriye'ye yaptıkları insani yardımı artırma çağrısı yapmışlardır.
Mültecilerin ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin Suriye'de ikamet ettikleri yerlere güvenli ve gönüllü olarak geri dönüşlerini kolaylaştırma ihtiyacının ve bu kişilerin geri dönme ile desteklenme haklarının korunmasının altını çizmişlerdir. Bu bağlamda, yeniden iskan edilmelerini ve normal bir hayata kavuşturulabilmelerini teminen, uluslararası topluma uygun katkılarda bulunma çağrısı yapmışlar ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ile diğer uluslararası uzmanlık kuruluşları da dahil olmak üzere, ilgili tüm taraflarla eşgüdümü sürdürmeye hazır olduklarını teyid etmişlerdir. Suriye’ye yönelik insani yardıma ve Suriyeli mültecilerin geri dönüşlerine dair uluslararası konferanslar düzenleme girişimlerinde eşgüdüm yapmada mutabık kalmışlardır.
Irak ve Lübnan’ın yeni gözlemciler olarak Astana formatına katılımını memnuniyetle karşılamışlardır.
Suriye meselesine ilaveten, son dönemde yaşanan bölgesel ve uluslararası gelişmeler ile farklı alanlarda yürüttükleri işbirliğini ele almışlar ve aralarındaki ortak ekonomik ile ticari işbirliğini güçlendirme kararı almışlardır.
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Hasan Ruhani’nin daveti üzerine, müteakip Üçlü Zirve’yi İran İslam Cumhuriyeti’nde yapmayı kararlaştırmışlardır.
İran İslam Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanları, Ankara’daki Üçlü Zirve’ye ev sahipliği yapmalarından ötürü Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a içten teşekkürlerini sunmuşlardır.