Bertelsmann Vakfı tarafından yapılan araştırma, İslam’ın Alman toplumundaki algılanışına dair çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor. Buna göre; katılımcıların yüzde 60’ı toplumdaki din çeşitliliğini bir zenginlik olarak görüyor. Ancak yine de daha yüksek bir oran; yani yüzde 64’lük kesim toplumdaki birçok çatışmaya din farklılığının sebep olduğunu düşünüyor. Almanya’nın batısında araştırmaya katılanların yüzde 51’i, İslam dinini daha çok bir tehdit olarak görüyor. Bu oran, eski Doğu Almanya kentlerinde yüzde 57’ye çıkıyor.
Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi Başkanı Ayman Mazyek, kaygıların en kötüsünün, bu araştırmanın sonuçları ile teyit edilmiş olduğunu kaydediyor. Mazyek, Alman toplumundaki bu algılamada, medyanın rolüne dikkat çekiyor: "İslam dini üzerine yapılan tartışmaların, bu sonuçla yakından ilişkisi var. Örneğin medyada İslam dinine yönelik sık sık çarpıtılmış bir tablo ile karşılaşıyoruz. Müslümanlardan bahsedilince genelde radikal gruplar gösteriliyor. Aynı şekilde, politik tartışmalarda da benzer tablolarla karşılaşıyoruz. Bence bu bağlamda hem politikacılar açısından hem de medya açısından, din ile radikallik arasındaki ayrımın sık sık doğru algılanmadığına dair bir özeleştiri yapmak yerinde olur."
‘Yapısal İslam düşmanlığı temeli’
Araştırma, Almanya dahil 13 ülkede, 14 bin kişi üzerinde yapıldı. Katılımcılar yaklaşık 100 soruya cevap verdi. Almanya etabındaki katılımcıların yüzde 19’u Yahudiliği de bir tehdit olarak görüyor. Ayman Mazyek, Almanya’da "yapısal bir İslam düşmanlığı temeli" olduğu görüşünde: "Korku, yabancılık ve sıkıntı hislerini doğurur. Klişeleşmiş önyargıların, belli bir gruba karşı düşmanlık ve reddetme gibi bir basamak ötesindeki tepkileri doğurması da çok kolaydır. Gerçekten de son yıllarda Müslümanlara ya da camilere yönelik saldırılar artmıştır. Eğer ırkçılık raporlarına ya da uzun yıllardır yapılan araştırmaların sonuçlarına bakarsanız, Müslümanlara karşı, özellikle akıllardaki klişe tabloların, önyargıların aynı zamanda da korku ve nefret duygularının arttığını tespit edebilirsiniz."
Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi Başkanı Ayman Mazyek de toplumdaki algının değişmesi için benzer önerilerde bulunuyor: “Burada ihtiyaç duyulan, insanların birbiri ile daha fazla yakınlık kurması, birbirleri hakkında daha fazla bilgiye sahip olmaları ve birbirlerini daha iyi tanımalarıdır. Müslümanların şimdi her zaman olduğundan daha çok kendilerini topluma açmaları, kolları sıvayıp kendilerini komşusuna, iş arkadaşına ya da üniversite öğrencilerine daha iyi tanıtması gerekiyor. Uyum çabaları ve beraber yaşamak için gösterilen çabalardan en ufak taviz vermemek, burada daha büyük önem kazanıyor. Çünkü biz burada artık daha renkli hale gelmiş bir cumhuriyette yaşıyoruz ve özellikle de azınlıklar söz konusu olduğunda birlik olduğumuzu göstermemiz çok önemli.“
Bununla birlikte Bertelsmann araştırması, dindarlık oranının Avrupa dışındaki ülkelerde daha yüksek olduğunu da gösteriyor. Buna göre örneğin Türkiye’de toplumun yüzde 82’si, Brezilya’da yüzde 74’ü, Hindistan’da yüzde 70’i ve ABD’de toplumun yüzde 67’si, kendini "orta", "oldukça" veya "çok" dindar olarak niteleyenlerden oluşturuyor. Bu oranların en düşük olduğu ülkeler ise yüzde 28’lik oranla İsveç ve yüzde 31’lik oranla İsrail.