Hicri Birinci Yılı/Miladi 622 Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
Madde l — Bu kitap (metin), Peygamber Muhammed tarafından Kureyşli ve Yesribli Müslümanlar ve bunlara tâbi olanlara sonradan katılanlar, onlarla beraber cihat edenler için düzenlenmiştir.
Madde 2 — İşte bunlar, diğer insanlardan ayrı bir ümmeti (topluluğu) teşkil ederler.
Madde 3 — Kureyş'ten olan Muhacirler, kendi aralarında âdet olduğu üzere, kan diyetlerini ödemeye iştirak ederler. Onlar harp esirlerinin kurtuluş fidyelerini Müminler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet ölçülerine göre ödemeye iştirak edeceklerdir.
Madde 4 — Benû Avf'lar, kendi aralarında adet olduğu üzere, daha önce yaygın olan yöntemlerle kan diyetlerini ödemeye iştirak edeceklerdir ve (Müslümanların teşkil ettiği) her zümre harp esirlerinin kurtuluş fidyelerini Müminler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet ölçülerine göre ödemeye iştirak edeceklerdir.
Madde 5 — Benû Hâris'ler, kendi aralarında âdet olduğu üzere daha önce yaygın olan yöntemlerle kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre, harp esirlerinin fidye-i necatını Müminler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet ölçülerine göre ödemeye iştirak edeceklerdir.
Madde 6 — Benû Sâide'ler, kendi aralarında âdet olduğu üzere, daha önce yaygın olan yöntemlerle kan diyetlerini ödemeye ve her zümre harp esirlerinin kurtuluş fidyelerini, Müminler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet ölçülerine göre tediyeye iştirak edeceklerdir.
Madde 7 — Benû Cuşem'ler, kendi aralarında âdet olduğu üzere, daha önce yaygın olan yöntemlerle kan diyetlerini ödemeye ve her zümre harp esirlerinin kurtuluş fidyelerini, Müminler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet ölçülerine göre ödemeye iştirak edeceklerdir.
Madde 8 — Benû'n-Neccâr'lar, kendi aralarında âdet olduğu üzere, daha önce yaygın olan yöntemlerle kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre harp esirlerinin kurtuluş fidyelerini, Müminler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet ölçülerine göre ödemeye iştirak edeceklerdir.
Madde 9 — Benû Amr İbn Avf'lar, kendi aralarında âdet olduğu üzere, daha önce yaygın olan yöntemlerle kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre harp esirlerinin kurtuluş fidyelerini, Müminler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet ölçülerine göre ödemeye iştirak edecektir.
Madde 10 — Benû'n-Nebît'ler, kendi aralarında âdet olduğu üzere, daha önce yaygın olan yöntemlerle kan diyetlerini ödemeye ve her bir zümre harp esirlerinin kurtuluş fidyelerini, Müminler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet ölçülerine göre ödemeye iştirak edeceklerdir.
Madde 11 — Benûl-Evs'ler, kendi aralarında âdet olduğu üzere, daha önce yaygın olan yöntemlerle diyetlerini ödemeye ve her bir zümre harp esirlerinin kurtuluş fidyelerini, Müminler arasındaki iyi ve makul bilinen esaslara ve adalet ölçülerine göre ödemeye iştirak edeceklerdir,
Madde 12 — a) Müminler, kendi aralarında ağır malî sorumluluklar altında bulunan hiç kimseyi (kendi haline) bırakmayacaklar, kurtuluş fidyesi veya kan diyeti gibi borçlarını iyi ve makul bilinen esaslara göre vereceklerdir
Madde 12 — b) Hiçbir Mümin, diğer bir Mümin’in mevla (kendisi ile akdî kardeşlik rabıtası kurulmuş kimse)’sına müracaat edemez. (başka bir ifadeyle) : Hiçbir Mümin, diğer bir Mümin’in mevlası ile onun aleyhinde olan bir anlaşma yapamaz.
Madde 13 — Takva sahibi Müminler mütecavize, haksız bir iş yapmayı tasarlayana; bir cürüm, hakka tecavüz ya da Müminler arasında bir karışıklık çıkarma kastını taşıyan kimseye karşı olacaklar ve bu kimse onlardan birinin evladı bile olsa hepsi ona karşı ortak tavır sergileyecektir.
Madde 14 — Hiçbir Mümin, bir kâfir için bir Mümin’i öldüremez ve onun aleyhine hiçbir kâfire yardım edemez.
Madde 15 — Allah'ın zimmeti (himaye ve teminatı) bir ve tektir: (Müminlerin) En ehemmiyetsizlerinden birinin (himayesi) onların hepsi için hüküm ifade eder. Zira Müminler diğer insanlardan ayrı olarak birbirlerinin mevlası (kardeşi) durumundadırlar.
Madde 16 — Yahudilerden bize tabi olanlar, zulme uğramaksızın ve onlara muarız olanlarla yardımlaşmaksızın, yardım ve müzaheretimize hak kazanacaklardır.
Madde 17 — Sulh, Müminler arasında bir ve tektir. Hiçbir Mümin Allah yolunda girişilen bir harpte, diğer Müminleri hariç tutarak, bir sulh anlaşması akdedemez; bu sulh ancak onlar (Müminler) arasında umumiyet ve adalet esasları üzere yapılacaktır.
Madde 18 — Bizimle beraber harbe iştirak eden bütün (askeri) birlikler, birbirleriyle nöbetleşe yer değiştireceklerdir.
Madde 19 — Müminler birbirlerinin Allah yolunda akan kanlarının intikamını alacaklardır.
Madde 20 — a) Takva sahibi Müminler en iyi ve en doğru yol üzerinde bulunurlar.
Madde 20 — b) Hiçbir müşrik, bir Kureyşli’nin mal ve canını himayesi altına alamaz ve hiçbir Mümin’e bu hususta engel olamaz.
Madde 21 — Herhangi bir kimsenin, bir Mümin’in ölümüne sebep olduğu kesin delillerle sabit olur ve maktulün varisi (yani hakkını müdafaa eden) rıza göstermezse, kısas hükümlerine tabi olur ve bütün Müminler ona karşı olurlar. Ancak bunlara –sadece- (bu kaidenin) tatbiki için hareket etmek helâl (doğru) olur.
Madde 22 — Bu yazı’nın içeriğini kabul eden, Allah'a ve ahiret gününe inanan bir Mümin’in katile yardım etmesi ve ona sığınacak bir yer temin etmesi helal değildir. Ona yardım eden veya sığınacak bir yer gösterene kıyamet günü, Allah'ın lanet ve gazabı üzerine olacaktır ki, o zaman artık kendisinden ne bir para ödemesi ve ne de bir değişim bedeli alınacaktır.
Madde 23 — Üzerinde ihtilafa düştüğünüz herhangi bir şey, Allah'a ve Muhammed'e götürülecektir, selâm O'na olsun.
Madde 24 — Yahudiler, Müminler gibi savaşa devam ettikleri müddetçe (kendi harp) masraflarını karşılamak mecburiyetindedirler.
Madde 25 — a) Benû Avf Yahudileri Mü’m inlerle birlikte— (İbn Hişam'da bu, «ma'a» (yani «ile») olarak; Ebû Ubeyd'de ise «min» (yani «den») olarak zikredilir) — bir ümmet (topluluk) teşkil ederler. Yahudilerin dinleri kendilerine, Müminlerin dinleri kendilerinedir. Buna gerek mevlaları ve gerekse bizzat kendileri dahildirler.
Madde 25 — b) Yalnız kim haksız bir fiil işler veya bir cürüm ika ederse, o sadece kendine ve aile efradına zarar vermiş olacaktır.
Madde 26 — Benû Neccâr Yahudileri de Benû Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahip olacaklardır.
Madde 27 — Benû Hâris Yahudileri de Benû Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahip olacaklardır.
Madde 28 — Benû Sâide Yahudileri de Benû Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahip olacaklardır.
Madde 29 — Benû Cuşem Yahudileri de Benû Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahip olacaklardır.
Madde 30 — Benû Evs Yahudileri de Benû Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahip olacaklardır.
Madde 31 — Benû Sa'lebe Yahudileri de Benû Avf Yahudileri gibi aynı (haklara) sahip olacaklardır. Yalnız kim haksız bir fiil işler veya bir cürüm ika ederse, o sadece kendine ve aile efradına zarar vermiş olacaktır.
Madde 32 — Cefne (ailesi) Sa'lebe'nin bir koludur; bu bakımdan Sa'lebeler gibi mülâhaza olunacaklardır.
Madde 33 — Benû Şuteybe de Benû Avf Yahudileri gibi aynı haklara sahip olacaklardır. Kurallara muhakkak riayet edilecek, bunlara aykırı hareket olmayacaktır.
Madde 34 — Sa'lebe'nin mevlaları, bizzat Sa'lebeler gibi mülâhaza olunacaklardır.
Madde 35 — Yahudilere sığınmış olan kimseler, bizzat Yahudiler gibi mülâhaza olunacaklardır.
Madde 36 — a) Bunlardan (Yahudilerden) hiçbir kimse (Müslümanlarla birlikte bir askerî sefere), Muhammed (sav)'in müsaadesi olmadan çıkmayacaktır.
Madde 36 — b) Bir yaralamanın intikamını almak, yasak edilemeyecektir. Muhakkak ki bir kimse adam öldürecek olursa neticede kendini ve aile efradını mesuliyet altına sokar; aksi halde haksızlık olacaktır (yani bu kaideye riayet etmeyen bir kimse haksız vaziyette olacaktır). Allah bu yazıya en iyi riayet edenlerle beraberdir.
Madde 37 — a) (Bir savaş durumunda) Yahudilerin masrafları kendi üzerine ve Müslümanların masrafları kendi üzerinedir. Muhakkak ki bu yazıda gösterilen kimselere harp açanlara karşı, onlar kendi aralarında yardımlaşacaklardır. Onlar arasında hayır ve iyi davranış olacaktır. Kaidelere muhakkak riayet edilecek, bunlara aykırı hareketler olmayacaktır.
Madde 37 — b) Hiç kimse müttefikine karşı bir cürüm işleyemez; muhakkak ki zulmedilene yardım edilecektir.
Madde 38 — Yahudiler Müslümanların safında, birlikte harp ettikleri müddetçe masrafta bulunacaklardır.
Madde 39 — Bu yazının gösterdiği kimseler için Yesrib vadisi dahili (cevf), mukaddes (haram) bir yerdir.
Madde 40 — Himaye altındaki kimse (car), bizzat himaye eden kimse gibidir; ne zulmedilir ve ne de (kendisi) cürüm işleyecektir.
Madde 41 — Himaye altına alma hakkına sahip kimselerin izni dışında, bir himaye hakkı verilemez.
Madde 42 — Bu sahifede (yazıda) gösterilen kimseler arasında olmasından korkulan bütün öldürme yahut münazaa vakalarının Allah'a ve Resulü Muhammed (s.a.v.)'e ircası zorunludur. Allah, sâhifeye (yazıya) en kuvvetli ve en iyi riayet edenlerle beraberdir.
Madde 43 — Ne Kureyşliler ve ne de onlara yardım edecek olanlar, himaye altına alınmayacaklardır.
Madde 44 — Onlar (Yani Müslümanlar ve Yahudiler) arasında, Yesrib'e hücum edecek kimselere karşı yardımlaşma olacaktır.
Madde 45 — a) Şayet onlar (Yahudiler), (Müslümanlar tarafından) bir sulh akdetmeye veya bir sulh akdine iştirake davet olunurlarsa, bunu doğrudan doğruya akdedecekler veya ona iştirak edeceklerdir. Şayet onlar (Yahudiler), (Müslümanlara) aynı şeyleri teklif edecek olurlarsa, Müminlere karşı aynı haklara sahip olacaklardır; din mevzuunda girişilen harp vakıaları müstesnadır.
Madde 45 — b) Her bir zümre kendilerine ait bölgeden (gerek müdafaa ve gerekse diğer ihtiyaçlar hususunda) sorumludur.
Madde 46 — Bu sahifede (yazıda) gösterilen kimseler için konulan şartlar, aynı şekilde Evs Yahudilerine, yani onların velilerine ve bizzat kendilerine, bu yazıda gösterilen kimseler tarafından sıkı ve tam bir muhafazakârlık ile tatbik olunur. (Kaidelere) muhakkak riayet edilecek, bunlara aykırı hareket olmayacaktır. Haksız şekilde kazanç temin edenler, sâdece kendi nefsine zarar vermiş olurlar. Allah bu sahifede (yazıda) gösterilen maddelere en doğru şekilde riayet edenlerle beraberdir.
Madde 47 — Bu kitap (yazı), bir haksız fiil ika eden veya cürüm işleyen (ile ceza) arasına engel olarak giremez. Savaşa katılan, emniyette olur veya her kim Medine'de kalırsa yine emniyet içindedir; haksız bir fiil ve cürüm işleyenin durumu müstesnadır. Allah ve Resulü Muhammed (sav) himayelerini, (bu sahifeyi) tam bir sadâkat ve dikkat içinde muhafaza eden kimseler üzerinde tutacaklardır.[1]
[1] Sire-i İbn-i Hişam, 2/147-150; el-Bidayet-ü ve Nihaye, 3/224-226; el-Emval, 202-207; Macmuat-ul Vesaik-ul Siyasiye, 15-21; Müstened-i Ebu Ali, 4/366-367.
|