Türkiye ile Suriye arasında gerilim giderek tırmanıyor, sınıra askerî teçhizat sevkiyatı sürüyor. Batı’dan ise Türkiye’ye destek ve itidal mesajları geliyor. Almanya,Amerika ve İngiliz basınına yansayan tespitler bir hayli dikkat çekici. Aslında Türkiye'nin içinde bulunuduğu durumun net fotoğrafı bu tespitlerde kendini ortaya koyuyor.
Berlin merkezli düşünce kuruluşu Bilim ve Politika Vakfı’ndan Türkiye uzmanı Günter Seufert’in yanıtı şöyle:
“Tunus, Libya ve Mısır’daki rejim değişikliklerinin ardından Türkiye Esad rejiminin devrilmesinin belki 2-3 ay süreceğinden yola çıktı. Ancak ABD’deki başkanlık seçimleri ve genel savaş yorgunluğu, AB’nin de dış politikada ortak bir konseptinin olmaması nedeniyle Batı’dan güçlü bir destek gelmeyeceği belli olunca, ne kadar ileri gittiğini, nasıl çıkmaz sokağa girdiğini o zaman anladı.”
Suriye’de Esad rejimine karşı uluslararası bir askerî müdahalenin önünü açacak kararın BM Güvenlik Konseyi’nden geçmesi, veto hakkına sahip Rusya ve Çin nedeniyle imkansız görünüyor. BM gibi NATO da gerçek bir savaşa isteksiz görünürken istihbarat faaliyetlerinin yoğunlaştığı gözleniyor.
Batılı gizli servislerin Suriye’deki faaliyetleri resmî olarak açıklanmasa da medyada konuyla ilgili haberler art arda gelmeye başladı. Amerikan Merkezî Haber Alma Teşkilatı CIA’in bir süredir Türkiye’den Suriyeli muhaliflere silah transferini kontrol ettiği biliniyor. Uzmanlar, İngiliz istihbaratının da bölgede aktif olduğunu, Suriye’deki gelişmeleri Kıbrıs üzerinden takip ederek stratejik açıdan önem taşıyan bilgileri muhaliflere aktardığını belirtiyor.
Alman Barış Politikaları Araştırma Enstitüsü’nün Başkanı Erich Schmidt Eenboom, Batılı istihbarat teşkilatlarının Suriye’de faaliyet göstermesinin şaşırtıcı olmadığını belirtiyor. Schmidt Eenboom “Libya’da Kaddafi’nin devrilmesini sağlayan tüm istihbarat servisleri Suriye’de de bir rejim değişikliği için çalışıyor. Amerikan dış istihbarat servisi CIA birkaç aydır ağırlıklı olarak Türkiye üzerinden faaliyet gösteriyor” açıklamasını yapıyor.
Washington merkezli Ortadoğu Politikaları Enstitüsü’nün Başkanı David Pollock da aynı görüşte. Ancak Pollock, CIA’in faaliyetlerinin çok sınırlı olduğuna dikkat çekiyor. Amerikan medyasında yer alan haberler de Amerikan istihbaratının bölgedeki rolünün, silah teslimatının güvenliğini sağlamakla sınırlandığını belirtiyor ve temel hedefin, roket ve patlayıcı maddelerin aşırı dinci grupların eline geçmesinin engellenmesi olduğunu kaydediyor. Buna karşın silahların finansmanının ise Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar tarafından sağlandığı belirtiliyor.
Türkiye uzmanı Günter Seufert de “Amerikan ordusuna bağlı askerlerin Ürdün ile Türkiye-Suriye sınırına gitmesi huzursuz edici bir gelişme. Gerçi eğitim amaçlı gittikleri, mültecilere danışmanlık yapacakları söyleniyor ama ileride gerekirse belki askerî eğitim de verecekler” şeklinde konuşuyor.
Silah sevkiyatında Türkiye, Suriyeli muhaliflerin bir numaralı dayanağı konumunda.
Esad karşıtı “Özgür Suriye Ordusu” bu sayede sınırın Suriye tarafında yaklaşık yirmi kilometre derinliğindeki şeridi ve bazı sınır kapılarını kontrol altına almayı başardı.
İngiliz The Guardian gazetesi, Antakya’nın Katar, Suudi Arabistan ve Lübnanlı silah tüccarlarının buluşma yeri haline geldiğini, isyancılara son büyük sevkiyatın buradan yapıldığını yazdı.