Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
'Risalete Emek Verenler' Paneli
Panelden önemli mesajlar
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
30-05-2014 10:19 - 1736 Okunma

İstanbul- İkitelli’de bulunan Hz. Ebu Talip Camii’nde düzenlenen “Risalete Emek Verenler” paneli ve Meb’as kutlaması gerçekleştirildi.

  Program Resuli Ekrem Camii imamı H. Ş. Şirali Bayat’ın Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı.

Hz. Ebu Talib Camii İmamı H. Ş. Ali Salmanlı programın açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Allah Resulünün ilahi vahyin başlangıcında her maddi ve manevi yardımlarını esirgemeyen hayatı pahasına Peygamberi koruyan Hz. Ali’nin babası, Hz. Fatıma’nın kayınpederi, Resullulah’ın hamisi, koruyucusu, kefili, Allah Resulünü çocukluğundan beri yanına alıp koruyan vefalı amcası Hz. Ebu Talib’in vefat yıldönümüdür.

 Bu gün aynı zamanda âlemlere rahmet Hz. Peygamber’in (saa) en hayırlı eş olarak tanımladığı Hz. Hatice’nin de vefat yıldönümüdür.  Hz. Hatice (sa) zamanının en büyük tüccarıydı. Mekke’nin sayılı zenginlerindendi. Ama bu hanımefendi bütün servetini Allah Resulünün ihtiyarına sundu. Müşriklerin amansız baskı ve ambargolarına karşı geri adım atmıyordu.
Burada Ebu Talib deresinde yaşananları hatırlatmadan geçemeyeceğim. Müşrikler tarafından tam iki yıl sekiz ay Hz. Ebu Talib deresinde onları muhasara altında tutmuş ve Allah Resulü ve yanındakiler bu süre içinde yenilmesi mübah olan her şeyi yemek zorunda bırakılmıştı. O tarihi bize doğru bir şekilde nakleden insanlar açlıktan çocukların öldüğünü naklederler.

Herkes yaşanan sıkıntılar için Hz. Ebu Talib’in yanına geliyorlardı. Ancak Hz. Ebu Talib yaşanan hiçbir sıkıntıyı Allah Resülü’ne yansıtarak onu üzmedi. Aksine o gelenlere akıl ve mantık çerçevesinde yanıtlar veriyor ve Allah Resulünün direktifleri doğrultusunda hareket edileceğini beyan ediyordu.

Hz. Hatice’nin malı orada bitip tükendi.  Ben tarihe baktığım zaman Hz. Ebu Talib gibi müdebbir ilkeli ve akılıca hareket eden bir yönetici göremiyorum. O insafsız baskı ve zulümler karşısında öyle bir yönetim ve idare anlayışı sergiliyordu ki tabir yerindeyse bu süreçte Müslümanlardan bir tanesinin bile burnu kanamadı.

Tarihi bilmeyenler Hz. Ebu Talib için cenaze namazının kılınmadığını söylemişlerdir. Ancak o gün cenaze namazı farz değildi ve Hz. Hatice için de cenaze namazı kılınmamıştır. Buradan hareketle şu üç şeyin sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.

Birincisi:  Acaba bizler Kur’an-ı Kerimi ne kadar anlamış ve anlamaya çalışmışız? Bizler Kur’an’ın şikâyetçi olacağı kişiler mi olacağız yoksa Kur’an-ı rehber edinerek, ona uyarak cennet ehlinden mi olacağız?

İkincisi: Allah buyuruyor ki aklını kullanmayan toplumlar üzerine rics yani pislik yağdıracağız. Rics hoş olmayan bütün kötülüklere denir. Bizler her şartta aklımızı nasıl kullanıyoruz?

Üçüncüsü: Bizler her yerde diyoruz Hz. Hatice Allah yolunda, Allah Resulü’nün uğrunda neyi varsa feda etmiştir. Hz. Ebu Talib bütün mantığını ve hayatını ortaya koyarak Allah Resulü’nü korudu. Bizler acaba bu uğurda yapmamız gerekeni yapıyor muyuz? Zekâtımızı, humusumuzu veriyor muyuz? Malımızdan bu uğurda hiç çekinmeden harcayabiliyor muyuz?

Evet, bu gün aynı zamanda Allah Resulü’nün peygamberliğini ilan ettiği gündür. Hepimize kutlu olsun. Risalete emek verenler ama ne emek! İmam Sadık (as) bir hadisinde buyuruyor ki: “Ebu Talib’in şefaati bütün mahlûkata yeter” Allah yeryüzünü adaletle dolduracak olan Hz. Mehdi’nin (af) zuhurunu acil eylesin ve bu programa emeği geçenlere onların şefaati olsun’ diye konuştu.

Program K. Resul Elmas ve H. İdris Elmas’ın günün anlam ve önemine binaen okuduğu şiirlerle devam etti.

Program’da daha sonra “Risalete Emek Verenler” paneline geçildi. Panelin oturum başkanı Hz. Ebu Talib Camii İmamı H. Ş. Hüseyin Çaça; “insanlık tam anlamıyla uçurumun kenarında iken beşeriyet alemi için yeni bir umut doğdu. Hz. Muhammed Mustafa (saa) Eşref-ül enbiya seçildi. Onun getirdiği mükemmel din ve verdiği mesajların ilki, ilmi emreden oku ayeti oldu. Ne o günün insanı ne de yaşadığımız çağın insanı onun mesajlarını tam olarak idrak edememiştir.

Bizler onunla ne kadar iftihar etsek azdır. O gün onun mesajlarını başında Hz. Cafer-i Tayyar’nın bulunduğu sekiz kişilik heyet Peygamberimizin emriyle gittikleri adil kralın ülkesi Habeşistan kralı Neccaşi onları teslim almaya gelen müşriklerle birlikte huzura çağırdı ve sordu sizler neden atalarınızın dinini terk ettiniz? Caferi Tayyar’ın verdiği cevaplar, orada tam bir inkılâp yarattı. Bizler Cafer-i Tayyar’ın Hz. Peygamber’den aldığı ahlak ve duruşa sahip olmadığımız için büyük çöküntü ve bunalım yaşamaktayız. Cafer-i Tayyar bizim için önemli bir mihenk taşıdır. Allah bizleri o ahlaktan ve o vefadan nasiplenen kullarından eylesin diyerek sözü Marmara Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Muhammed Nur Doğan bıraktı.

Nur Doğan şunları söyledi. Cahiliye karanlığının sona erdiği, aklın ilmin vahyin ve İslam güneşinin doğduğu bugün hepimize kutlu olsun. Sizlere Hz. Hatice validemize konuşmamı hasrettim. Elbette ki aciz dilimiz onun yücelik ve değerini takdirde gerçekten acizdir. Hz. Hatice Validemiz İslam tarihinde neden çok önemli bir yer tutar? Çünkü cahiliye döneminde insan sayılmayan kadını ilk ümmet etmiştir. O da Hz. Hatice validemizdir. Kadınlık âleminin baş tacı olan Hz. Hatice annemiz Allah Resulü’nü ilk tasdik eden ilk kadındır. Bu çok önemli bir şeydir. Ben şöyle bir değerler silsilesi ortaya koymak istiyorum. Allah, onun Resulü, Kur’an-ı Kerim, Hz. Hatice annemiz sonra da Allah Resulüyle Hz. Hatice annemizden meydana gelen nesil Hz. Fatıma ve Hz. Ali ve onların nesli yani Ehlibeyt bu çok önemli bir şeydir.

O gün aşağılanan, bir meta gibi alınıp satılan kadın İslam’la baş tacı edilmiştir. Kadın annedir, eştir, kadın ailenin temel direğidir.  Kadın dinin de ilk yuvasıdır. İslam’ın ilk kucağı Hz. Hatice annemizin kucağıdır. Bu öyle önemli bir şey ki bakınız bazı garazkârlar İslam’ı kadın üzerinden yermeye çalışmaktadır. Bizi kâfirler, fasıklar, facirler ve müşrikler İslam toplumundaki kadının görünümünden hareketle İslam’ın kadına değer vermediğini ve aşağıladığını ileri sürüyorlar.  Halbu ki İslam, ilk irşad günlerinden itibaren ilk vahyin izharından itibaren kadını kendisine muhatap kabul etmiştir. Onun kucağına kendini emanet etmiş ve mübarek bir aile tesis etmiştir. Bu aile İslam toplumu için ne kadar önemli olduğunu bizlere göstermiştir. Aile toplumun çekirdeğidir, temelidir.

Biz Hz. İbrahim milletinden ve Hz. Muhammed (saa) ümmetindeniz. Sorulması gereken sual şu: Acaba bizler Allah’ın kitabına, Resulün sünnetine, Ehl-i Beyt’in mirasına Hz. Hatice validemizin mirasına ne kadar sahibiz? Ben de değerli alimimiz H. Ş. Ali Salmanlı hocamızın sorduğu o üç soruyu soruyorum. Kur’an’a, Resule ve onun Ehl-i Beyti’nin, temiz ashabının yolunu ne kadar uyuyoruz? Ben bir de şu hususa dikkat çekmek istiyorum. Ne yazık ki günümüz İslam coğrafyası tam anlamıyla bir kan deryasına dönmüştür. Müslüman Müslüman’ı öldürüyor, camileri, türbeleri yıkarak düşmanı sevindirme yarışına girmişler. Bunun sebebi nedir? Kur’an-ı Kerim’in buyruklarının aksine hareket etmemizin neticesidir? Mezhep adına, din adına, meşrep adına çeşitli nefsanî ve çıkarlarımız sebebiyle ihtiraslarımızı din haline getirmişiz.  Allah’ın dinine, Kur’an-ın yoluna girmediğimiz Allah’ın rahmetinden de asla nasibimiz olmayacak. Yeniden Allah’ın dinine, Resulün ve Ehli Beyt’in izine yeniden girmemiz gerekiyor.

Programda konuşan araştırmacı yazar Necmettin Santalu ise Hz. Ebu Talib üzerine yaptığı konuşmada, o büyük şahsiyetin yarım saat veya bir saatte anlatılacak bir şahsiyet olmadığının altını çizerek Hz. Ebu Talib hakkında insafsız ve yalan üzerine kurulu sözlerin ve kaynakların, tamamen düşmanlık üzerine kurulduğunu ve yalandan ibaret olduğunu söyledi. Santalu, Hz. Ebu Talib’in imanını tartışmak akla ziyan bir konu olduğunu belirterek, Allah Resulü’nü çocukluğundan beri himaye eden, peygamberliğini izhar edene kadar Mekke döneminde canı pahasına koruyan büyük bir şahsiyet olduğunun altını çizdi.

Panelde konuşan Cabir Başkanı H.Ş. Hasan Karabulut ise şunları söyledi:  Ne acı bir durumdur ki İslam ümmeti beşeriyetin ve insanlığın en büyük günü olan meb’as gününü İslam ümmeti, tefsirlerinde, hadislerinde ve tarihlerinde peygamberin korku, şek ve karanlık günü olarak ilan etmişlerdir. Sahi-i Buhari, Sahih-i Tirmizi ve birçok tefsirde ve Şii kaynaklarda bu tarih farlı olsa da önemli olan günün anlam ve önemini yeniden hakikatiyle öğrenmektir diyen Karabulut,  İlk vahyin nasıl geldiğini ve gelişen süreci anlattı.

Allah resulü eşi Hz. Hatice’yi kelime-i tevhide davet etti ve sonra Hz. Ali ona iman etti.  Risaletin özü böyle başladı. Ben burada şunu demek istiyorum biz ne zamana kadar İsrailiyatla, cehaletle aktarılan hadislerle, peygamberimizin dinini tanıyacağız? Ne zamana kadar çeşitli içtihatlarla din diye birbirimizi ayırıp, bölünmelere devam edeceğiz?

Oysa Kur’an diyor ki mümin peygamberin getirdiğine sımsıkı sarılan, peygamberin getirdiklerini kabul eden, yasaklarına yasak diyendir. Peygamberin önüne geçmeyendir. Peygamberi kabul ettiğiniz zaman hayat bulacaksınız. İslam toplumunun durumuna bakınız küfrün ve zulmün karşısında başı öne eğiktir. Bütün değerlerimiz sanki onların elindeymiş gibi bir tablo var. Böyle bir toplumun Muhammedi bir toplum olmasının imkânı var mı?

Kurtuluşun bir yolu var Allah resulü buyurdular ki :”Karanlıklar size yüz tuttuğu zaman, fitneler size yüz tuttuğu zaman dönün Kur’an’a  dönün ve Kur’an-ı kucaklayın. Aranızda ihtilafta olsan İsra Suresine bakınız ne buyruluyor : “ Kayıtsız ve şartsız Allah ve Resulü’ne itaat edin”. Küfre, ABD’ye Siyonizm’e hizmet edenler işte bu ayete uymuyorlar. Kur’an ise “ihtilaflarınızı Allah ve Resulü’ne götürün” diyor. Çözüm yolu orasıdır. Kur’an’da dokuz yüzün üzerinde Rab kelimesi geçmektedir. Bunların içinde iki yüzden fazlası Peygamberimizin kendisine mahsustur. O yaratanı çok farklı kucaklamıştır. Bizler hayatımızı ve yaşantımızı o rahmet güneşine endekslediğimiz zaman hayat bulacağız diye konuştu.”

Programda kutsal topraklara ziyaret için hediye çekilişleri yapıldı. Çekilişte isimleri çıkanlar kutsal mekânlara gitmeye hak kazandılar. Program yapılan dua ve ikramla son buldu.

Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
30-05-2014 10:19 - 1736 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
22-11-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım