Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
Özgündüz: “Hz. Zeynep; Eli Bağlı Zincirli, Şam’da Yezid’i, Kufe’de Onun Valisi İbn-i Ziyad’ı Mağlup Etti”
Caferilik İnancını Tanıtma, Araştırma ve Eğitim Derneği'nin düzenlediği “Evrensel Aşura Matem Merasimi” İstiklal Marşı ve Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Kapıların açılmasıyla 10 bin kişilik Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi kısa sürede dolup taşıyordu. Bu yıl ilk kez "Evrensel Aşura Matem Merasimi" Korona Virüs nedeniyle kapalı mekanda yapılmadı. Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz'ün konuşması Canlı olarak Cem TV, Kanal 12, Kudüs TV, Ulusal Kanal ,TV5 ve Hatay TV ekranlarından izlendi.
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
30-08-2020 22:46 - 4186 Okunma
Caferilik İnancını Tanıtma Araştırma ve Eğitim Derneği (CAFERİDER) tarafından Hz. Muhammed'in torunu Hz. Hüseyin ve 71 yareninin Kerbela'da şehit edilişinin 1381. yılında Kovit 19 nedeniyle sosyal mesafeye uyularak "Evrensel Aşura Matem Merasimi" düzenlendi.
 
Zeynebiye Kültür Merkezi’nde Ehlibeyt dosları Korona Virüs nedeniyle sosyal mesafeye uyarak Led ekranlarda izledi.
 
Program, İstiklal Marşı ve Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Caferilik İnancını Tanıtma, Araştırma ve Eğitim Derneği (CAFERİDER) Başkanı Hasan Babur ve Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz’ün, konuşmalarının ardından geçmiş yıllardan Aşura Merasimine katılan konuşmacılardan alınan görüntüler ve 2016 yılının “Hepimiz Ali Ekberiz” Tiyatro gösterimi gözyaşları arasında izlendi. 
Ardından Katılımcılar, Azerbaycanlı Ehl-i Beyt Meddahı Seyyid Talih Borodigahi'nin okuduğu mersiyelere ağlayarak ve sine vurarak eşlik etti. 
 
Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz'ün konuşmasını Halkalı Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi’nde her yıl düzenlenen “Evrensel Aşura Matem Merasimi” bu yıl kapalı alanda Kovit 19 nedeniyle Canlı olarak Cem TV, Kanal 12, Kudüs TV, Ulusal Kanal ,TV5 ve Hatay TV ekranlarından izlendi.
 
Özgündüz şunları söyledi; "Değerli canlar, kardeşler, Ümmet-i Muhammed. Bugün Aşura. İslam’ın yok edilmek üzere olduğu bir dönemde, İslam çınarının kurutulmak üzere olduğu bir dönemde Al-i Eba’nın, eba altında toplanıp ahitleşen ve Allah’ın temizliklerine, tertemiz olduklarına garanti verdiği o Eba ehlinin incisi, beşincisi Hz. Hüseyin (a.s)’in, yarenlerinin ve cananının şehadet günüdür. O şehitlerimizin şahsında Bedir’den Kerbela’ya, Kerbela’dan Çanakkale’ye, Çanakkale’den bugüne kadar Allah yolunda, vatan uğrunda can veren tüm şehitlerimizi ve şehit ailelerini selamlıyorum.
 
 Peygamber’imiz ve hanedanına bil husus onun varisi, âlemin kurtarıcısı, yeryüzünün her noktasına adaleti yayacak olan, Resulullah’ın getirdiği kusursuz İslam medeniyetini ilerletecek olan Resulullah’ın evladı, Ali ve Fatima’nın evladı, Hüseyin’in varisi Hz. Mehdi’ye başsağlığı arz ediyorum.
 Onun şahsında bütün naiplerine, muhiplerine, sevenlerine, adaleti sabırsızlıkla bekleyen gönüllere başsağlığı diliyorum. 
 
 Konuma girmeden önce, Hüsnü tesadüfle bu sene hem bu toprakları askeri anlamda Türk yurdu eden Malazgirt Zaferi ile birlikte, bu toprakları işgal eden Düvel-i Muazzama ve maşalarını Kurtuluş Savaşı ile büyük zafer ile tekrar Türk dünyasına, İslam dünyasına kazandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, bu uğurda can veren o gün ki şehitlerimizi selamlıyorum. Ruhları şad olsun diyorum.
 Ayrıca bugünlerde Doğu Akdeniz’de yani bizim kucağımızın içinde, bilmem dünyanın hangi cehenneminden gelip burada bizim ağzımızdaki lokmayı elimizden almaya çalışanlar inşallah hedeflerine ulaşmayacaktır. Orada çalışma yapan teknik ekibimize, onları koruyan kahraman deniz kuvvetlerimize Allah’tan Hüseyin hürmetine zafer diliyorum.
 
 Bu konuda aylar önce arz etmiştim. Doğu Akdeniz ve orada yatan nimetler Doğu Akdeniz ülkelerine aittir. Adilce paylaşılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin talebi de budur. Bu çok haklı bir duruş, taleptir. Allah ülkemize bu haklı duruşta yardım etsin.
 Kur’an’a inananlar; bize İslam içerisinde iki akımı tanıtmıştır. Bir, münafık cephesi, iki inanan cephe. Müslüman dairesi içine girmiş ama nifakını devam ettiren bir güruh vardır. Bu güruhun başında Emevi ailesi vardır. Öteden beri iki kardeşin çocukları olmalarına rağmen Haşimi hanedan ile çekişmekteler, mücadele etmekteler. Resulullah geldikten sonra bu düşmanlıklarını devam ettirdiler. Yirmi bir sene Resulullah’a karşı savaştılar, Ebu Süfyan liderliğinde. Sonunda Resulullah o gün ki şartlara göre büyük sayılabilecek yaklaşık on bin kişilik ordusuyla Mekke’yi fethedince Ebu Süfyan ve avenesi Müslüman olmadılar, İslam’ı kabul eder görünüp teslim oldular. Resulullah’ta ümmete, bunların Müslümanlığının samimi olmadığını vurgulamak adına onlara “Tülega” lakabı taktı. Yani köle, azat edilmiş köle. Eğer onların Müslümanlığının samimi olduğuna inanılsaydı tülega denmezdi. O kelimeyi derken bir başa kakma olsun diye değil, ümmete, bize bir uyarı olsun, “Bunlar samimi Müslüman değil.” Anlamındadır. 
 Burada diyeceğim tarihi meselelerin hemen hepsi Eh-i Sünnet kaynaklarında ve Sahi kaynaklarda mevcut olan rivayetler ve hadislerden hareketle diyorum, ayetlerle ilgili tefsirlerden diyorum, mütalaa etsinler, burada kaynaklarla vakti telef etmek istemiyorum. İsteyen olursa kaynakları gösterebilirim.
 
 Peygamberimiz defalarca bu tülega kelimesinden sonra da ikinci halife Ömer’den de nakledilmiş; öldüğünde en nefret ettiği kabile Ben-i Ümeyye’dir, Emevi hanedanıdır. Defalarca uyarmış, “Muaviye’yi ola ki benim kürsümde görürseniz karnını yırtın.” Demişti. Daha doğmamış olan Yezid’i lanetlemişti.  
 
 Peygamber’imiz Eh-i Sünnet kaynaklarına ve görüşüne göre İmam Hasan’dan sonra ki vefatıyla İmam Hasan’ın hilafetten çekilmesi dönemi arasındaki otuz yılı “Hilafet yılı” olarak, ondan sonrasının hilafet yılı olmayacağını; yani kendisinden sonra otuz yılın hilafetin son bulacağını ondan sonra saltanatın başlayacağını buyurmuştu.- 
 Ve “Altmışıncı hicri yıldan itibaren de ümmetimi helak edecek oğlanlar İslam dünyasının başına musallat olacak.” Denmiştir. Bu rivayet de Ebu Hureyre’dendir. Sahihi Buhari’de. Ve Ebu Hureyre “İşte onlar bunlardır, Yezid ile başlayıp, Mervan evladıyla devam eden…” demiştir. 
 
 İşte demek istediğim onlar İslam’a teslim olduktan sonra da münafıklıklarını devam ettirdiler, cahiliye törelerini hortlatmanın peşinde oldular. Nitekim Yezid bunu çok acık bir şekilde söylemiştir. Ama Muaviye gizli bir mecliste “Muhammed’in adını o ezandan çıkarmadıkça biz zafer kazanmayız.” Diyen bir zihniyettir. Ama o kamuoyunda bu menfur görüşlerini açığa vermediği için zahirde de olsa Müslüman muamelesi görmüştür. Ama Yezid çok açık bir şekilde İslam ile düşman olduğunu, Resulullah’ın ailesini, evladını katlederken; Bedir’de Resulullah’a karşı savaşan ecdadını dile getiriyor, diyor ki: “Sizin intikamınızı Muhammed’den, onun evladını öldürerek almış bulunuyorum.”
 
 “Muhammed, saltanat elde etmek için nübüvvet müessesini kullandı; oysaki ona ne melek gelmişti ne de vahiy gelmişti. Ben onun vadettiği cenneti, huriyi, gılmanı kadehimin dibindeki bir yudumluk köhne şaraba değişmeme çünkü yalandır.”
 Bu sözleri söyleyen Yezid. Ve İmam Hüseyin’in şehadetinden sonra Medine-i Münevvere’yi askerleriyle tarumar edip, Ashab-ı Resul-ü Resulullah’ın mezarı üstünde katledip, atlarıyla Ravza-ı Mutahhara’ya girip ordusuna üç gün ashabın her şeyini mubah eden bir zalim. Ondan sonra da Kâbe-i Muazzama’ya yani bütün hükümeti dört seneye yakın iktidarı boyunca son icraatı da Kâbe-i Muazzama’yı mancınıklarla taşlayıp, yakıp yıkan o esnada da Gayretullah’a dokunup yatağında kömüre dönüşmüş olarak ölüsü bulundu ve ordusu geri gelmek zorunda kaldı.
 Bu Yezid’den bahsediyoruz. Cehenneme vasıl olduğu anda Kâbe’yi bombalatıyordu mancınıklarla. Neden Müslüman olan birisi, bu Yezid’i savunma refleksi gösterir ona şaşırıyorum. Böyle bir insanı savunma, temize çıkarma gayreti içine neden girer bunu anlamakta hakikaten zorlanıyorum.
 
 Peki, “Yok tamam, Yezid kötü insandır ama biz laneti doğru bulmuyoruz.” Diyen kardeşlerim… Yezid’in öldürdüğü Kerbela şehitleri ve şehitlerin şahı Ebu Abdullah-ul Hüseyin, cennet gençlerin efendisi, cennetin ziyneti, arşın küpesi… Hüseyin mümin midir, değil midir?
 
“Mümindir.” Diyeceksiniz icma ile. Kimse “Mümin değildir.” Demez burada tereddüt yok. Çünkü ikinci cephe, Mümin cephesinin imamıdır Hüseyin. O aba altındaki beş, Mümin cephenin önderidir. Muhammed, Ali, Fatima, Hasan ve Hüseyin; Allah’ın garanti verdiği beş zattır. 
 
Medine-i Münevvere’de, Resul’ün mezarı üstünde katlettiği sahabeler Müminler mi, değiller mi? Kâbe’nin etrafında tavaf ederken Yezid’in mancınıklarıyla ateşli toplar atarak yakıp yıktığı, öldürdükleri Müminler mi, değiller mi? Hepimizin cevabı “Evet, Müminler.” Allah, Kur’an’da buyurmuyor mu? “Kim, bir tek Mümin’i taammüden öldürürse onun yeri cehennemdir ebedi kalmak üzere. Allah ona gazap etmiştir, Allah ona lanet etmiştir. Ona ekstradan da can yakıcı azap hazırlamıştır.” Bu Allah’ın ayeti. Peki, Allah’ın lanetlediğine “Biz lanet etmeyiz.”
 
Demek Kur’an ile çelişmek olmaz mı? Değerli müminler, bu mesele mezhep meselesi değil. Bu mesele İslam meselesidir. Kur’an meselesidir. Hüseyin “Kur’an-ı Natık’tır.” Müminlerin imamıdır, şehitlerin şahıdır. Biz Hüseyni’yiz, Yezidi değiliz. Şia’sı ile Sünni’si ile bil husus. Çin Seddi’nden, Balkanlara kadar bu coğrafyada yaşayan aziz, necip Türk milleti ve onlarla gönül birliği içerisinde olan diğer Müslüman kavimler. Biz Hüseyni olduk hep, çok şükür halen Hüseyni’yiz, Allah bizi ilelebet Hüseyni yaşatsın ve Hüseyni öldürsün.
 
 İşte bir tarafta paklar, tertemiz olanlar. Bir tarafta münafık olanlar. Biz safımızı buna göre belirleyeceğiz. Ehl-i Sünnet’in “İmam-ı Azam” diyerek fıkıh imametinde en büyük imam olarak gördüğü İmam Ebu Hanife bu Emevilere karşı savaşan İmam Zeyd’e biat edip, yardım etmedi mi? Tarafını belirtti. İmam Zeyd, İmam Zeynelabidin’in oğludur, İmam Hüseyin’in torunudur. İmam Cafer-i Sadık’ın amcasıdır. İmam Muhammed Bagır’ın kardeşidir. İmam Ebu Hanife, İmam Cafer-i Sadık’tan fıkıh öğrenerek “İmam Cafer-i Sadık’ın huzurunda aldığım bu iki yıllık feyz olmasa ben cehaletten helak olurdum.”
 
İkinci halife: “Ali olmasa Ömer helak olurdu.” Dememiş miydi, “Ali vilayetine ikrar edip “Sen bütün Müminler’in ve benim mevlamızsın.” Dememiş midir, “Allah beni, sensiz dünyada bir gün dahi yaşatmasın.” Dememiş midir? Yani sen bu cephedesin Mümin kardeş. Emevi cephesi nifak cephesidir. Onların hilafet ve saltanatını Resulullah bir defa hilafet olarak kabul etmiyor ve onların iktidarda oluşunu Sahih-i Buhari’deki ve diğer bir sürü hadisle, İslam ümmetinin felaketi olarak adlandırmıştır Resul-ü Ekrem. Biz bu diğer cephedeyiz. O cephede bir Mümin olamaz. O cephedekiler münafıklardır. Ya pakların cephesinde duracağız ya napakların cephesinde duracağız. 
 
 Kusuruz İslam temeddününü yok edip yine cahiliye törelerini hortlatmaya çalışan cephede yer almak ister misiniz? Hüseyin boşuna can vermedi. Yezid’in saltanatını sarsmak ve meşruiyetini nefyetmek, ümmetini amaçlı olarak Hüseyin şehadeti seçmiştir. O halde Muaviye ile neden savaşılmadı, barışıldı… Daha öncesi, sonrası… Bir kısmı mayınlı tarla olduğu için girmiyorum ama Muaviye’nin de hilafetinde İmam Hüseyin (a.s) biat etmemiştir. Ama Muaviye, Yezid kadar aptal değildi. Tehdit etti ama yapmasının kendisine hayır getirmeyeceğini anlayacak kadar da siyasi zekâsı vardı. Ama Yezid “Hüseyin, sen bu icraatıma ortak olacaksın. Peygamber oğlu olarak, son halifenin varisi olarak, dördüncü halifenin oğlu olarak, Âdem’den bugüne kadar gelen bütün kadınların şahı olan Hz. Fatima’nın oğlu olarak sen beni onaylarsan yaptığım her çirkeflik, despotluk, zulüm meşru görünecektir. Onun için ya kelleni alacağım ya da bana biat edeceksin.” Hiçbir onurlu adam buna izin veremezdi. Hüseyin, onurluların şahı; o da kendine düşeni yaptı. “Ben buna biat edersem, ona uzattığım biat elini İslam’ın şahdamarına uzatmış olacağım. Bu alçaklık olur, alçaklık biz hanedandan uzaktır.” Demiştir.
 
 “Ölümü seçti.” Doğru tabir değildir. Hüseyin (a.s) alternatifi: Ümmet-i Muhammed’in sulh içerisinde yaşaması, kan akmaması ama Yezid’in meşruiyetini onaylamamak kaydıyla yaşamaktı. “Kan, kan!” diyen Yezid’di. Hüseyin, muhteşem bir direniş ve şahane bir duruşla Yezid’in oyunlarını bozdu. Yezid’in bütün hükümeti genç yaşına rağmen dört seneyi bulmadı. Ve esasen Al-i Ebu Süfyan’ın hükümeti de bitti. Mervan geldi, hem Yezid’in karısını hem mal mülkünü hem de saltanatını aldı, üstüne oturdu. Ondan sonra Mervan oğulları… Bu Mervan kim? Peygamberimizin lanetleyip sürgün ettiği Hakem’in oğludur, Peygamberimiz ile alay eden Hakem’in oğludur.
 
 Aşye Ümmül Müminin onun için diyordu ki: “Mervan, babası Hakem’in sulbünde Resulullah’ın lanetini almış bir insandır.” Müslüman sen kimden yanasın? O Hakem’in sürgününü kaldırmak için Ben-i Ümeyye, birinci halife Ebu Bekir’e baskı yaptı, o dedi: “Resulullah’ın sürdüğünü, lanetlediğini ben geri getirmem.” 
 
 İki sene sonra o vefat etti yerine geçen ikinci halife Ömer bin Hattab’a da aynı baskıyı yaptılar, o da aynı sözü dedi. Şimdi bana söyleyin siz hangi cephedesiniz? Cephemiz Müminlerin cephesi, Al-i abanın, aba altındaki o beş kişinin safıdır. Herkes cephesini belirlesin bunun Şia’sı Sünni’si yok. Müslüman’ı, münafığı var. Hangi cephedesiniz? Safınızı belirleyin. Çok şükür ki milletimiz safını belirlemiş. Ama Osmanlı’nın şahsında İslam birliğini bozmak için kurulan uyduruk vahabist din içimize petrodolarıyla birtakım kalemleri veya şeyhleri, kelam sahibini satın almış olabilir ama bu necip millet, Ehl-i Beyt’i bırakıp Peygamber’in lanetlediği münafık Emeviler’in peşine takılmadı ve inşallah bundan sonra da takılmayacaktır. Ama yine de uyanık olmalıyız, her türlü nifakı o gün yaptılar, bugünde yapacaklar. 
 
 Evet, Hüseyin ceddi tarafından böyle bir zamanda İslam çınarını pak kanıyla sulayıp kurumasını önlemek zorundaydı, bu konuda görevlendirilmişti. Bu nedenle kendisine sorulduğunda “Bu çoluk çocukla neden gidiyorsun, öleceğini bile bile.” Cevap olarak diyor ki “Allah bizi maktul olarak görmek ister.”
 
 Hüseyin en çok askere ihtiyacı olduğu dönemde bile bir askerinin dahi kanına eğer kul hakkı karışmışsa gitsin istedi. Kanı kirlenmiş bir tek kişi bile bırakmadı. İslam çınarı temiz kan ister, kirli kan istemez. Binden fazla yanında gelen vardı, hepsini gönderdi. En seçkinleri, pak kanlıları sakladı İslam çınarını sulamak üzere. Soruldu “Ya Hüseyin madem ölüme gidiyorsun. Bu kadınları, Peygamber kızını, onca övgü almış Zehra’nın naibesi Zeynep’i, nereye götürüyorsun.” 
 
Cevap olarak: “Allah, onları da esir olarak görmek dilemiştir. Allah’ın rızası bundadır.” Denmiştir. Olay vuku bulduktan sonra diyoruz ki “İyi ki Zeynep gelmiş, iyi ki o aile oradadır.” Dün akşamki sohbette dinlediyseniz; değerli kardeşim Ahmet Turgut; Aşkın Şehidi, Aşkın Elçisi, Aşkın Secdesi kitaplarının yazarı da değinmişti. Biz de Hz. Zeynep’in Şam’daki konuşmasının mealini sunmuştuk, bir gün önce veya iki gün önce. 
 
 Zeynep; eli bağlı, zincirli, prangalı, kendisiyle birlikte kırk civarı yetim ve dulla beraber Şam’da Yezid’i, Kufe’de onun valisi İbn-i Ziyad’ı mağlup etti. Ve Yezid’in sarayını Hüseyniye’ye çevirdi. Yezid artık iş bitmiş, başta o mağrurluk içinde küfrünü ilan etti, “Artık resmen Muhammed-i İslam inkılabı, o en kusursuz medeniyeti bitiriyorum! Ben Bedir’de Muhammed’in karşısında savaşan ve ölen dedelerimin izindeyim.” Bunu açıkça söylüyordu. Bunu ilan ediyordu ama Zeynep, babası Esedullah gibi o mecliste prangalara rağmen Yezid’i öyle dize getirdi ki Yezid özür dilemek, lafından dönmek zorunda kaldı. Zeynep ile helalleşmek istedi. Barış istedi. Yezid istedi ki Hüseyin’in kanının karşılığını vermeyi ve barış yapmayı. 
 
 Yezid’in avukatları “Ehl-i Beyt ile barıştılar, biz neyin kavgasını veriyoruz.” Diyecekler. Zeynep buyurdu ki: “Sen ne arsız bir insansın. Hüseyin’in bir damla kanına bütün dünyayı getirsen öder mi? Seninle ben Hüseyin’in kanı üzerinde sulh mü yapacağız? Var mı böyle bir şey?”
Ve Zeynep kendisine biçilen o görevi, esaret altında İslam’ı ihya etmek. Şam ayağa kalktı, Kufe ayağa kalktı. Yezid’e haberler geliyor. Dediler: “Sen bunu burada tuttuğun sürece çark aleyhine işliyor.” Şamlılar bile Zeynep’in konuşmalarından etkileniyor. Bırak Şamlılar’ı; Yezid’in hanımı, Yezid’in varisi ikinci Muaviye boşuna mı Yezid öldükten sonra çıktı ve babasını, dedesini yerden yere vurdu. Galiba o helalzadeydi. Bugün hala Yezid’i savunan varsa nütfesini gözden geçirmeli, araştırmalıdır. 
 
İkinci Muaviye “Babamın cehennemde olduğunu biliyorum.” Dedi. “Peygamber evladının katili, Medine’nin hürmetini bozan, Kâbe’yi yakıp yıkan babamın cennete gitmeyeceğini biliyorum, yerinin kötü olduğunu biliyorum.” Dedi. “Ve ben bu makama oturmuyorum.” dedi. 
 Azizlerim, Kerbela en kusursuz çünkü vahyin terbiyesiyle eğitilmiş, Kur’an ışığında bir milim haktan, hukuktan şaşmadan gerçekleşen dünyanın örnek alması gereken şahane bir direniştir. Fakat bu Hüseyin’e çok pahalıya mal oldu. Peygamber hanedanına çok pahalıya mal oldu. Ama karşılığında aldıkları çok daha değerliydi. Değerdi o uğurda Hüseyin kan versin, Zeynep esareti kabullensin. Değdi, değdi ki, Ümmet-i Muhammed; gafilleri, üç beş İngiliz ajanını bir kenara bırakırsak Hüseyin’in tarafındadır, Yezid’in tarafında değildir. Değdi demek ki. 
 
 Peki, neden pahalıya mal oldu? İnanın Resulullah’ın hadisleri, Ehl-i Sünnet ve Şia kaynaklarında vardır, tarih şahittir ki dünyanın en mükemmel ailesi. Neyi var neyi yok dava uğruna harcayan bir hanedandan, yani ele geçen imkânı kendi lehlerine kullanmayan bir aile. Ali’ye fakir diyorlardı. Ali nasıl fakirdir? Onca zaferden aldığı ganimetle dünyanın en zengin adamı olabilirdi değil mi? Hepsini bu dava uğruna harcadı. Resul-ü Ekrem, Hatice-i Kübra’nın servetinin tamamı onun emrindeydi çünkü Hatice-i Kübra öyle dedi: “Benim malım onun malıdır.” Demişti. Nasıl fakir olurlar? Hicaz’ın bütün serveti, zenginlerinin bütün serveti bir yana Hatice’nin serveti bir yana; nasıl fakir olurlar?
 
 Ve Hüseyin’e de ölümü işaret eder. Fatima da aynı şekilde: İslam’a zarar verecek zillete düşmektense yiğitçe, mertçe duruşu tavsiye etmişti ve öğretmişti ona. Altı aylık süt emer yavrudan, Muaviye’nin itirafı ile ümmete liderlik etmeye en layık olan Aliekber’ine kadar ve eşsiz yiğit Haydar-ı Kerrar’ın oğlu Abbas gibi kardeşine kadar İslam’a kurban eden Hüseyin’e canlar feda olsun." dedi.
 
 
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
30-08-2020 22:46 - 4186 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
26-04-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım