Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Şirali Bayat
Değerli kardeşlerim!
 
Âlemlere rahmet olarak gönderilen efendimiz, fahri kâinat Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a.) ile karanlığın nura dönüştüğü bu yüce dinin peygamberi hürmetine, Rabb’im bizi birliğe, kardeşliğe, sevgi, barış ve dostluğa hizmette muvaffak kılsın.
 
 Yüce kitabımız Kur’an, peygamberlerin ve kavimlerinin kıssasından bahseder. Yusuf peygamber ve kardeşlerini anlatırken (ahsenul kısas) en güzel hikâye olarak tanıtır. Bu kıssalardan insanların ders çıkarması hedeflenir. Zira geçmişi bilmeyenler geleceğini tayin edip hazırlayamaz. Bazılarının düşündüğü ya da telkin ettiği gibi Şia toplumu kendiliğinden bu gün bulunduğu konuma yükselmemiştir. Aslında yıllarca çaba gösterip tebliğ görevi yaparak mücadele edenler bu topluma hayat kazandırmış, uyanmasına vesile olmuş ve saygın bir yere taşımıştır. Sünnetullah, Allah’ın hâkim olan yasası gereği ‘Şüphesiz bir toplum, kendi durumlarını değiştirmedikçe, Allah onların halini değiştirmez.’ ayetini hatırlatarak geçmişten biraz bahsetmek istiyorum (Rad,11) 
 
Azeri toplumu olarak, basiretle son yetmiş yıllık tarihimizi inceleyip iyi tahlil etmek ve ders çıkarmak gerekir. Özellikle son 45 yıllık süreçte toplum olarak gösterdiğimiz dini, siyasi, kültürel ve sosyo ekonomik gelişim ve tekâmül, elde ettiğimiz kazanımlar, küçümsenmeyecek kadar kapsamlı, köklü ve bir o kadar da değerlidir. Bunların hiçbirisi kendiliğinden oluşmamıştır. Aksine mektebin âlimleri öncülüğünde ve mümin kişilerin çektiği zahmet, katlandığı fedakârlık, sarf edilen maddi ve manevi emek ile bu gelişim sağlanmıştır. İslam tarihinde Ashabı Suffa misali, Mescidi Nebevi’nin bitişiğinde gölgelikte yaşayan; çoğunlukla genç, fakir, ticaret bilmeyen, sanatı olmayan, işçilikten başka beceri sergileyemeyen ve hatta okul görmemiş küçük bir grubun öncülüğünde bir temel atılmıştır. Tarihte savunmalarıyla zalimlerin saraylarını titreten mübarek Ali kızı Zeyneb isminden esinlenerek ‘’Zeynebiye’’ adını almıştı. İşte 1977 tarihinde Halkalı’daki bu başlangıç, kutsal Ehlibeyt davasının yeniden gündeme gelmesi, unutulmuş ‘’Sekaleyn’ emanetinin tanıtılması ve canlanması demekti. İslami değerlerin ihyası, inancından dolayı ezilip horlanmış, çoğunlukla kırsal bölgede yaşamış insanların hicret ederek geldikleri İstanbul’da tarihin seyrini değiştirecek, makûs kaderi yenecek, ‘’velayet’’ eksenli mektebi bir hareketin, fıkhı ali Muhammed’in çizgisinde manalı çırpınışları ve doğum sancısı anlamını taşımıştır. Nuh’un kurtuluş gemisi gibi helak olmaktan kurtuluşa doğru yola çıkmış, Hak sahiline doğru mesafe almaya başlamıştı. Ehlibeyt anlayışlı İslami inanç dünyasına doğru emin adımlarla, bütün zorluklara göğüs gererek, durmadan, yorulmadan, ümitsizliğe kapılmadan, topluma vahdet, dostluk, kardeşlik, özgüven ve cesaret enjekte eden bir kaptanın öncülüğünde, bir nur, bir ümit muştusuyla, hep ileriye bakılmasını, mesafe kat edilmesini telkin eden dava erinin, bilgi, beceri ve müdüriyetiyle yapılmıştır. 
 
Elbette bu yapılanmada 20. Yüzyılda dünyada ve Ortadoğu’da gelişen olayların etki ve katkısı inkâr edilemez bir gerçektir.
 
Yukarıdaki ayet özet olarak şunu anlatmaktadır: bir toplum fıtratın doğrultusunda hareket edip Allah'a inanır ve buna bağlı olarak ihlasla iyi, salih ameller işlerse, dünya ve ahiret nimetleri onları takip eder. Nitekim Allah başka bir ayette şöyle buyurmuştur: "Eğer o ülkelerin halkı iman edip kötülüklerden sakınsalardı, yüzlerine gökten ve yerden bereket kapıları açardık. Fakat onlar yalanladılar." (A'râf, 96) 
 
Toplumlar durumlarını koruyup sürdürdükçe, kendileriyle ilgili ilâhî yaklaşım da değişmeden devam eder. Buna karşılık kendi durumlarını değiştirdikleri anda, yüce Allah nimeti azaba dönüştürmek suretiyle onların dıştaki durumunda değişiklik yapar.
 
Bu ayetten genel bir hüküm çıkarmak mümkündür. Şöyle ki: insanların ruhsal durumlarıyla dışsal durumları arasında zorunlu bir paralellik vardır ve bu olgu hem iyilik açısından, hem de kötülük açısından geçerlidir. Dolayısıyla bir kavim iman ediyorsa, Allah'a itaat edip nimetinden dolayı O'na şükrediyorsa, Allah açık ve gizli nimetleriyle çepeçevre onları kuşatır. Bu gün içinde bulunduğumuz toplum Ehlibeyt çizgisinde olan İslami bir toplumdur ve büyük bir nimettir. Bu topluma katkıda bulunmak, geliştirmek ve korumak, sorumluluk taşıyan ve aklı başında olan her müminin görevidir. Bu doğrultuda âlimlerimize ve basiret sahibi müminlere büyük bir sorumluluk düşmektedir. ‘Cübbeli’ gibi birçok düşman pusuda beklemektedir. Dini ve milli birlik beraberliğimizin düşmanı olan bu zihniyeti etkisiz hale getirmenin yolunun cemaatler arası birlik, dayanışma, diyalog ve beraberliğimizi pekiştirmekten geçtiğine inanıyorum. Saflarımızı sıklaştıralım. Aramıza fitne sokmaya çalışanlara fırsat vermeyelim. Bu gün her zamankinden daha fazla birliğe, hoşgörüye ve bu doğrultuda çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Hatamız, kusurumuz olabilir. Bunları bahane ederek, kişisel meselemizi mektebin önüne geçirmek suretiyle birlik ve dirliğimize zarar vermemeliyiz. Yapılmakta olan propagandaların, çıktığımız dalı kendi elimizle kesmek olduğunu bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyorum. Rabb’im, bize verdiği bu nimetlerin kadrini bilip şükrünü yerine getirmeyi nasip buyursun. Toplumumuzu, birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenlere fırsat vermesin.
Selam ve dua ile  
(devam edecek)
 
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
14-04-2022 09:23 - 2944 Okunma
Şirali Bayat yazarın diğer yazıları [ Tümü ]
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ 14-04-2022 tarihinde eklendi
Sinema ve Medyanın Topluma Etkisi 11-01-2022 tarihinde eklendi
GADİR-İ HUM OLAYININ TANITIMI VE ARAŞTIRMASI KİTABI 08-10-2015 tarihinde eklendi
ALEVÎLİK NEDİR? ALEVÎ KİMDİR? 10-03-2015 tarihinde eklendi
Lübnan Gezi Notları -3 - 01-02-2013 tarihinde eklendi
Lübnan Gezi Notları -2- 16-01-2013 tarihinde eklendi
Lübnan Gezi Notları -1- 21-12-2012 tarihinde eklendi
Dimyat'a Pirince Giderken Evdeki Bulgurdan Olmak 22-08-2012 tarihinde eklendi
Suriye Kampanyası Büyük İsrail İçin 30-07-2012 tarihinde eklendi
Suriye ve İran 17-07-2012 tarihinde eklendi
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
25-04-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım