Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
Cenevre - 2 Konferansı İsviçre'de başladı
Cenevre'de neler konuşuldu?
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
22-01-2014 12:37 - 1226 Okunma

   Suriye’nin kaderini belirleyecek olan görüşmeler İsviçre’nin Montrö Kenti’nde bugün başlıyor. Suriye Hükümeti’ni temsilen konferansa katılacak olan delegasyonun kimlerden oluşacağı uzun zamandır bilinmesine karşın, muhalefeti kimin temsil edeceği ise son dakikaya kadar bilinmiyordu. Muhalefet cephesindeki söz konusu dalgalanmalar sebebiyle Cenevre – 2 Konferansı son güne kadar toplanamama tehlikesi ile karşı karşıya idi. Konferansın başlamasına kadar geçen süre zarfında bazı uzmanların ‘‘başarısız bir girişim’’ olarak değerlendirdikleri Cenevre – 2, pek çok siyasal analizci ve uzmana göre Suriye meselesinin çözüme kavuşturulması için son derece önemli olan yol haritasını hazırlayıp, ortaya koyabilir.

20 bin civarında nüfusa sahip küçük bir kent olan Montrö, konferansın başlamasına bir gün kala diplomatlar ve gazeteciler tarafından tabir – i caizse ‘‘işgal edildi’’. Suriye’nin komşularının da içerisinde bulunduğu 30’dan fazla ülkenin davetli olduğu konferansa İran katılamıyor. Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’nun verdiği ültimatom yüzünden İran’a gönderilen resmi davetiye önceki gün geri çekilmişti. Birleşmiş Milletler, Suriye muhalefetini temsil konusunda Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu isimli yurtdışı merkezli ve heterojen yapıya sahip kuruluşa güveniyor. Öte yandan, dün İsviçre’ye gelen Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise hiç vakit kaybetmeden Çin, Suriye ve ABD Dışişleri Bakanları ile ikili görüşmeler gerçekleştirdi. Lavrov ve ABD Dışişleri Bakanı Kerry’e ilerleyen saatlerde BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun da katıldı.

Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, dün yaptığı açıklamada, Suriye’deki mevcut rejimin değiştirilmesi gibi bir konunun Cenevre – 2 Konferansı kapsamında gündeme gelmesinin beklenmediğini ifade etmişti. Konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurduğumuz Terra America Analiz Portalı Baş Editörü Boris Mejuyev, konferans esnasında gerçekleştirilecek olan görüşmelerin ardından Şam Hükümeti’nin ulusal bir birlik hükümeti kurabileceği ya da mevcut bakanlar kurulunu genişletebileceği görüşünde:

Söz konusu konferans esnasında bir uzlaşma sağlanması mümkündür. Ancak bu uzlaşma durumunun hayata geçirilmesi ise uzun bir süreçtir. Bu da en az 1 sene gibi bir süre manasına gelmektedir. Bu sürecin sonunda, muhalefeti temsil eden bazı ılımlı isimlerin yeni siyasi rejim içerisinde yer alabileceklerini söylemek mümkündür.

Siyaset Bilimci Oleg Matveyçev ise Cenevre – 2’nin bir takım güçlüklerle karşı karşıya kalabileceğini, bunlardan en büyük olanının ise muhalefetin uzlaşmak istemeyen kısmının taviz vermek istememesi olduğunu ifade ediyor:

Muhalefete mensup olmakla birlikte, Suriye’nin tek bir devlet olarak kalmasını savunan kişiler, pazarlık edecekler ve Esad’a farklı alternatifler sunacaklardır. Suriye’nin bölünmesini ve Esad rejiminin kesinlikle devrilmesini isteyenler ise kabul edilmesi mümkün olmayan bir takım talepleri ileri süreceklerdir. İkinci gruba dahil kişilerin ve temsil ettikleri odakların amacı barış değil, Suriye’deki mevcut belirsizlik durumunu mümkün olduğu kadar uzatmaktır.

Söz konusu görüşme süreci her halükarda uzun ve zorlu geçecek. Konferansın katılımcıları daha ilk görüşme turunun tarihi ve süresinin tespiti üzerine istişare ediyorlar. Bununla birlikte, en şüpheci analizciler ve yorumcular bile Cenevre – 2’nin Suriye meselesinin çözüme kavuşturulması için son derece önemli olan yol haritasını hazırlayıp, ortaya koyabileceği konusunda hemfikir.

Suriye krizinin ele alınacağı Uluslararası Cenevre – 2 Konferansı İsviçre’nin Montrö Kenti’nde başladı.

Konferansa içerisinde Rusya, ABD ve Suriye Dışişleri Bakanlarının da olduğu 40’a yakın ülkenin dışişleri bakanları, BM Genel Sekreteri ve Suriye muhalefetinden bir delegasyon katılıyor. Forum, Suriye’deki krizin ortaya çıkmasının ardından geçen 3 yılın ardından ilk kez karşı karşıya gelecek olan Suriye Hükümeti’ne ve muhalefetine mensup heyetlerin doğrudan görüşmeleri ile start alacak. Montrö Palas Oteli’nde basına kapalı olarak gerçekleştirilecek olan konferans için medya mensupları, otele yakın bir bölge kurulan basın merkezine yerleştiler.

 Konferansın bu sabahki açılış konuşmasını BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun yaptı ve barış görüşmelerin zorlu sorunlarla karşı karşıya olduğunu söyledi.

Ban, ilk kez yüz yüze gelen Suriye yönetimine ve muhaliflere, bu sorunların üstesinden iyi niyetle müzakere ederek üstesinden gelmeye çalışmaya çağırdı.

Ban'ın ardından söz alan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, konferansın temel görevinin, 'trajik' olarak değerlendirdiği çatışmaların bitmesini sağlamak ve çatışmaların bölgedeki diğer ülkelere yayılmasını önlemek olduğunu söyledi.



Muallem: Cenevre-2’de elleri Suriye halkının kanına bulaşmış bazı ülkeler bulunuyor Konferansın açılış oturumunda Suriye Arap Cumhuriyeti adına konuşan heyet başkanı Muallim; Suriye'nin yedi bin yıldan fazla bir medeni tarihe sahip olduğun aişaret eden Muallim; Arap ve yabancı kimi devletlerin bu devleti terör, yıkım ve öldürme eylemleriyle Orta Çağa döndürmeye çalıştıklarını ifade etti.

Suriye heyetinin beraberinde Suriye halkının acılarını ve gözyaşlarını taşıdığına işaret eden Muallim; Suriye halkının terör çeteleri ve arkalarında duran devletler tarafından maruz kaldığı ölüm, yıkım, kaçırma, işkence, tecavüz, sabotaj eylemlerine dikkat çekti. Muallim Suriye halkının kadını, çocuğu, yaşlısı, din adamı, işçisi, emekçisi, tüm bileşenleri ve kesimleriyle büyük acılara tanık olduklarının altını çizdi.

Okullara giden çocukların okulları ve araçlarıyla hedef alındıklarını belirten Muallim terör çetelerinin efendilerinin direktifleri ve talimatlarıyla vahşet ve yıkımlarında hiçbir sınır tanımadıklarına vurgu yaptı.

Sözlerine devam eden Muallim; Suriye ve halkına yönelik savaşın tüm boyutlarına dikkat çekerken ekonomik, medya, politik, sosyal, hizmet, altyapı ve her yönü kapsadığına vurgu yaparken, gerçekleri çarpıtma ve kamuoyunu aldatmada kullanılan yöntemlere işaret etti.

Muallim konferansa katılan heyetin Suriye devletini, halkını, hükümetini, kurumlarını, ordusunu ve Cumhurbaşkanı Beşşar el Esad’ı temsil ettiğinin altını çizerken bunun herkesin kabul ettiği bir gerçek olduğuna vurgu yaptı.

Sözlerine devam eden Muallim; ellerini Suriyelilerin kanlarına bulanan ve Suriye'de halka karşı teröristleri destekleyen kimi devlet yetkililerin konferans salonunda yer almalarının esef verici olduğunu belirtti.

Bu devletlerin Suriye'de teröre her tülü desteği temin ettiklerini, meşruluğu kendisince bir taraftan alıp başka bir tarafa keyfi olarak dağıttıklarına dikkat çeken Muallim, demokrasi ve ahlak dersleri vermeye çalışan bu devletlerin kendi gerçeklerini görmezden geldiklerine vurgu yaptı. Muallim söz konusu devletlerin kendi keyiflerine göre meşrulaştırdığını, helal ve haram fetvaları verdiklerini ifade etti.

Muallim aynı devletlerin krizin başından beri Suriye'ye demokrasi, insan hakları ve daha benzeri konularda ders vermeye çalışmalarıyla daha sonra maskelerinin düştüğünü ve gerçek yüzlerinin tüm çirkinliği ve vahşetiyle ortaya çıktığını belirtti.

Maskeleri düşen bu devletlerin Suriye'de teröre her türlü desteklerine örtü olarak Suriye’deki kirli eylemlerini ‘Suriye halkının ideallerini gerçekleştirecek Suriye devrimi’ adını verdiklerine dikkat çeken Muallim; hangi devrimin Türk, Çeçen, Fransız, İngiliz, Suudi, Afgan ve daha dünyanın bir çok ülkesinden gelen teröristlerle Suriye halkının ideallerini gerçekleştireceği sorusunu vurguladı. Muallim tüm devletlerin yıkım ve ölümden başka bir amaçları olmadığı gibi edatları olan terör çeteleri ve elebaşların ise tekfirci ideolojiye sahip olan ve gerçek İslam diniyle hiçbir ilgisi olmayan radikal bir devlet kurmaktan başka hiçbir amaçlarının olmadığını ifade etti.

Kendi tarafından Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon Cenevre II Konferansına gelmek için zor ve meşakkatli bir yol alındığını ifade ederken, şimdi de başarı için büyük bir meydan okumanın mevcut olduğunu ifade etti.

Ülkelerini kurtarma ve Suriyelilerin acılarına son vermek için Suriyeli iki heyetin diyalog ve siyasi çözüme teşvik edilmeleri gerektiğini belirten Ban; Suriye'deki krize siyasi çözüm sürecine girilmesinin gereğine vurgu yaptı. Ban bu süreç içinde Suriyelilere büyük bir sorumluluk düştüğünü belirtti.

   Suriye'de hamilelerin karınlarının deşildiğini ve embriyoların parçalandığını, anne babalarının çocuklarının önünde kesildiğini, çocuk kadın kızlara tecavüz edildiğini, insanların parçalanıp iç organlarının yenildiğini ve daha anlatılamayacak bir dizi vahşetin işlendiğine dikkat çeken Muallim, tüm bunların ‘Suriye halkının ideallerini’ gerçekleştirme iddiasıyla din adına yapıldığına dikkat çekti. Muallim tüm bunların dünyanın her yerinden gelen tekfirci ve kiralık azılı radikaller tarafından soğuk kanlılıkla işlendiğini sözlerine ekledi.

Heyet başkanı Muallim tüm bu vahşetlerin ‘Suriye devrimi’ adı altında işlendiğine vurgu yaparken, masum sivil insanların ideolojileri, düşünceleri, siyasi ve dini eğilimleri sorulmadan bombalı terör eylemleriyle gaddarca öldürüldüklerine dikkat çekti.

Kadınların çarpıtılmış fetvalarla alınıp satıldıklarını ve ırzlarına geçildiğini, çocukların okullarında öldürüldüklerini, tarihi eser ve mirasın yanı sıra Suriye halkının doğal zenginlikleri ve ekmeğinin yağmalanıp komşu ülkelerde satıldığına vurgu yapan Muallim; tüm bunların yine ‘Suriye devrimi’ ve Suriye halkının ‘ideallerini’ gerçekleştirme iddiası altında yapıldıklarına vurgu yaptı.

Muallim tekfirci terör çetelerinin ‘cihat nikahı’ fetvalarına işaret ederken, bu tekfircilerin Suriye'de Müslüman ve Hıristiyan ibadet yerleri ve din adamlarına saldırılarına da işaret etti.

Tekfirci teröristlerin tüm bu vahşetlerini dışarıdan aldıkları destek ve yönlendirmelerle yaptıklarının herkes tarafından bilindiğini vurgulayan Muallim; Suriye halkının maruz kaldıkları muhtelif yönlü sistematik terörün gerçeğini tüm çıplaklığı ile idrak ettiklerini ifade etti.

Muallim; teröristlerin girdikleri ve terör estirdikleri bir çok bölgede kimi Suriyelilerin terör çetelerinin iddia ettikleri ‘demokrasi, insan hakları ve yönetimden kurtarma’ söylemlerinin gerçeğini gayet iyi bir şekilde bilmeleriyle onların eline düşmemek için kendilerini ve tüm ailelerini öldürdüklerine dikkat çekti.

İnsan kılığında olan bu hayvanların eline düşmemek için kendi ailesini kendi elleriyle öldüren bu babaların durumunun düşünülmesi bile zor bir durum olduğuna vurgu yapan Muallim; tüm bu vahşet ve acı dolu durumlar içinde Suriye halkının haklarını savunduklarını, halk devrimini desteklediklerini iddia edenlerin niyetlerinin ne odluğunun gayet açık ve net bir hale geldiğini belirtti.

Muallim kimi komşu devletlerin yanı sıra Arap ve Batılı kimi devletlerin desteği olmadan Suriye'de insanlık tarihinin yüz karası olan tüm bu vahşetlerin işlenmesinin mümkün olmadığının altını çizdi.

Erdoğan Hükümeti Açtığı Kuyuya Kendisinin Düşeceğini Hesaplamadan Türkiye Topraklarını Teröristlere Açtı

20140122-141915.jpgSözlerine devam eden Muallim Türkiye'deki Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin Suriye'de yaşanan insanlık dışı terördeki temel rolüne dikkat çekerken, bu rol olmaksızın tüm bu vahşetin işlenmesinin mümkün olmadığını ifade etti.

Muallim Erdoğan hükümetinin Suriye'ye hazırladığı zehir kadehini tatmaya başladığını ifade ederken, terörün dini olmadığı gibi kimseye de vefalı kalmadığını söyledi.

Erdoğan hükümetinin ‘komşularla sıfır sorun politikası’ iddia ettiği bir zamanda Türkiye'nin komşuları, uluslar arası politika ve güvenirliğinde sıfır elde ettiğini söyleyen Muallim; Türkiye hükümetinin tüm bu başarısızlığına rağmen Libya'dan Tunus’a Irak ve Suriye'ye kadar terör, fesat ve hayalperest politikasını sürdürmeye ısrarlı olduğuna dikkat çekti.

Türkiye hükümetinin bu tutumlarının mantık dilinde ‘aptallık’ olarak nitelendirildiğini belirten Muallim; tarihten ders almayanların günümüz ve gelecekte kaybedeceklerini ifade etti. Muallim bu bağlamda; “tarihten, komşunun evinde ateşlerin yükseldiği bir zamanda senin güven içinde kalmanın imkansız olduğunu öğrenmen gerekiyor..” dedi.

Sözlerine devam eden Muallim; Suriye'ye komşu kimi devletlerin Suriye'de ateşi alevlendirerek 83’ten fazla devletten tekfirci ve kiralık teröristleri seferber ettiklerini ve onlara her türlü desteği temin ettiklerini vurguladı.

Lavrov: Cenevre Konferansına Katılanlar Tarihi Sorumluluk Taşıyor

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Suriye krizinin ve ona bağlı tüm meselelerin hükümet ile muhalefet arasında uzlaşma sağlanması temelinde çözümlenmesi gerektiğini vurgulayarak dış çözümlerin ve dış müdahalenin uzak tutulması gerektiğine dikkat çekti.

Lavrov, Cenevre 2 konferansı katılımcıları tarihi bir sorumluluk taşıdıklarına da işaret etti.

Cenevre 2 konferansının açılışında konuşan Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Suriye krizinin acil ve basit şekilde çözümlenemeyeceğine işaret ederek bugün düzenlenen konferansın saygı ve ortaklık temelinde yürütülmesi halinde barış sağlanması yönünde gerçek bir fırsat teşkil ettiğinin altını çizdi.

Lavrov, barışın sağlanmasının dost Suriye halkı, bölge ve tüm dünyanın hayrına olacağını vurgulayarak “ bu konferans uluslar arası toplumun ilgi odağıdır. Bu da üzerimize tarihi bir sorumluluğun düştüğü, güçlü bir işbirliği ve yoğun temas gerektiren bir çalışma yürütülmesi anlamına geliyor. Amacımız Suriye halkına büyük acı ve felaketler getiren, Suriye’yi yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya bırakan ve zor bir dönemden geçen komşu ülkeleri tehdit eden insanlık trajedisine son vermektir” diye konuştu.

Reform reçeteleri dayatma ve toplum mühendisliğine soyunmanın herhangi bir ilerlemeyi engelleyeceğini ifade eden Lavrov, uluslar arası kanunun temel ilkelerine ve özellikle devletlerin egemenliğine saygı gösterme, içişlerine müdahale etmeme ve çatışmaları barışçıl yollarla çözme çağrısında bulundu.

Rusya Dışişleri Bakanı, Rusya’nın Suriye krizinin başından itibaren çözümleri güç yoluyla dayatmama ve krizin Suriyeli taraflar arasında uzlaşma sağlanarak çözümlenmesi yolunu benimsediğini hatırlatarak “Suriye devletinin egemenliğini ve topraklarının bütünlüğünü korumak istiyoruz. Suriye’nin tüm toplumsal kesimlerinin haklarını güvence altına alan laik bir devlet olarak kalmasını savunuyoruz. Bugün Suriyeli taraflar arasında diyalogu bu temel üzerinde başlattık. Bu durum Cenevre’de üzerinde kararlaştırılan bildiri, Uluslar arası Güvenlik konseyinin 2118 sayılı kararı ve Suriye halkına geleceğini özgürce belirleme fırsatı veren tüm icraatlar konusunda somut kriterler üzerinde uzlaşmayı gerektiriyor” diye belirtti.

Lavrov, heyetin bir parçasını oluşturmayan Suriye ulusal muhalefet grupları dâhil Suriye toplumunu oluşturan tüm grupların bu diyaloga katılması gerektiği üzerinde dururken bu grupları diyaloga katarak yanlışta dönülmesine çağrı yaptı.

İran’ın Cenevre bildirisinin her iki taraftan birinin lehine olacak şekilde değerlendirilmeden Suriye’de barış ve güvenliğin sağlanması ortak çabalarına katkıda bulunması gerektiğine dikkat çeken Lavrov, Suriye’yi uluslar arası çatışma odağına dönüştürme tehdidinin ciddi bir tehlike oluşturduğunu, bazı tarafların Suriye’de kaos, tehlike, gericilik ve radikal İslam’ı yaymaya çalıştığını, bu durumun iki bin yıldan fazla bir süredir bu topraklarda yaşayan Hıristiyanların göç ettirilmesine yol açacağını ifade etti.

“Katılımımızı İslam İşbirliği Örgütü, Arap ligi ve ilgili tüm örgütler üzerine yapılandırmaktayız. Konferanstan çabaları birleştirmeleri ve ilerleme sağlamaları için Suriye hükümeti ve muhalefete destek vermesini istiyoruz” diyen Bakan Lavrov, Suriye hükümetinin Güvenlik ve İşbirliği Örgütü, BM ve Kimyasal Silahlar Örgütü ile işbirliğine dikkat çekti.

Lavov, Suriye’de insani durumlara çözüm bulunması ve iki taraf arasında güvenin pekiştirilmesi, müzakere için önkoşul sürüp yapay engeller koyarak durumu istismar etmeme, krize ilişkin yönleri diyalogu baltalayacak yapay çözüm ve vizyonlara dayandırmama çağrısında bulundu.

Çin Dışişleri Bakanı: Kriz Karşılıklı Uzlaşma Temelinde Dış Müdahale Olmaksızın Çözümlenmeli

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, ülkesinin Suriye krizine barışçıl çözüm bulma çağrısını yineleyerek tüm tarafların Suriye krizine barışçıl yollarla çözümlenmesi gerektiğini göz önünde bulundurmaları, Suriye halkının isteklerine saygı göstermesi ve kurumlarını koruması gerekliliğine dikkat çekti.

Yi, Suriye istikrarının Ortadoğu bölgesinin istikrarının temelini oluşturduğunu, krizi askeri yollarla çözmenin söz konusu olmadığını belirterek Suriye’deki insani davaları siyasileştirmeme ve militarize etmeme zorunluluğuna vurgu yaptı.

Suriye halkının ülkesinde yeniden barış ve güvenliğin sağlanmasını istediğini, bu nedenle toprak bütünlüğünün korunması ve parçalanmasının engellenmesi gerektiğini çünkü Suriye istikrarının bölge istikrarının temelini oluşturduğunu, terör, radikalizmin ve korkunun yayılmasını dizginleyeceğinin kaydetti.

Ki-moon: Siyasi Çözümden Başka Alternatif Yok

Diğer yandan BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, konferansın açılışında yaptığı konuşmada, Cenevre 2 Konferansına zor ve yıldırıcı bir yolun aşılması ardından gelindiğini söyleyerek zorlukların bugün daha büyük olduğuna işaret etti.

Suriye’deki acılara son vermek ve siyasi sürece girmek amacıyla Suriye heyetlerini iyi niyetlerle müzakereye teşvik etmek gerektiğine dikkat çeken Ki-moon, Suriyelilere bu konuda büyük sorumluluklar düştüğünün altını çizdi.

BM Genel Sekreteri, Suriyelilerin birbirleriyle yeniden konuşmaları ve ülkelerinin yeniden yapılandırılmasına girişmeleri gerektiğini belirterek dış tarafların ise bunu gerçekleştirmeleri için Suriyelilere yardımcı olmaları gerektiğine vurgu yaptı.

Öte yandan İsviçre Dışişleri Bakanı Didier Burkhalter, Suriye krizine daimi bir çözümün kinden arınmış diyalog mantığını benimseyen net bir siyasi irade gerektirdiğini belirterek Suriye krizini çözme çabalarının başarıya ulaşması amacıyla uluslar arası toplumun desteği ve açık siyasi iradesine dayanmak gerektiğine vurgu yaptı.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ise, konferansın Suriye halkına destek verme, acılarını sonlandırma ve onurlu yaşamını güvence altına alma yönünde bir sınav olduğunu söyledi.

ESADA DESTEK GÖSTERİSİ

 Konferansının basın merkezi önünde toplanarak, maruz kaldığı uluslar arası komplo ve terör saldırıları karşısında anavatanları Suriye ile dayanışmalarını sloganlarla haykırdı.

Ellerinde Suriye bayrakları ile ulusal sloganlarla yerleri inleten Suriyeliler, kimi devletlerin her türlü desteği sağladıkları terör çetelerine karşı Suriye ordusunun başarı ve kahramanlıklarını övdü.

Eylemciler terörü destekleyen devletleri keskin bir dille kınarken Suriye'nin halkı ve yönetimiyle bu savaşa karşı zafer elde etmesinin kaçınılmaz bir kader olduğunu ifade etti.

Bu arada İsviçre Polisi Suriye ile dayanışmalarını ifade etmek için birçok Avrupa Ülkesinden Suriyeli vatandaşların İsviçre’ye girişlerini engelledi.

Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
22-01-2014 12:37 - 1226 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
18-05-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım