Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
İsrail-Hizbullah Savaşını Değerlendirdi
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
21-07-2012 13:06 - 2213 Okunma

33 gün süren İsrail -Hizbullah savaşının 6. yıl dönümü kutlanırken Türkiye Caferileri Lideri selahattin Özgündüz savaşın ardından kaleme aldığı bir makalede şu çarpıcı değerlendirmelerde bulunuyordu:

Görünürde Filistinliler bir İsrail askerini esir aldı diye İsrail, Filistinlilere karşı müthiş bir yıkım ve katliam başlattı. Dünya, suskunluğuyla ABD açık desteğiyle İsrail"e cesaret veriyordu. Filistin"in Meclis Başkanı başta olmak üzere 65 Bakan ve Milletvekilini tutsak etti. Su, yol, köprü ve elektrik gibi alt yapılarını tahrip etti. ABD yapımı İsrail bombalarıyla parçalanan yaralıları hastaneye kaldıracak ambülâns yol bulamıyor. Hastaneye ulaştırılabilen yaralılar ilaçsız, elektriksiz ve susuz hastanede nasıl tedavi edilecekti? Filistin kan ağlarken feryadını duyan yoktu. Hizbullah duydu ve iki İsrail askerini de onlar esir aldı. Bunun üzerine aynı yıkım hareketini Lübnan"a da yöneltti. Fakat Hizbullah sapan taşıyla değil füzelerle karşılık verdi. 

Görünürde savaş böyle başladı ama bize göre asıl sebep bu değildi. 

İsrail, üç askeri esir edildi diye iki ülkeyi yerle bir ediyordu. Ama kendi zindanlarında yıllardan beri binlerce Lübnanlı ve Filistinli esir bulundurmaktadır. Bununla birlikte 65 Bakan ve parlamenter, üç İsrail askeri etmiyor mu? (ki Siyonistlerin tamamı onlardan herhangi birinin bedeli bile değildir.) Eğer bunca Müslüman esir, üç Siyonist İsrail esir kadar değerli değil diyorsanız, bırakın bu değersiz(!) esirleri, alın değerli(!) esirlerinizi. Yok, eğer onlar da en az bizimkiler kadar değerlidir diyorsanız o zaman esirlerinizin karşılığını binlerce kat fazlasıyla aldığınız halde bunca cinayeti neden işliyorsunuz, iki ülkeyi halkıyla birlikte neden yok etmeye çalışıyorsunuz? Kadın, ihtiyar ve çocukları niye öldürüyorsunuz? Neden hiçbir uluslararası savaş yasağına uymuyorsunuz? 

Adı Ahmet, Mehmet olup Mehmetçik düşmanlığı yapanlar! Azıcık adınızdan utanıp avukatlığına soyunduğunuz müttefikleriniz AB, ABD ve İsrail"e neden bunları sormuyorsunuz? Altı günde bir sürü Arap ülkesini mağlup eden mağrur, Siyonist yönetim bir hafta çekmez Hizbullah"ı izale edip esirlerimizi de kurtaracağız diye girdiği kirli savaşın beşinci haftasında kendi dışişleri bakanının ifadesiyle “Hizbullah"ı etkisizleştirecek dünyada hiçbir ordu yoktur.” diyerek hezimeti kabul etti ve Siyonist başbakan, başlattığı bu kirli savaşın ve uğradığı bu müthiş hezimetin tüm sorumluluklarını kendisinin üstlendiğini söyledi. Savaş boyunca İsrail"e dünyadan nefret ve lanet yağdı Hizbullah ve onun kahraman lideri Seyyid Hasan Nasrullah"a ise sevgi ve destek. 

İsrail, en modern savaş gemisi, hücumbotları, uçaklar, helikopterler ve yüzü aşkın silah işlemez (meğerse Filistinli çocukların sapan taşları işlemezmiş) her biri beş milyon dolar değerinde MİRKAVA, Tankını bir o kadar da zırhlı taşıyıcı ve diğer araç gerecini kaybetti. İki askeri kurtaracağım diye girdiği bu savaşta yüzlerce askerini kaybetti. Bir anlamda tüm askerini kaybetti. Zira askeri yenilmezliği, şişirilmiş heybet ve caydırıcılığını kaybetti. 

Tam güvenlik ve sıfır riski şiar edinen Siyonist yönetimine artık ne dindaşları, ne yandaşları ne de vatandaşları inanıyor. Buna karşın enteresandır bunların hepsi Hizbullah Lideri Seyyid Hasan Nasrullah"ın her dediğine inanıyorlar. İsrail halkı yöneticilerinin ağzından duyduğu sıfır risk, tam güvenlik safsatasına mı inansın, başına yağmur gibi yağan ve hiçbiri durdurulamayan Hizbullah füzelerine mi? Hele o Hayber füzeleri yok mu? Hayber! Hani o korkaklıklarının nişanesi olarak bütün vatandaşlarını arkasına hapsettikleri korku duvarı var ya! Canım şu betondan yaptıkları Hayber kalesini aşıp gelen füzeler. Adı bile İsrail"i çok derinden yaralayan füzeler. 

Ya iki kat kalın çeliklerle zırhladıkları kendi silahlarıyla deneyip silah işlemez olduğunu dünyaya ilan ettikleri tanklarını keklik gibi avlayan Hizbullah silahlarına ne demeli, (yapanların ”bunu Allah bile batıramaz” dedikleri Titanik gibi). İlk seferinde İsrail"e beş milyon dolarlık tank zayiatı veren Hizbullah mermileri, nasıl bir şeydi acaba? 

Bütün bunları gördükten sonra İsrail Dışişleri Bakanının, “Bu Hizbullah"ı dünyanın en güçlü ordusu bile yenemez” demesi çok da yersiz değildir herhalde. 

Hani bir de ABD, İngiliz, Fransız ve İtalyan orduları İsrail"le birlikte ta Beyrut"a kadar gelmişlerdi ya. O zaman bir kısım Lübnan asker ve sivili de onlarla birlikteydiler, o gün daha yeni doğan Hizbullah yaklaşık 250 ABD askerini,150 Fransız askerini yüzlerce de İsrail askerini öldürüp Lübnan"ı işgalden kurtarmıştı ya onu da bir hatırlarsak bu Bakan hanımın dediğine katılmamak elde değil. O zaman da dünyanın bu en güçlü(!) Orduları ABD ile birlikte yeni doğmuş Hizbullah"ın önünden kaçmamışlar mıydı? Bakan hanım, haklı canım! 

Ama şanlı İsrail ordusunu da yabana atmamak lazım. Tamam, Hizbullah"ın füze bataryalarının hiçbirini susturamadı ama İsrail ordusunun Hayber ismine karşı alerjisi var da ondan bu ismi taşıyan füzelerden uzak durdu. Buna karşın sivil binaları nasıl da kahramanca vuruyordu değil mi? Evet, İsrail askerleri er meydanında Hizbullah savaşçılarıyla karşılaşmaktan kaçıyordu ama iki kalın çelik zırhla donanmış 5 milyon dolarlık MİRKAVA tankını delen Hizbullah mermisinin karşısına 5 yüz dolarlık çelik yelekle nasıl çıksın zavallı İsrail askeri? Buna karşın masum çocukların başına nasıl da yiğitçe(!) ABD yapımı bombaları yağdırıyordu değil mi? Hele bir de hastanedeki hastaların karşısına çıkışları var ya, İsrail ordusunun tarihine bir kahramanlık destanı olarak geçecek türdendi! 

Bu kahramanlar(!) Lübnan"da 15 bin evi tahrip ettiler. Buna karşın Siyonist rejimin kendi istatistik dairesinin verdiği rakamlara göre Hizbullah füzeleriyle onların on altı bin evi yıkılmış. 

Bu kahramanlar(!) Lübnan"da bir kaç elektrik santralini tahrip etmişler. Buna karşın Hizbullah füzeleri İsrail"in bölgedeki en büyük santralini tahrip etmiş. Bu kahramanlar(!) birkaç köprü ve alt yapı tesisini vurmuşlar. Buna karşın Siyonistlerin bildirdiklerine göre Hizbullah füzeleri, onların milyar dolarlık sanayi tesislerini tahrip etmiş. Ayrıca İsrail"in sadece turizm sektörüne birbuçuk milyar dolarlık zarar vurmuştur. Lübnan"da yıkılan on beş bin evin maliyetini ortalama otuz bin dolardan hesaplarsak dört yüz elli milyon dolar eder. Bu da İsrail"in kaybettiği sadece MİRKAVA tanklarının bile bedeli değildir. Ayrıca hemen şimdiden yıkılan evlerin yerine yenisinin yapımına başlanacaktır. Bütün devlet ve millet şimdiden yapmaya katkıda bulunmak istediklerini bildirmişlerdir. Bu da Lübnan ekonomisine çok büyük bir canlılık kazandıracaktır. 

İsrail"se artık kendi vatandaşlarını bile orada tutamıyor. Yabancı temsilciliklere vize için başvuran İsrail vatandaşlarının sayısı yüz binlerle ifade ediliyor. İsrail bu temsilciliklerden vize vermemesini istemek zorunda kalmıştır. Vize alabilselerdi ülkeyi boşaltıp koşacaklardı. Siyonist İsrail yönetiminin yöneteceği kimse kalmayacaktı. 

Bütün bunların yanında asırlardır İngilizlerin on yıllardır da İngilizlerle birlikte ABD ve İsrail"in üzerinde çalıştıkları Müslümanlar arasında etnik ve ideolojik çalışmaların yanında bir de mezhep çatışmaları çıkarma faaliyetleri bu savaşla birlikte büyük yaralar almıştır. Oysa bunun için büyük miktarlarda paralar harcanmış, emekler sarf etmişlerdi. 

Bir baktılar ki bütün bu emekler ve paralar boşa gidiyor. Kendi kurdukları örgüt ve kiraladıkları kalemlerin dışında bu savaş yüzünden bütün Müslümanlar Şii Hizbullah"la Sünni Hamas"ın etrafında kenetlenmeye başladılar. Arabıyla, Acemiyle, sağcısıyla, solcusuyla, dincisiyle, laikiyle bütün kavgalarını bırakmış, bu davaya aynı cephede kilitlenip kenetlenmeye başlamışlardır. Yüzyıllardır harcanan emperyalist emekler, on yıllardır harcanan emperyalist-siyonist emekler boşa çıkıyor. 

İşte savaş böyle bitti. Yani bu savaşın uzaması yüzünden parçalayıp çatıştırma oyunlarının bozuluyor olmasından dolayı savaşı durdurmak zorunda kaldılar. 

Emperyalistler ve Siyonistler bu savaşın bu tür sonuçlar doğurabileceğini kestiremeyecek kadar enayi midirler? 

El- Cevap: Enayiliklerine lafım yok ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Evdeki hesapta savaşın bu kadar uzayacağı yoktu. 

İsrail BOP"un bölgedeki en etkin aktörü ve en büyük pay sahibi olacaktı. Bunun için ABD ve İngiltere"yi ikna etmesi gerekirdi. Şöyle ikna etti, ben ki Arap devletlerini altı günde mağlup etmişim hem de daha yeni devlet olduğum yıllarda. Şimdi gücümün doruğunda küçücük bir ülkedeki bir örgüt için birkaç gün içinde bitirip bölme işlemini Lübnan"dan başlatacağız. Lübnan, Ortadoğu"ya açılan kapıdır. BOP"u buradan başlatıp gelsin sıradaki diyeceğiz. Hizbullah desteğinden yoksun Suriye çantada keklik. Suriye ve Hizbullah"ı kaybetmiş bir İran olacaktır. İran da bittikten sonra artık gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. İstediğiniz projeyi istediğiniz gibi uygulayın. 

Evet, eğer Hizbullah birkaç gün içerisinde bitirilebilseydi. Suriye, Irak ve İran bölündükten sonra Türkiye"nin bölünmesi kaçınılmaz hale gelmeyecek miydi? 

Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Beş günde bitirilmesi hesaplanan Hizbullah savaşın beşinci haftasında da dimdik ayaktaydı. 

Savaş uzadıkça da sadece Müslümanlar değil Müslüman olmayan halklar bile bu safta yer tutmaya başladı. Kendi görevlilerine bile sahip çıkamayan BM"in varlık sebebi sorgulanmaya başladı. 

İsrail"in vicdanları sızlatan sınır tanımaz, kural bilmez mezalimine açıktan destek veren ABD ve İngiliz yönetimi kendi vatandaşları nezdinde bile sıkıntı yaşamaya başladılar. 

Tam o sırada yine bölgeye girmeleri için bahane hazırlayan, Irak, Pakistan ve Afganistan"da mezhep çatışmasını kusursuz yerine getirdiği için, kamuoyu araştırmalarında ABD"nin en menfur başkanı durumuna düşen W. Bush"un durumunu biraz olsun düzeltmek için Zerkavi"nin kellesini veren, kendi kurdukları El-Kaide, devreye girip yine bombalı uçak oyunları sergiledi. Böylece hem ABD ve İngiliz yönetimini, kamuoyunun gündemini değiştirerek sıkıntıdan kurtaracak, hem de Filistin de bebekler öldürülüyorken, Sünni Filistin halkı İsrail bombardımanı altında yok ediliyorken, kılını kıpırdatmayan İsrail"e karşı bir tek kurşun patlatmayan, bilakis İsrail"e karşı Filistin halkının imdadına koşan Şia"ya karşı savaşla meşgul olan, Hayber fatihi Haydar-ı Kerrar"ın mezarına saldıran bu örgüt, ABD ve İngilizlere karşı(!) bombalı uçak hikâyesiyle, nice zamandır yitirdiği haysiyetini (saf Müslümanlar nezdinde) yeniden kazanacaktı. 

Evet, bu savaşı İsrail kaybetti Hizbullah kazandı. 

En basitinden, zorunlu ateşkesle birlikte İsrail cephesinde gözlenen yas havası, istifalar, soruşturmalar, suçlu aramalar vs. ile 
Hizbullah cephesinde izlenen ailesini yuvasını kaybedenler de dâhil herkesin bayram edip zafer şarkıları, şükür namazları, sevinç gözyaşları bu savaşı kimin kazanıp, kimin kaybettiğini göstermiyor mu? 

Kazanan ve kaybeden konusunda öncelikle şunu herkes bilir ki savaşlar amaç değil, amaca ulaşmak için araçtır. Bu ölçüden yola çıkarak diyoruz ki İsrail, sebep ve hedeflerinden hiçbirine ulaşamadı. İsrail bu savaşı kaybeden taraftır. Çünkü görünürdeki sebep ve hedeflerinden hiçbirine ulaşamadı. Ne iki askerini kurtarabildi, ne savaşa başladıktan hemen sonra hedefine eklediği Hizbullah"ı veya silahını yok etme hedefine ulaşabildi. Ne hedef olarak belirlediği Litani Nehrine kadar Lübnan topraklarını istila etme hedefine ulaşabildi, ne de gerçek hedefi olan BOB"un kapısını açabildi. 

Diyebilirsiniz ki tamam istediğini kazanamamış olabilir ama kaybettiği ne var? 

O zaman kaybettiklerinden birkaçını sayalım: 

1-Prestij, heybet(!) ve caydırıcılığını kaybetti. 
2-Vatandaş ve yandaşlarının ona olan güvenini çok açık bir şekilde kaybetti. 
3-Özgüvenini, askeri moralini kaybetti. 
4-Onların ilahı paradır. Kendi ifadeleriyle 11 buçuk milyar parasını kaybetti. 
5-“Silah işlemez” dediği savaş araçlarını kaybetti. 
6- İki askerini kurtarma bahanesiyle girdiği savaşta yüzlerce askerini kaybetti. 
7-Savaşın asıl sebebi olan BOP kapısını açmaktı. Aksine bu kapıyı açmak bir yana, geçit vermez kale haline getirdi. 

Bu savaşın galibi ve kazananı Hizbullah"tır diyoruz. 

Kazandıklarından birkaçını şöyle sıralayabiliriz: 

1-Saldıran düşmanın hiçbir hedefine ulaşmasına izin vermemiştir. Ve düşmanın uğradığı bütün kayıplar şüphesiz (bu cümleden olarak yukarıda saydığımız kayıplar), bir kısmı Hizbullah"ın kazanç hanesine bir kısmı da başarı hanesine yazılır. 
2- Özelde Araplara genelde Müslümanlara İsrail"in yenilebilir bir güç olduğunu ispatlayarak moral ve öz güven kazandırdı. 
3-Emperyalistlerin ve Siyonistlerin bölge ülkeleri üzerindeki birçok hesaplarını bozdu. Özellikle Müslümanlar arasında oluşturmaya çalıştıkları mezhep çatışmalarını (kendi kurdukları örgüt, parti ve satın aldıkları kalemlerin dışında) İslami birliğe dönüştürdü. Bu panikledir ki bu çevreler hızlı bir şekilde mezhebi meseleleri hemen gündeme getirerek, bu zaferin keyfini Müslümanların topluca yaşamasını engellemeye çabaladılar. 
4-Hizbullah"ın bir terör örgütü olduğuna neredeyse bütün dünyayı inandırmışlardı. Bu savaş Hizbullah"ın terör örgütü değil, milli birliğin, devletin bekasını, ülkesinin bütünlüğünü ve vatanını siyonizme ve emperyalizme karşı savunan ilkeli bir direniş hareketi olduğunu tüm dünyaya ispatladı. 
5-Ülkesinin örgütüne ve liderine bütün dünyada daha fazla prestij kazandırdı. 
6-Silah ve hava üstünlüğüne sahip İsrail, arkasındaki emperyalist güçlerin hangi savaş stratejisiyle yenileceğini genelde dünyaya, özelde bölge ülkelerine uygulamalı olarak gösterdi. 
7-Bu savaş tarihi, kültürel ve bölgesel sebeplerden dolayı Türkiyemizi çok yakından ilgilendiriyor. BOP sebebiyle ilgilendiriyor ve bütün bu sebeplerden dolayı aslında Hizbullah bizim için de orada savaşıyor. Onun içindir ki Hizbullah"ın bu zaferi, bizim de zaferimizdir. 

Bazı önerilerimiz: 

1-İKÖ"ye üye devletler en azında Hıristiyan Venezüella devletinin yaptığını yapabilirlerdi. Birtakım anlaşmalar en azından askıya alınabilirdi. Ne yazık ki, Filistin ve Lübnan"daki çocukların başına bomba yağdıran uçaklar, eğitim uçuşlarını benim ülkemde yapıyorlar. Bu uçaklar bizim hiçbir düşmanımızın değil, hep Müslüman kardeşlerimizin başına bomba yağdıracaklarını bile bile onlara ne diye izin veriyoruz?! O anlaşmayı hala neden iptal etmiyoruz? 
2-İKÖ kanalıyla yüzü aşkın bağlantısız ülkenin toplanıp, bütün BM kararlarını ve savaş yasaklarını ihlal eden BM"nin kendi görevlilerini bile bombalayıp öldüren İsrail"e karşı bir kınama bile yayınlamayan BM"yi tartışmaya açabilirlerdi. Alternatif yapılanmalar üzerinde konuşabilirlerdi. Bu amaçlı bir toplantı yapma girişimi bile BM"yi kendi Emperyalist emellerine alet edenlere karşı caydırıcı rol oynar diye düşünüyorum. 
3-İKÖ öncülüğünde AB benzeri mesela bir AFRASYA ekonomik ve savunma paktı oluşturma çabası dahi gösterilemez mi? Böyle bir çaba, emperyalistlerin BOP denilen AFRASYA (Afrika-Asya)"yı bölüp, boğuşturup, sömürme planından caydırmaz mı? 

Söz bundan açılmışken, bu projeyle emperyalistler güya bu bölgelere özgürlük ve demokrasi getireceklerini söylüyorlar. Kimileri de bunun bölgeye hayır getireceğine inanmış olmalı ki bu hayır işin(!) aktörlüğüne soyunmak istiyorlar. Bu hayır ise bütün bölgeyi inandırmak için projenin sahiplerine şöyle bir teklifte bulunsunlar: Bu hayırlı işe(!) Ortadoğu"nun en uygun ve acil yerinde başlayalım. Sizin İsrail, bizim Filistin dediğimiz yerden başlayalım. Tamam derlerse beni de bu hayırlı işe fahri piyon olarak kaydedin. 

Neden bu hayırlı işe(!) BAP 1"den (Büyük Amerika Projesi) başlamıyorlar? Ama oradaki dikta rejimlerin arkasında hep kendi parmakları var. 

Neden oradan başlayarak BAP 2"yle (Büyük Avrupa Projesi) devam edip oradaki krallıklara son vererek İrlanda, Bask, Katalan gibi yerlere haklarını kazandırmıyorlar? 

Neden BAP 3 (Büyük Avustralya) ile bu hayır işlerini tamamlayıp, koskoca bir kıta halkını onbinlerce kilometre öteden gelen bir İngiliz genel valisinin yönetimine mahkûmiyetten kurtarmıyorlar? 

İşte bu BAP"ları bitirsinler sonra BOP"a gelsinler de en acil ve elzem olan yerinden hayırlısıyla bu hayırlı işi elbirliğiyle tamamlayalım. 

Neden bu hayırlı işi(!) üzerine haçlı seferi başlattıkları, faşist diye niteledikleri İslam coğrafyasına uygun görüyorlar? W. Bush"un Müslümanları bu kadar çok sevdiğini gerçekten bilmezdik! 

Son olarak orada barış gücü bulundurma hatta BM barış gücüne komuta etme konusunda en uygun ülke Türkiye"dir diye düşünüyorum. “ ve lakin bi şertiha ve surutiha” onu da ilgilileri sorarsa söyleriz. 

Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
21-07-2012 13:06 - 2213 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
19-05-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım