Alevi Vakıfları Federasyonu Başkanı Av. Doğan Bermek Habercem'de 'Türkiye BOP bataklığında mı?' başlıklı yazısında önemli sorular sordu ve Diyanet İşleri Başkanlığına çağrıda bulundu. Bermek: "Tüm müftüler, imamlar halka Suriye’de yapılanların günah, ayıp, din dışı ve ahak dışı ve insanlık dışı olduğunu anlatmaya başlamalıdır. Kardeş kavgasının vebali, o günahı işleyenler kadar, o kavgaya karşı durmayanların da ebediyen üzerinde olacaktır." dedi.
AVF Başkanı Bermek şunları söylüyor:
"Toplumların sosyal düzenlerini sarsacak, rahatsız edecek olaylar olduğunda inanç önderleri konularla ilgili açıklamalar yapıyorlar. Örneğin Lübnan kardinali, iki pilotumuz kaçırıldığında derhal tavrını koyuyor. Halep piskoposları kaçırıldığından bu yana dört ay geçti, çok sayıda papaz ve Alevi din adamı Suriye’de işkence gördü, kaçırıldı ve öldürüldü. “Allah-u Ekber” diye bağırarak öldürdüklerinin ciğerini çıkarıp yiyenler, “Allah-u Ekber “ diye bağırarak silahsız insanları yere yatırıp başını satırla kesenler, beş yaşında çocukları asanlar, “Allah-u Ekber” diye kadın, yaşlı ve çocukları tarayıp öldürenler dünya basınının ve kamuoyunun kayıtlarına defalarca girdiler, o kayıtlardan biz de bazılarını gördük, gördüğümüz vahşet ve hainlikten saatlerce kendimize gelemedik. Bu cinayetleri işleyenler din adına, İslam adına işlediklerini iddia ediyor ve Allah’ın adını, İslam adını bu kirli, insanlık dışı işlerinde çekinmeden kullanıyorlar. DİB, Diyanet İşleri Başkanlığı 120 000 kişilik kadrosunda belki de Türkiye’de en fazla yabancı dil bilen yetişmiş insanı tek çatı altında istihdam ediyor. On binlerce DİB mensubu hem doğu, hem de batı dillerine vakıf ve eminim ki interneti de çok yakından takip ediyorlar ve bu haberleri, yorumları bizden daha kolayca anlıyorlar. Bu korkunç işleri yapanlar İSLAM olma iddiasında. Biz Aleviler böyle bir Müslümanlık görmedik, bilmedik ve tanımıyoruz. Bu kişilerin Suriye’de yaptıkları, Muaviye’nin annesi Hind’in Uhud savaşında Hz. Muhammed’in amcası ve süt kardeşi “Seyyid-üs Şüheda” Hz. Hamza’ya yaptığı, Yezit’in ve Şimr’in Kerbela’da Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hüseyin’e yaptıkları ile birebir aynı.
Bildiğimiz kadarı ile bu olaylar İslam dininin kabul edebileceği olaylar değil. En azından DİB başkanının Kadir gecesi mesajındaki şu ifade “Zalimlerin hak ve hukuk tanımayan, azgınlaşan ve şımaran iradelerine karşı tavır almak, kısacası insanlığın barış ve huzuru için hayrın anahtarı şerrin kilidi olmak, yeryüzündeki bütün Müslümanların sorumluluğudur.” ifadesi Diyanetin de bu zulmü, bu şerri onaylamadığını çekingen ve dolaylı bir dille de olsa anlatıyor. Ama gelin görün ki, bu vahşet, bu eziyet, bu zulüm öyle yuvarlak, anlaşılması zor cümleler ile anlaşılır bir biçimde kınanmış olmuyor, hatta kınanmıyor bile. Suriye’de ve ortadoğuda siyasi bir mücadeleyi din savaşına çevirmek isteyenlere karşı, kafalardaki kuşkuları dağıtacak mesajları açıkça ve tekrar tekrar vermek Diyanet’in temel sorumlulukları arasındadır, Hemen akla gelen bazı sorular şöyle;
· İki pilotumuz kaçırılınca Lübnan kardinali hemen açıklama yapıyor da, iki piskopos kaçırılınca DİB nerede idi ve halen nerede?
· İnsanların kalbini çıkarıp yiyenler, çocuk ve kadın katilleri insanları kesip biçerken, öldürürken “Allah-ü Ekber” diye bağırıyor, DİB nerede?
· DİB Suriye’de yaşanan bu olayları onaylıyor mu da susuyor, onaylamıyor ise neden konuşmuyor?
· Türk ve dünya kamuoyu önünde İslam’ın temiz ismini korumak için, bu vahşete karşı tavrını koymak için, kendi ifadesi ile hayrın anahtarı, şerrin kilidi olmak için yeryüzündeki bütün Müslümanların sorumluluğunu Diyanet neden paylaşmıyor, görüşlerini açık bir dille ilan etmiyor?
· İnsan keserken, çocuk asarken “Allah-ü Ekber” diye bağırmak işlenen insanlık suçunu affettirir mi?
· “Suriye’deki kadınların ve kızların Al Nusra savaşçılarının cinsel isteklerini tatmin etmeleri gerekir.” diye fetva verenlerin görüşlerini İslam dini Kabul eder mi?
Biz Aleviler olarak şiddetin her türlüsüne, kimden ve hangi nedenle gelirse gelsin karşıyız, her zaman karşı olduk ve karşı olmaya da devam edeceğiz. İslam dininin bir şiddet dini olmadığına inanıyoruz. Suriye’de yaşananları kınıyor, din bir yana, insanlık dışı buluyoruz. Al Nusra ve onun gibilere göz yumanların, yardımcı olanların, yataklık yapanların mutlaka cezalarını çekeceklerine inanıyoruz. Lübnan’da kaçırılan iki pilotun hemen serbest bırakılmasını istiyoruz, Dışişleri Bakanlığı ve güvenlik yetkililerinin Türkiye’de rehin tutulduğu iddia edilen piskoposları bulmalarını istiyoruz.
Diyanet İşleri Başkanlığı da, Türkiye’de Sünni İslam inancının otoritesi olarak kendi duruşunu en kısa zamanda belirlemek ve kendisine bel bağlayan, kendisini takip eden insanlara doğru yolu göstermek ve bunu açık, net, anlaşılır bir dille ve hemen anlatmak zorundadır. Tüm müftüler, imamlar halka Suriye’de yapılanların günah, ayıp, din dışı ve ahak dışı ve insanlık dışı olduğunu anlatmaya başlamalıdır. Kardeş kavgasının vebali, o günahı işleyenler kadar, o kavgaya karşı durmayanların da ebediyen üzerinde olacaktır."
Yazının tamamı için
http://www.habercem.com/turkiye-bop-batakliginda-mi--/204118