Batı'nın halka zorla kabul ettirmeye çalıştığı muhalif liderler kimlerdir? Bu isimler Suriye halkı tarafından nasıl karşılanıyor? İşte bu soruların yanıtlarını YDH Suriye temsilcisi Mehmet Serim araştırdı.
Maddeler halinde sözde muhalif liderler..
1 ) Genel itibari ile birbirleri ile alakaları yok. İç ve dış muhaliflerin aradan geçen 2,5 yıl içinde bir kez bile temasa geçtiği, bir konuda anlaşmaya varabildiği, strateji geliştirebildiği görülmedi.
2 ) Muhaliflerin oluşturdukları çatı örgütlerin ABD, Fransa, İngiltere, Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye tarafından oluşturulduğunu Suriye halkı çok iyi biliyor.
3 ) Bu çatı örgütlerin başına geçen isimlerden Burhan Galyun'un Şam Üniversitesi Öğretim Üyesi iken Hz. Muhammed'e hakaret ettiğini ve akademik rütbe düşürme cezası aldığını Suriye halkı biliyor. Dolayısıyla aynı Galyun'u Müslüman Kardeşler ile birlikte gören halk Galyun'a inanmıyor.
4 ) Mişel Kilo'nun Fransız istihbaratına çalıştığı kanısı zaten olaylardan önce yaygındı. Muaz el-Hatip ise, bir Hollanda petrol firmasına çalıştı. Bu firma sadece petrol çıkarma değil bulunduğu ülkelerde başka faaliyetleri ile de meşhur dünya devi bir firma.
5 ) Ahmet Carba'nın yolsuzluk, kadın ve uyuşturucu işlerine bulaştığı ve ceza aldığı da biliniyor.[1]
6 ) Hükümeti kurmakla görevlendirilen Başbakan Gassan Hito, George Bush gibi Teksaslı...
7 ) Muhaliflerin en önemli müftülerinden (fetva veren) ve sıradan muhaliflerin büyük din adamı olarak gördükleri Adnan Arur, Suriye ordusundan "fiili livata nedeniyle" atılmış ve ceza almış birisi. Mahkeme kayıtları mevcut.
8 ) Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi adı verilen yer, dünya basını tarafından "insan hakları savunucusu" olarak lanse edilen Rami Abdurrahman kod adlı Usame Ali Süleyman'ın MI-6 tarafından sık sık ziyaret edilen dönerci dükkanıydı.
9 ) İlk Antalya toplantısı dahil olmak üzere toplantılara/oluşumlara katılan bazı isimlerin yolsuzluğa bulaştığını Suriye medyası belgelerle halka anlatmayı başardı.
10 ) Ulusal Geçiş Konseyi ve Ulusal Koalisyon'daki isimlerin yüksek sesle birbirlerini yolsuzlukla suçladığı biliniyor.
Bütün bu örneklerin üzerine Batı'nın hiç de inandırıcı olmayan söylemleri eklendi. "Suriye yönetimi kimyasal kullandı" dediler, olmadı. "Esad kendi halkını bombalıyor" dediler, olmadı. "Saldıracağız" dediler, olmadı. "Muhaliflere silah yardımı yapacağız" dediler, olmadı. Bin bir türlü yalan dolanı artık muhalifler bile yutmuyor.
Esad, böylece zaman içerisinde "Suriye'de reform isteyen, silahlı da olsa bir şekilde muhalefet edenler" ile "dış kaynaklı Suriye'ye şeriat getirmek isteyen, bombalı eylemler ile çocuk gözetmeden katleden, insanların kalbini yiyen canileri halkın gözünde birbirinden ayırmayı başardı.
Savaş nereye gidiyor?
Şimdi geriye "yönetimin yanına çekilecek ÖSO, şimdilik sessiz kalınarak destek verilen Kürtler ve hepsi dışarıdan gelen ve Suriyelileri öldüren el-Kaide uzantılı örgütler" kaldı.
Ordu, bunların hepsi ile değişik yoğunlukta savaş halinde; ancak öldürülen hemen herkes sadece "Nusra üyesi terörist."
Batı ise, çaresizlik içinde "muhaliflere" yapacağı yardımları konuşuyor. Bir yandan ise, çeşitli senaryolar için hazırlık yapıyor. Bir yandan el-Kaide uzantılı örgütlerin "İslam Devleti ilan edeceği" senaryoları var, bir yandan Suriye'ye "nitelikli operasyon yapılacağı" söylentileri. ABD'den son günlerde gelen haberler blöf de olsa Suriyelilerin hayatına renk katıyor.
Suriye'nin eski Ankara Büyükelçisi Nidal Kabalan ise iddialı: "Birkaç ay içinde Suriye'deki hemen her şehir merkezinde Suriye ordusu tamamen hakim hale gelecek."
Demek ki, şimdi yürütülen strateji, çatışmaların tamamen kırsala taşınması... Sonrasında ise, savaşılan grupların yalnızlaştırılması...
Bakalım Esad bunu başarabilecek mi?
Mehmet Serim-YDH-Suriye temsilcisi