06-06-2013 tarihinde eklendi
Müslümanlar Hz. Ebu Talib'e minnet ve şükran borçludur


Eski Diyanetişleri Başkanlığı emekli danışmanı Araştırmacı Yazar Ali Akın İslam dünyasının Hz. Ebu Talib'e minnet ve şükran borçlu olduğunu söylüyor. Akın Hz. Ebu Talip ve Tarihte Gizli Kalmış Gerçekler adlı eserinin ön süzünde şunları söylüyor:

İslam tarihinde üstü örtülmüş pek önemli gerçeklerden bir tanesi de, Hz. Ebu Talib'in iman konusudur. Çocukluğunda Peygamberimizi bağrına basıp baba şefkatinden çok daha büyük bir şefkatle onu besleyip büyüten, onu kendi öz çocuklarına tercih eden, fedakâr eşiyle birlikte onun bakımına büyük bir özen gösteren bu mutlu ve kutlu insan, peygamberliğinde de ona en büyük desteği vermiş, müşriklerin o denli ağır baskı ve çetin düşmanlıklarına rağmen Peygamberimizi korumayı canına minnet bilmiş ve bu ağır misyonunu ifa ederken de dâhice bir plan uygulayıp imanını gizli tutmuştur. Böylece Kureyş içindeki nüfuz ve hakemliğini korumuş ve bunu tamamen Peygamberimizin ve Müslümanların lehine kullanmıştır. Bu eşsiz hizmetlerinden dolayı bütün Müslümanlar, ona minnet ve şükran borçludur.

Hz. Ebu Talib'in söylediği şiirlerden, onun sarsılmaz bir imana sahip olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Zaten din uğruna babalar ile evladın ve kardeşlerin birbirlerine kılıç çektiği bir dönemde onun, ölümü de göze alarak Müslümanları koruması, imanının yeterli bir kanıtı değil midir?
Ne var ki, Mekke fethinde zahiren Müslüman olmaktan başka hiçbir seçenekleri kalmadığından dilleriyle Müslüman olup pusuya yatan Süfyanîler, içlerinde sakladıkları cahiliye zehrini, Peygamberimizin vefatından bir süre sonra ilk fırsatta kusmaya başladılar ve hilafet makamını gasp ile ellerine geçirdikten sonra da Hz. Ebu Talib ile Peygamberimizin torunlarını şehit ettiler ve Peygamberimizin birinci hamisini de kâfir göstermek çabası içine girdiler. Bu bağlamda uydurttukları hadislerde ayetlerin nüzul tarihlerini göz ardı edecek ve Ebu Talib'in ölüm anında bile iman etmediği konusunda, baş müşrik Ebu Cehil'i de şahit gösterecek kadar insaf ölçülerini aştılar.

Öte yandan bu Süfyanî hükümdarlar, cahiliye âdetlerini de horlatmaya başladılar; İslam'ın getirdiği hayat tarzını terk edip cahiliyenin hayat tarzını yaşamaya başladılar; Müslümanlara karşı keyfî ve gaddarca uygulamalar başlattılar; saraylarında da müptezel bir hayat yaşamaya başladılar.

Ayrıca, bu Süfyanîler, Müslümanların dikkatlerini, kendi uygulamalarından ve İslam'ın temel sorunlarından uzak tutmak için de, çok kolay yoldan cennete gitmek yollarını gösteren hadisler uydurttular. Şöyle ki: Bu hadislere (!) göre, ibadet edenlerin ve hatta kısa bir duayı veya Kur'an'ın kısa bir suresini okuyanın bütün günahları bağışlanır ve cennete gider. Bu hadislere (!) göre, artık Müslümanların, Allah'ın rızasını kazanıp cennete gitmeleri için zor işlerle uğraşmalarına gerek kalmaz.

İslam'ın gerçeklerini ortaya koymak, tetkik ve tahkik ehli bencileyin araştırmacıların boynuna farz olduğu düşüncesiyle, 1998 tarihinde yayınlanmış olan Peygamberimizin Hayatı, Kur'an ve İlk Sapmalar adlı eserimizde bu konuları kısa olarak yazmıştım. Sonra, Ehl-i Beyt muhibbi bazı bağrı yanık zatların yürek yakan serzenişleri karşısında, bu konuları müstakil bir kitap halinde yazmayı düşündüm. Zira bugün İslam dünyasının içinde bulunduğu yürekler acısı durumun gerçek sebebi, Müslümanların, taassup ve gaflet sonucu olarak, Ehl-i Beyt yolundan Süfyanîlerin yoluna sapmalarıdır. Bu konu ile ilgili gerçekleri anlayıp kabul etmedikleri müddetçe Müslümanların, Fuyuzât-ı Muhammediyye'ye erişmeleri ve dünyada da kendilerine yaraşır bir konuma gelmeleri mümkün değildir.

http://caferider.com.tr/muslumanlar-hz--ebu-talib-e-minnet-ve-sukran-borcludur_h9511.html