Türkiye siyasi denetimden çıkamadı
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), Türkiye ile yürüttüğü “denetim sonrası diyalog” (post-monitoring) süreci hakkında bugün Strasbourg’daki genel kurul toplantılarından tartışıp oyladığı bir raporla, Ankara’yı en az iki yıl daha siyasi gözetimde tutmayı kararlaştırdı.
Raporla beraber hazırlanan karar tasarısı genel kuruldaki oylamada 35’e karşı 142 oyla kabul edildi. Oylamada 6 parlamenter çekimser kaldı. Toplam 47 Avrupa ülkesinin ulusal parlamentolarından vekillerin temsil edildiği AKPM’nin kararında, Türkiye’nin 2004 yılından bu yana gerçekleştirdiği reformlar memnuniyetle karşılanmakla birlikte, siyasal ve kurumsal reform sürecinin henüz tamamlanmadığı ve gerçekleştirilen reformların demokratikleşme kriterlerini “kısmen” karşıladığı ifade edildi. Reform sürecinin “yeni bir Anayasa ve yeni bir siyasal rejim tanımlamasıyla” sonuçlanabileceğinin not edildiği kararda, bu nedenlerden yola çıkılarak, Türkiye’nin denetim sürecinden tamamen çıkarılmasıyla ilgili kararın 2014 ve 2015 yıllarında yapılması öngörülen yerel, cumhurbaşkanlığı ve genel seçimleri sonrasında verilmesi benimsendi.
Kararda, özellikle ifade özgürlüğü alanında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadıyla uyum sağlanması ve yeni anayasanın Venedik Komisyonu ile istişare içinde hazırlanması isteniyor. Laiklik ilkesi, eşcinsel hakları, azınlık hakları, Alevilerin hakları, sendikal haklar ve Ergenekon, Balyoz ve KCK davalarında savunma hakları gibi konularda kaygılar dile getiriliyor.
Kürt sorununa “ulusal azınlıklar” başlığı altında yer verilen kararda, “Türk makamlarının PKK lideriyle yürüttüğü” ifade edilen “barış sürecinin” “kırılgan” olduğu ve “desteklenmesi gerektiği” ifade edildi. Bu arada, AKPM’nin Türk heyeti üyelerinden Ertuğrul Kürkçü (BDP) tarafından oylama sırasında sunulan iki önergeyle karar metninden “Türk halkı” ve “PKK terörizmi” ifadeleri çıkarıldı. Söz konusu önergeyle “Kürt sorunu ve 40 binden fazla insanın ölümüne neden olan PKK terörizmi” ifadeleri , “Kürt sorunu ve Türk devleti ile PKK arasında 40 bin kişinin ölümüne neden olan mücadele” olarak değişti.
Yine Ertuğrul Kürkçü tarafından sunulan bir değişiklik önergesiyle, “Ülkenin gelecekteki demokratik sistemini ve yönetim şeklini belirlemek Türk halkı ve Türkiye’nin karar vereceği bir konudur” cümlesi, “Ülkenin gelecekteki demokratik sistemini ve yönetim şeklini belirlemek Türkiye’nin kurumları ve vatandaşlarının karar vereceği bir konudur” şeklinde değiştirildi.
AKPM Denetim Komisyonu tarafından oylama sırasında sunulan ve oy çoğunluğuyla kabul gören bir başka değişiklik önergesiyle de Türkiye topraklarından çekilecek PKK’lılar için, “terörist” yerine “aktivist” terimi benimsendi. Aktivist teriminin kullanımına gerekçe olarak “uluslararası planda müşterek bir terörist tanımlaması bulunmaması” gerekçe gösterildi.
Türk parlamenterlerin tutumu farklı oldu
Rapor ve karar, AKPM üyesi Türk parlamenterleri de böldü. AKPM’nin AKP’li üyelerinin çoğunluğu karar aleyhinde oy kullandı. Türk heyetine başkanlık eden Liberal Grup üyesi AKP milletvekili Nursuna Memecan ise rapora ek olarak verdiği eleştiri belgesine rağmen nihai oylamada çekimser kaldı. AKPM’nin CHP’li üyelerinden Deniz Baykal ve Gülsün Bilgehan karar lehinde oy kullanırken, diğer CHP’li üye Haluk Koç çekimser oy kullandı. AKPM’nin AKP’li üyeleri tarafından oylama sırasında verilen değişiklik önergelerinin çoğu da reddedildi.
AKPM tarafından kabul edilen karar, siyasi, hukuki ve kurumsal açıdan Türkiye açısından Avrupa Parlamentosu’nun (AP) geçen hafta yine Strasbourg’da oyladığı karara oranla çok daha önemli. Türkiye, demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti konularında Avrupa Konseyi üyeliğinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle 1996 yılında Avrupa Konseyi’nde siyasi denetime alınmış, 2004 yılında bu süreçten kısmen çıkarılıp, “denetim sonrası diyalog sürecine” dahil edilmişti. Şimdi bu süreçten çıkmak ve demokrasisi “sabıkasız” Avrupa ülkeleri ligine dahil olmak istiyor. Bu konuda da karneyi AB değil, Strasbourg merkezli Avrupa Konseyi veriyor. Dolayısıyla Avrupa Konseyi düzeyinde siyasi açıdan “normalleşmeden” AB’den de olumlu not almak mümkün değil.
|
|