Suriye krizinin enerji bileşeni
‘Suriye’nin dostları’ olarak adlandırılan tarafların İstanbul’da tamamlanan görüşmeleri Suriye krizindeki güç dağılımına nitelik bakımdan hiçbir değişiklik getirmedi. Görüşme sırasında en dikkati çeken olay, yapılan iki açıklama idi. Biri Doha’da meydana getirilen Ulusal Suriye Muhalefeti Koalisyonu Başkanı Muaza Al-Hatıb’ın bir süre sonra istifa edeceği idi. Diğeri ise ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin ABD’nin Suriye’li isyancılara yapılan yardım tutarının 250 milyon dolara çıkarılması oldu.
Uzmanlar ne birinci ne de ikinci haberin Suriye’deki ve Suriye etrafındaki durumun gelişmesi açısından fazla bir önemi olmadığını düşünüyorlar. Rus yorumcu Yevgeniy Yermolayev’in görüşüne göre ‘Suriye’nin dostlarının’ yaklaşımını belirleyen ana faktörler hala geniş kitle için gizli kalıyor. Yermolayev sözlerine şöyle devam etti:
Batı’da Suriye krizine müdahale Suriye halkının diktatörlük rejimine karşı mücadelesine destek vermek, ülkenin demokratikleşmesi ifadeleri ile haklı gösterilmek isteniyor. Neden olarak ileri sürülen bu hususlar o kadar gülünç ki ciddiye almasak da olur. Çünkü bu durumda ABD Suriye’nin demokratikleşmesi için ne politik partileri ne de seçilmiş bir parlamantosu olan ülkelerle, ayrıca Al-Kaide milityanları omuz omuza mücadele ediyor şeklinde bir durum ortaya çıkıyor.
Demokrasiden bahsediliyor olması dikkat dağıtmak için, bunu anlamak mümkün. Yeri gelmişken belirtelim: İstanbul’daki son toplantı bu açıdan son derece iyi bir örnek olmuştur. Burada muhafetin askeri sorunlarından bol bol konuşuldu, politika ise çok az dile getirildi. ‘Suriyeli isyancıların dostları’ tarafından atılan adımların en önemli nedenleri konusunda ise tek bir kelime edilmedi, en azından halka açık bir şekilde. Bu tıpkı 10 yıl önce Irak’a müdahaleden önceye benziyor: George Bush ekibi ve müttefikler arasında yapılan toplantılarda her şey konuşulmuştu, ancak Irak petrolü ve gazı hakkında tek bir kelime edilmemişti.
Suriye’de büyük petrol ve gaz yatakları yok, ancak eşi olmayan coğrafik konumu ülke toprakları üzerinden petrol ve gaz boru hatları geçirilmesini mümkün kılıyor. Birkaç yıl önce İran’dan Suriye üzerinden geçerek Akdeniz’e ulaşacak ‘İslam gaz boru hattı’ denilen proje doğmuş idi. Muhtemel terminal yerleşimi için Lübnan limanı Trablusşam’ın adı geçmekteydi. Bu proje batıda ve bölgede bazı politikacıların panik krizine yakalanmalarına neden olmuştu. Bu politikacılar projede ‘geleceğin şii enerji birliğini’ görmüşlerdi.
Bununla hemen hemen aynı zamanda Katar’dan Suudi Arabistan üzerinden Ürdün, Suriye ve Türkiye’ye uzanan bir gaz boru hattı döşenmesi projesi ortaya çıktı. Bu gaz boru hattının artık Suriye üzerinden geçirilemeyeceği anlaşılabilir bir durum. Ancak gelecekte bu sorunu bir şekilde çözmek isteyenlerin çıkacağı muhtemeldir. Ancak Esad’ın yurt dışındaki karşıtları için önemli olan başka: İran ve Irak’tan Suriye üzerinden Lübnan’a uzanacak ‘İslam gaz boru hattı’ projesi artık mümkün değil. Bu sonuca ulaşma için kaç insan hayatının defa edilmiş olduğu ise kimsenin umrunda değil.
Yani krizin nedeni yine enerji kaynakları mı? Bu düşünce fazla büyütülmüş bir şey mi? Ne de olsa Suriye krizi içinde hem ABD’nin jeopolitik hedeflerini, bölge ülkelerinin liderlik mücadelesini ve diğer faktörleri içermektedir.
Uzman Viktor Nadein-Rayevskiy bu konuda görüşlerini şöyle dile getiriyor.
Bazı durumlar ve benzerlikler Suriye krizinin enerji bileşeninin büyük önem taşıdığını düşündürüyor. Türkiye’nin komşusu Suriye ile ilgili politikasını takip etmek ilginç. Çünkü birkaç yıl önce Türkiye yönetimi ‘komşularla sıfır problem’ politikası çerçevesinde Suriye rejimi ile iyi ilişkiler kurmuş idi. İki ülke ekonomik ve diğer alanlarda ilişkilerini geliştirmekteydiler. Ancak ‘İslam gaz boru hattı’ projesinin ortaya çıkmasından sonra Türkiye’nin politikası değişmeye başladı.
Bilindiği üzere Türkiye kendini bir kavşak olarak görüyor, bu kavşak üzerinden bölgedeki enerji kaynaklarının Avrupa’ya akması gerektiğini düşünüyor. İslam gaz boru hattı ise Türkiye’ye uğramadan geçecekti ve kontrolü dışında kalacaktı. Türkiye’nin Katar’dan döşenecek boru hattına daha fazla ilgi duyduğu anlaşılabilir bir durum. Suudi Arabistan ve Ürdün gibi transit ülkeler için de aynı durum söz konusu. Avrupa ülkelerine gelince İran gazını da kullanmaya hazırlardı. Onlar projesi yapılan Nabucco gaz boru hattını kullanmak istiyorlardı. Ancak ABD’nin baskısı altında bu düşünceden vazgeçmek zorunda kaldılar. ABD, İran petrolünü ve gazını almaya devam eden ülkeler üzerinde baskı uygulmaya devam ediyor. Amerikalılar Avrupa ülkelerini Katar gaz boru hattına doğru itmek istiyorlar, çünkü Amerikan şirketlerinin bu ülkedeki durumları oldukça güçlü. Böylece Suriye’nin dostları denilen tarafların enerji çıkarlarının birbirine denk geldiği açık bir şekilde görülüyor. Bunun sonucu olarak da Suriye’de şimdikinin yerine daha ılımlı bir yönetimin getirilmesi isteğini görüyoruz. Bu tür ekonomik ve politik çıkarlar karışımını Irak ve Libya’daki savaşlar sırasında da görmüş idik. Suriye konusunda neden bir yarıcalık olsun ki?
Suriye krizinin muhtemel ‘enerji bileşeni’ üzerine uzmanların görüşleri işte böyle.
|
|