“Arap baharı” onu yaşamış olan halklara yıkıntı ve ıstıraplar getirdi. Dünyanın en zengin insanlarından biri Suudi Arabistan Prensi Al-Valid ben Talal işte bu fikrini açıklamış oldu. Arap ülkelerini kapsamı altına alan devrimlerin sonuçlarından söz etmenin henüz erken olmasına rağmen, durum şimdilik patlamaya gebe kalıyor. “Arap baharı” ıstıraplar getirdi, halkları istikrar ve güvenlikten yoksun ederek yıkıntılar halini aldı. Prensin bu sözlerini Arap medyası aktarıyor. Al-Valid ben Talal, yöneticilerin, bu devrimlerin ülkelerine gelmesini istisna etmemelirini uyardı, çünkü buna karşı bağışıklık olmadığına işaret etti.
Prens sözlerinin haklı olduğunu kaydeden Rusyalı doğubilimci Vyaçeslav Matuzov konuşmasına devamla şunları söyledi.
Mısır’da dini ve laik siyasi güçler arasındaki karşı duruşma bundan öncekine kıyasla çok kuvvetlidir. Bu durumdan çıkar yol şimdilik görünmüyor. Ülke ise pratik olarak bölge politikasının dışında kalmış bulunuyor. Demokratikleşme yaftası altında Batı Suriye’yi ne zaman sona ereceği belli olmayan yıkıcı bir savaşa sürükledi. “Arap baharını” yaşamış olan başka ülkelerdeki durum da bundan farklı değil, her yerde kaos, yıkım, siyasi istikrarın olmayışı, ekonomik problemler mevcuttur. Bunun nedeni ise, Arap dünyasını kapsamı altına alan devlet darbeleri, demokratik devrimler değildir. Bu, Amerikan global korporasyonlarının yıllarca bölgede hazırladıkları jeopolitik durumun değişmesi, önde gelen bölgesel oyuncuların yokedilmesi veya zayıflamasını amaçlayan planlarıdır.
Al-Valid ben Talal’in söyledeği sözlerin arkasında ne duruyor? Bölgede yer alan süreçlerden samimi bir hayal kırıklığı mı, yoksa bunlardan Krallığı koruma endişesi midir? Ne şu, ne de bu. Ummanlı politikacı Ali ben Masud al-Maaşani’nin fikri işte budur.
Elbette ki, Suudi Arabistan’ın iktidar çevrelerinde belli başlı bir anda Körfez ülkelerini de kapsamı altına alabilecek “Arap baharıyla” ilgili sakıncalar yok değil. Bununla birlikte al-Valid ben Talal böyle bir açıklama yaparken, kişisel vatandaşlık tutumunu ve Krallık makamlarının ruhunu belirtmiyor. Basra Körfezi bölgesinde istikrar ve “Arap baharının” yayılmasının önlenmesi, Prensi yalnız biriktirdiği milyarların korunması ile ilgili garantilerin olup olmaması açısından ilgilendirmekte.
Al-Valid ben Talal, devrimlerin hiç bir zaman Basra Körfezi ülkelerine yayılmayacağından emin olduğunu bildirdi, çünkü “buradaki yöneticiler” adildir. Fakat Prens, Bahreyn’deki durumun bugün bile gergin kaldığını, Suudi Arabistan’ın doğu eyaletlerinde periodik bir halde protestolar patlak verdiğini görmezlikten gelemez. Medya’ya göre, Katar’da bundan bir yıl önce emir muhafızları isyan ederek Hamad ben Halife al Tani’nin sarayını ele geçirme çabasında bulunmuşlardı.
Vyaçeslav Matuzov, al-Valid ben Talal’in sözlerini tam anlamıyla algılamamaya çağırıyor.
Prensin sözleri, Arap dünyasında olup bitenlerden Suudi Arabistanlı makamların duydukları endişe düzeyinin, bu hastalığın kendilerinde yayılmasına yer vermemek için elinden gelen tüm önlemleri alacak kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Fakat Amerika’nın bununla ilgili kendi planları var. Körfez Krallıklarının güçlü mali potansyele sahip kaldıkları sürece onlar dünya süreçlerinin gidişine etki yapabilecek global bir güç kalacaklar. ABD’yi böyle durum tatmin etmiyor, çünkü sözüm ona “Arap baharı”, Arap dünyasını zayıflatmayı amaçlayan projenin gerçekleştirilmesinden başka bir şey değildir. Burada kimse için istisna yapılmayacaktır.
Uzman, şimdi Amerika’nın Suriye’deki planlarının frenlediğini bildiriyor. Suriye anlaşmazlığının nasıl sonuçlanmasına yeni Büyük Ortadoğunun kurulması ile ilgili Amerikan projesinin gerçekleştirilmesi bağlı olacak. Ya proje olarak kalacak, ya da “Arap baharının” bıçağı altına yeni yeni ülkeler sürüklenmiş olacaktır. Şu anda Batı ülkelerine Suriye’yı yıkmaya coşkuyla yardım edenler de içinde.