“Libya Yüksek güvenlik Komitesi”ne bağlı savaşçılar tarafından Libya Adalet Bakanlığına ait El Cedide cezaevine saldırı düzenlendi. Saldırıyı gerçekleştirenler gardianları kovarak tüm tutukluları salı vermek tehdidinde bulundular. Libya Herald gazetesinin bildirdiğine göre saldırıyı düzenleyenler, Libya Adalet bakanı Saleh al Margani’nin istifa etmesinde ısrar ediyorlar. Geçen Pazar günü de aynı grubun üyeleri Adalet Bakanlığına silahlı saldırı düzenleyerek Adalet bakanını ve diğer memurları binadan dışarı attılar.
Gözlemcilere göre yer alan olayların ardındaki neden,Adalet bakanı tarafından televizyonda yapılan açıklamadır. Libya Adalet bakanı bu açıklamada Bani Valid’in sakinlerinden 23 kişinin ölümü konusunda araştırma yapacak komisyonun kurulacağını bildirdi. Sözü geçen kişiler daha önce savaşçılar tarafından Misurata kentine zorla götürüldüler.Bu kişilerin üzerinde gaddarca işkencelerin izleri görüldüğü cesetleri birkaç gün önce bu kentte bulundu. “Libya Yüksek güvenlik Komitesinin” veya bununla bağlantılı gruplardan birinin bu cinayetle ilişiği olduğu tahmin ediliyor. Ve belki Adalet Bakanlığına ve El Cedide cezaevine yapılan saldırılar, sadece savaşçıların Libya’nın efendisi kim olduğunu anımsatmak yeltenişidir. İnsan hakları savunucusu Fatma bu an-Niran Rus radyosuna verdiği demeçte Misurata olayına değinerek şunu söyledi:
Bu cinayet tüm Libya’yı sarstı.Bu olay iskenceler ve öldürmelerle bitmedi. Yönetim,öldürülenlerin cesetlerinin, akrabaları tarafından yerli hastanenin morgundan alınmasını talep etti. Akrabalar, ölen kişinin aynı gün toprağa gömülmesini gerektiren İslam geleneğine aykırı olarak bu talebi yerine getirmek istemediler. Bu,bizim için geçmişte emsali olmayan olaydır. Akrabalar bu suretle yönetimi araştırma yaparak suçlu olanları cezalandırmaya zorlamak istediler. Fakat yönetimin öldürülen kişilerin çabuk olarak toprağa gömülmesini istediği izlenimi hasıl oluyor. Bu, cinayetin izlerini gizlemek olanağını verecek. Öldürülenlerin cezetmlerinde ise müthiş işkencelerin izleri görülüyor".
Ölenlerin akrabaları uluslararası toplumu ve insan hakları izleme örgütlerini Libya’da insan hakları alanında oluşan duruma dikkat etmeye ve Bani Valid sakinlerinin öldürülmeleri olayı konusunda uluslararası araştırmayı gerçekleştirmeye çağırıyorlar. Fakat gözlemciler, bu bakımdan dıştan yardım yapılması beklenemiyeceği fikrinde birleşiyorlar. Muammer Kaddafi’nin öldürülmesinden sonra Batı’nın Libyalıların hakları uğrunaki mücadeleye ilgisi hemen ortadan kalktı. Bunun için Libyalılara yalnız kendilerine güvenmek kalıyor. Hükümete de özel umutlar bağlanamaz.
Rusya’nın eski Libya Büyükelçisi Aleksey Podtserob Rus radyosuna verdiği demeçte şunu söyledi:
"Libya yarı Somali devletine dönüştü. Ülke gerçekte ayrı kısımlara bölündü. Merkez hükümeti taşradaki durumu kontrol edemiyor. Bunun için de merkez hükümeti şu veya bu bölgelerdeki gelişmelere etki yapamıyor. Libya’nın ayrı ayrı bölgelerinde ve kentlerinde üstün konum alan savaşçılar da insanları, öncelikle bundan önceki rejimi desteklemiş olanları kaçırarak işkenceler yapıyor ve bu kişileri öldürüyorlar. Söz konusu politik intikam değildir. Sadece Kaddafi’yi desteklemiş olan klanlara arka çıkacak kimseler yoktur. Halbuki böyle klanlar sayıca çoktur".
Savaşçılar tarafından Trablusteki bakanlıklara saldırılar düzenlenmesi, Libya hükümetinin bölgelerin yanı sıra başkentte de durumu kontrol edemediğini gösteriyor. Libya hiç olmazsa formel şekilde birleşik devlet olarak çok mu kalacak, belli değildir. Fakat Libya’nın Somali’nin deneyimini tümüyle tekrarlayacağı ihtimal dışı değil.