Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Ekim 2012 tarihli özel basın özgürlüğü raporunda Türkiye’deki basın özgürlüğünün ‘kriz’ seviyesine ulaştığını belirtiyor.
'Türkiye'nin Basın Özgürlüğü Krizi' başlığı ve ‘Gazetecilerin Hapsedildiği ve Muhalefetin Suç Sayıldığı Karanlık Günler’ alt başlığıyla yayımlanan rapor, Türkiye’de kitlesel gazeteci tutuklamalarını ve gazetecilere karşı açılan çok sayıda cezai kovuşturmayı inceliyor.
Rapor, ‘hükümetin basında oto sansürü doğuran baskısına’ da dikkat çekiyor.
Gazetecileri Koruma Komitesi (The Committee to Protect Journalists - CPJ), Türkiye’de 76 gazetecinin demir parmaklıklar ardında olduğu, bunlardan da en az 61’inin doğrudan gazetecilik faaliyetleri ile ilgili olarak hapis cezasına çarptırıldığı tespitinde bulunuyor.
Raporda, 15 gazetecinin aleyhindeki delillerin de ‘yeterince açık olmaması nedeniyle’ CPJ’nin suçlamaların dayanağını araştırmaya devam ettiği belirtiliyor.
CPJ'nin eleştiri oklarının hedefinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin basına yönelik tutumu var.
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hükümeti basına karşı yakın tarihinin dünya çapında en büyük saldırısını yürüyor” ifadesinin yer aldığı özel raporda, yetkililerin terör suçları veya devlete karşı suçlarla itham ettikleri gazetecileri hapsettiği ve oto sansürün yerleşmesi için çeşitli baskıcı taktikler kullandığı yazıyor.
Komite, ‘alıngan ve inatçı’ olarak tanımladığı Başbakan Erdoğan’ın her türlü eleştiriyi kişisel bir saldırı olarak algıladığını belirtip ekliyor:
“Erdoğan açıkça gazetecilerin itibarına saldırıyor, medya organlarını, eleştirel yazılar yazan çalışanları uyarmaları ya da işten atmaları için zorluyor ve çok sayıda hakaret davası açıyor.”
Erdoğan hükümetinin, Doğan Medya Grubu’na karşı açtığı vergi kaçakçılığı davası için de ‘siyasi sebeplerle açılmış olabileceği’ belirtiliyor.