İngiliz basınında Libya'da yaşananlar ele alındı. İndependent gazetesine yazdığı bir makalede Patrick Cockburn, bu olay ve Arap Baharı arasında bir bağ kuruyor. Cockburn, makalesinde, Batılı medyanın Arap Baharı sırasında eski lider Muammer Kaddafi'nin güçlerini kötü, muhalifleri ise iyi olarak gösterdiğini; ama gerçeklerin bundan çok daha karmaşık ve çok daha farklı olduğunu yazıyor.
Makale şöyle devam ediyor: "Muhalifler, söylenenden çok daha anarşist ve çok daha saldırgandı. Nato'nun sağladığı hava desteği olmasaydı Kaddafi'ye karşı birkaç haftadan fazla direnemezlerdi, ama o devrildiğinden beri muhalifler bir grup eşkıyaya döndü. (…) Aslında [muhalifler] Amerika veya Batı karşıtı değillerdi ama liderlerinin Batı yanlısı tavırlarına muhaliflerdi. Bu yüzden de Arap Baharı'nın başından beri, eski liderlerinin boyun eğdiği dışarıdan müdahale girişimlerini kabul etmeyeceklerini söylüyorlardı."
Yine Independent gazetesinde yazan Robert Fisk ise "provokatörler politika ve dinin kaynaşmadığının farkında" başlıklı yazısında, protestolara yol açan filmin yapımcısının güvenliğini neden göstererek saklanmasına atıfta bulunarak şunları diyor: "Bir kere daha bir internet ukalası Orta Doğu'yu birbirine kattı. Peygamber karikatürleri, Kuran'ı ateşe verme girişimleri, ve sahte bir çöl.
Batılı Hristiyan fail saklanırken masum kişiler boğuluyor. Müslümanlar da failin yaptığına karşılık inanılmaz bir şekilde öç alınca, [Batılılar] İslam'ın şiddet dolu bir din olduğu iddialarının "kanıtlandığını" sanıyor. Ortalığı biribirine katanlar aslında Orta Doğu'da politika ve dinin kaynaşmadığının farkında. Çünkü burada bu ikisi aynı şey. 1,6 milyar Müslüman'ı bilerek kışkırttığının farkında olan ve kendilerinin "Hristiyan papaz", "karikatürist", "film yapımcısı" ve "yazar" olduğu hayaliyle yaşayanların yaptıklarının bedelini Libya'da Chris Stevens, Afganistan'da Birleşmiş Milletler çalışanları ve Türkiye'de rahipler canlarıyla ödedi. (…) Ama biz de sütten çıkmış ak kaşık değiliz. Paris'te bir sinema, içinde İsa'yla bir kadının sevişme sahnesi olan bir filmi gösterime soktuğunda, Hıristiyanlar binayı ateşe vermişti."
Guardian gazetesinin yazarlarından Ian Black ise "rahatsızlık verecek gerçeklerle yüzleşilmesi" gerektiğini belirtiyor. Kahire'de ve Bingazi olanların Arap Baharı'nın devirdiği iki rejimin aslında ülkede kökten dinciliği halktan uzak tuttuğunun ortaya koyduğunu yazıyor Black. Ona göre, Kaddafi ve Mübarek sabit fikirli diktatörler olmuş olsa da, Amerikalı diplomatlar o zamanda terörist saldırılara maruz kalmıyordu. Black, Libya'nın yeni başbakanını açıklayacağı bir günde, "nefret edilen zorba bir hükümdar" olarak nitelediği Kaddafi'nin devrilmesine yardımcı olan bir diplomatın öldürülmesine dikkat çekileceğinin yeni hükümet için oldukça sinir bozucu olacağını söylüyor. Black ayrıca, saldırının 11 Eylül'e denk gelmesinin, o günün artık çok uzun bir dönem boyunca "medeniyetlerin çatışmasıyla" bağdaştırılmasına neden olacağını yazıyor.