30-08-2012 tarihinde eklendi
Haşimi BBC'ye Konuştu
Yine aynı hikayeler

 

Hakkında 150 terör eyleminden yakalama emri çıkarılan firari Irak Cumhurbaşkan yardımcısı Tarık el Haşimi Irak'daki istikrarsızlığın tam kalbindeki bir isim. Şu anda Türkiye'de, İstanbul'da fiilen bir kanun kaçağı olarak yaşıyor.

Ülkesinde ise, ölüm mangalarını desteklemek suçlamasıyla gıyabında yargılanıyor.

BBC televizyonunun Hard Talk adlı programına konuk olan Tarık Haşimi, adil bir yargılama ve can güvenliği garanti edilirse ülkesine dönüp yargı önüne çıkmaya hazır olduğunu söyledi.

Suriye konusunda "Nuri Maliki ile Türkiye'nin ayrılıkları gözönüne alındığında Türkiye'nin bölgesel hesaplarında bir piyon olabilir misiniz acaba" sorusuna ise Haşimi, "Ben kendi siyasi görüşleri olan ve şu an mecburen Türkiye'de olan bir politikacıyım. Kimsenin gündeminin parçası değilim" diye yanıt verdi.

Haşimi, kendisi hakkındaki suçlamaların siyasi muarızları, özellikle de Başbakan Nuri el Maliki tarafından üretilmiş bir senaryo olduğunu söylüyor. Haşimi 2006 yılında üç kardeşinin öldürülmesinin sebebinin de aslında kendisini siyasetin dışına itmek olduğunu kaydediyor.

Haşimi ayrıca hakkındaki iddiaların ceza mahkemesi değil Yüce Divan'da ele alınması gerektiğini de söylüyor.

BBC'den Stephen Sackur'ın yaptığı mülakattan bazı vurucu soru ve yanıtları aktaralım.

BBC: Size yöneltilen suçlamalar çok ciddi. 2006 yılından yakın zamana kadar ülkedeki bir çok şiddet eylemi ve suikastten sorumlu ölüm mangalarını bizzat örgütlediğiniz, fon sağladığınız ve desteklediğiniz öne sürülüyor. Kendi korumalarınızın önemli bir kısmının üst düzeyde Şii hükümet mensupları, politikacılar, yargıçlar ve daha nicelerine yönelik suikastlere bizzat katıldığı öne sürülüyor. Bu suçlamaların ciddiyeti ve halen ülkenin cumhurbaşkanı yardımcısı olduğunuz gözönüne alındığında Irak'a dönüp yargı önüne çıkmanız en doğrusu olmaz mı?

Haşimi: Ben hazırım. Ama bu kadar suçlanan bir insanın en azından güvenliğinin sağlanması gerekir. Nerde benim güvenliğim? Irak'da bir muhafız kıtası vardı emrimde. Ama bunların çoğu tutuklandı. Uluslararası toplum benim ve muhafızlarımın can güvenliğini garanti ettiği takdirde hemen dönmeye hazırım.

BBC: Haklı olabilirsiniz. Ama gıyabınızda yürüyen mahkemede muhafız kıtanıza mensup kişiler sizin suikastlerin örgütlenmesi ve gerçekleştirilmesi için kendilerine binlerce dolar akıttığınızı anlattılar. Mesela muhafızlarınızın eski komutan yardımcısı Riyad Kubeysi nasıl kontrolden çıktığını düşündüğünüz Sunni bir dinadamının oğlunun öldürülmesi emrini verdiğinizi en ince detaylarıyla anlattı. Bu kadar ağır suçlamalar karşısında güvenlik kaygılarınız ne olursa olsun yargı önüne çıkmanız gerekmez mi?

Haşimi: Ben hazırım. Zaten bu nedenle Birleşmiş Milletler'e başvurup hakkımdaki iddiaları incelemelerini istedim. Bu insanlar bu itirafları yapmayı ağır işkenceler altında kabul ettiler. Muhafızlarımdan biri işkencede öldürüldü. Biri halen kayıp.

BBC: Konunun özüne hiç girmiyorsunuz ama. Ölüm mangaları kurdurdunuz mu? Mali destek sağladınız mı? Çok sayıda Şii Iraklının öldürülmesinden sorumlu musunuz?

Haşimi: Hayır, hayır. Eğer böyle bir niyetim olsaydı, 2006'da kardeşlerimi, yakınlarımı öldürenlerden intikam almaya girişmem gerekirdi. Bu konudaki soruşturma Maliki'nin emriyle durduruldu. Kimsenin öldürülmesi için emir vermedim. Iraklı veya yabancı. Muhafızlarıma cinayetler için 200 dolar verdiğim öne sürülüyor. Muhafızlarımın maaşları 750 ila 1500 dolar arasında değişiyordu. Bunun bir mantığı var mı?

BBC: Peki, mahkeme devam ediyor ve daha da edecek. Siz ülke dışındasınız. Irak hükümetinin en önemli Sünni üyesi olarak örneğin, Amerikalılarla hiç görüştünüz mü? Size ülkenize dönmeniz yolunda bir telkinleri oldu mu?

Haşimi: Konuşmadım.

BBC: Ülkeye dönmenizi söyleselerdi ne yapardınız? ABD Başkan Yardımcısı Jo Biden'ın verdiği genel mesajlardan Irak'daki bütün farklı mezhep ve milliyetlerden liderlerin biraraya gelmesi isteği çıkıyor.

Haşimi: Biden'ın mesajı bana değil Maliki'ye verilmiş bir mesajdır. İktidarı paylaşmak yerine kendi tekeline almaktadır. Gelirlerin paylaşılması yerine kendi yakınlarını zengin etme yoluna gitmiştir.

BBC: Şii ve Sünni hükümet mensuplarının birbirini karşılıklı suçlaması sadece nefreti derinleştirmiyor mu? Sizin yakınlarınız Başbakan Maliki'yi "Şiilerin Saddam'ı" diye tanımlıyor. Partiniz siz yurt dışına kaçtığınızdan bu yana hükümetten desteğini çekti. İletişim Bakanı istifasını sundu. Daha yakında halen Başbakan Yardımcısı olan Sünni politikacı, Başbakanın en yakınındaki kişi Salah el Mutlak, Maliki'nin "sert ve gerici bir diktatörlük inşa ettiğini" söyledi. Sünniler böyle tavır alarak nefreti körüklemiş olmuyor mu?

Haşimi: Son altı yıl içinde izlediğim siyasete bakılırsa böyle olmadığı anlaşılır.Bizi suçlayamazsınız bu gelişmelerden dolayı. Mevcut hükümetin temelini oluşturan Erbil anlaşması bazı koşullara dayanıyordu. Bunların başında da iktidarın paylaşımı geliyordu. Yabancı muharip askerlerin çekilmesinden hemen sonra Nuri Maliki hükümet içinde bir darbe yaptı ve Erbil anlaşmasıyla kabul ettiği yükümlülüklerine sırt çevirdi. Bu durumda nasıl oluyor da, başbakanla işbirliği yapmıyoruz diye suçlanabiliyoruz? Değerlendirme yaparken Maliki ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasındaki ilişkiye niye bakmıyorsunuz mesela? Sadrcılarla Maliki arasındaki ilişkiye niye bakmıyorsunuz? Sorun sizin odaklanmaya çalıştığınız gibi sadece Şii ve Sünniler arasında yaşanmıyor.

BBC: Buna odaklanışımın ve önemseyişimin sebebi şu an Suriye'de yaşananlar. Amerikan, Irak ve Rus istihbarat örgütlerinden gelen haberler Irak ile Suriye arasında giderek ardan boyutlarda silah, cephane ve Sünni savaşçı akışı olduğu yönünde. Bunun yanında Irak'da El Kaide bağlantılı Sünni örgütlerin şiddet eylemlerinde de artış görülüyor. Böylesi bir ortamda, önde gelen bir Iraklı Sünni politikacı olarak omuzlarınızda sorumluluk hissetmiyor musunuz? Maliki'yi Saddam diye damgalamak yerine anlaşma yolları aramanız gerekmez mi?

Haşimi: Denedik. Aylarca uzlaşma aradık. Ben şahsen kendisini arayıp bir uzlaşma aradım geçen Aralık ayında. Fakat bir netice alamadık. Sözler verdi ama tutmadı. Kendisine ve hükümetine, siyasi sürece güven sarsıldı. Bunun sorumluluğu Maliki'ye aittir.

BBC: Acaba kullanılıyor musunuz diye bir düşünce geçiyor aklımdan. Çünkü şu an Istanbul'da oturuyorsunuz. Türkiye hükümeti bir çok konuda özellikle de Suriye konusunda Maliki ile karşı pozisyonlarda. Maliki hala Esad rejimine bir ölçüde yakınlık duyuyor, Türkiye ise Esad'ın gitmesini istiyor. Bu durumda Türkiye açısından bölgesel hesapları içinde bir hayli faydalı bir piyon olabilir misiniz acaba?

Haşimi: Kimsenin, hiç bir tarafın elinde bir araç ya da piyon değilim. Türkiye'de oluşum bir mecburiyetten dolayıdır. Durum normalleştiğinde beni Bağdat'ta göreceksiniz. Ben politikacıyım, kendime ait siyasi bir duruşum ve Türkiye'nin politikalarına da kendime has bir bakışım var. Kimsenin gündeminin parçası değilim.

BBC: Suriye bugün maalesef paramparça olmaya doğru gidiyor gibi. Bu durumun sizin ülkenizdeki zaten kötü olan durumu kaçınılmaz olarak daha da derin bir krize sürükleyebileceğini düşünüyor musunuz?

Haşimi: Suriye halkının meşru ayaklanmasını tümüyle dini ayrılıklar üzerinden değerlendirmek istemem herşeyden önce. Suriyelilerin daha iyi bir yaşam talebi meşrudur. Bu kadar basit. Bunu dini bir çatışma diye tanımlayamayız. Esad rejimiyle Suriye halkı arasında bir çatışma yaşanıyor. Bu nedenle bu insanların inisiyatifine destek verici bir yaklaşım içinde olmalı, diktatörlüğü, otokrasiyi, açık ve demokratik bir rejime dönüştürme çabalarına yardımcı olmalıyız. Gelişmeler bu yönde olursa Irak üzerinde büyük bir etkisi olacağını sanmıyorum. Irak'da 2003 yılında rejimin devrilmesi ardından, ikinci aşamaya geçerek alternatif bir rejim kurma şansını elde ettik.

BBC: Evet ama Irak'da bugün tartıştığımız bir çok gerilimin altında halen dini ve etnik bölünmeler var gibi görünüyor. Sizce Irak'ın geleceği Kürt, Sünni ve Şii bölgelerinin tam özerkliği yani bir anlamda ülkenin üçe bölünmesinde mi yatıyor?

Haşimi: Bugün yönetim tarzı konusunda bir sorunumuz var. Anayasamız var, siyasi süreçlerimiz ve tecrübemiz var. Irak'ın bütünlüğünün korunması herkesin çıkarınadır. Bunun yanında anayasamızda eyaletlerin kendilerini özerk bölgelere dönüştürme hakkı tanınmıştır. Bu ülkeyi bölecek bir şey değil anayasal bir yoldur. Bu konuda hiç bir kuşkum yok. Şu an bir dini ayrılık sorunu yok diyemem ama bu çok büyük bir problem değil. Maliki yönetim tarzını değiştirir ya da yerini ulusal temsil gücüne sahip ve anayasaya sadık bir başkasına bırakırsa halledilebilecek bir sorun var karşımızda. Bugün Amerikan yönetiminden yetkililerin Irak'da demokratik bir yönetimin kurulduğu ve görevin tamamlandığı açıklamalarını çok sakıncalı buluyorum. Amerika'nın Irak'daki misyonu gerçek bir demokrasi kurulduğu zaman tamamlanır.

http://caferider.com.tr/hasimi-bbc-ye-konustu_h7044.html