Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem): “Her kim bağnazlık ederse veya kendisi için bağnazlık edilirse iman halkasını boynundan çıkarmış olur.” (el Kafi, 2/308/2)
Müslümanlar içerisinde ve kendilerini çok dindar gösterenlerin dünyasında yaşanan fitne, günah, düzensizlik ve tutarsızlığın nedeni; İslam'ın iman ve amel esaslarına göre Müslümanların birliğini sağlayacak ve koruyacak organların az oluşu veya hiç olmayışıdır. Müslümanlar genelde “bana dokunmadıktan sonra, bana zarar vermediği takdirde” fitne ehline göz yuman başıboş bir insan yığınıdır. Nefsi algılarına göre kendisine bir zarar verildiği zaman da imani hiçbir kural ve kavram gözetmeden atış serbest, yalan, gıybet, iftira ibadet mantığı ile hareket eder böyleleri.
Mümin olduğunu gören ve iddia eden çokları İslamiyet'i, iman değerlerini, günahı, sevabı kendi düşünce ve çıkarlarına göre yorumlamaktadır. Bu bağlamdan dolayı, din ve iman karmaşasından doğan korkunç amaçlı zararlı çalılar, Müslümanlara, onların topluluklarına, birliğe, ilahi olgulara kötülük, fitne, fesat ve dehşet saçmaktadırlar. Bunun dindeki adı yobazlıktır. Yobazlık ise bir nevi dinsel fanatizmdir, günümüzde ise bir ümmül habaistir yani pisliklerin, kötülüklerin anasıdır.
İslam'ın, temel kaynağı olan Kuran'dan, Hz. Fahri kâinat efendimizin sahih sünnetinden, Ehlibeyt İmamlarının yaşam felsefesinden ve imani değerlerden uzaklaşmanın ortaya çıkardığı bu dinsel yobazlık her zaman her yerde değerleri erozyona uğratmış ve uğratmaktadır.
Hz. Peygamber efendimiz ve Ehlibeyt İmamlarının taassup, radikalizm adlarıyla daima yerdikleri yobazlık, sadece bu günün değil, tüm çağların en büyük hastalığı olmuştur. En zararlı, en tehlikeli ve en büyük ve en sürekli bela, yobazlıktır. İnsanoğlu kanser gibi, veba gibi hastalıkları alt etmiş, tedavi etmiş ama yobazlığın üstesinden gelememiştir. Hz. İsa aleyhisselamın deyimi ile “Körleri, felçleri Allah’ın izni ile tedavi ettim ama cahili tedavi edemedim.” Cahillikten kaynaklanan yobazlığın tedavisi çok zordur ve eğer genlere sirayet etmiş ise gayri mümkündür. Hurafe ve batıl geleneklerin yok edilmesi, ülkelerin fethedilmesi yobazlığa esir olmuş benliklerin tedavisinden daha kolaydır. Hz. Peygamber efendimiz cahiliye bataklığını tarihe gömdü, yeni bir çağ başlattı ama cehaletten kaynaklanan yobazlığın kirli bataklığını kurutamadı.
“Yobazlık, kişinin kendi düşünce ve kabulleri önünde işine gelmeyen her inanca ve işine gelmeyen herkese şaşı bakma neticesinde çelme takarak taca atma tutkusunun kuduz bir hal alışıdır.” Bu tutum din ve iman adına yapılabileceği gibi dinsizlik ve imansızlık adına da yapılabilir. Ancak din ve iman adına yapılan yobazlık daha zararlı, daha tehlikeli ve daha kalıcıdır.
Yobazlık, insanın dini kavramları ve kutsal değerleri kullanmasına ve bu değerlere zarar vermesine neden olur. Yobazlık ilerleyip derinleştiği zaman, dini insanlığa tebliğ ederek öğreten peygamberleri bile insana beğendirmez, böyleleri onlara bile din öğretmeye kalkışır.
Dinin ana hedefi Allah'a teslim olmaktır. Yobazlığın ana hedefi ise din üzerinden kendini var etmektir. Bu yüzdendir ki, Allah’ın dininde hüküm ve kaynak ilahi değerler iken, yobazlığın yaşam şekli içi boş, sahte sloganlardır. İçi boş olan sahte slogancıların sıfatlarını yazarak, konuşarak deşifre ettiğiniz zaman yobazlığın hışmı devreye girer ve yobazlardan nasibinizi alırsınız. Birde bakarsınız ki, Allah'ın dini açısından takvalı, temiz ve gayretli insanlar bir tür şeytan gibi gösterilir. Yobazlık bu namert zulmünü İmam Ali aleyhisselamdan, İmam Mehdi aleyhisselama, Merhum Kuleyni’den, Merhum İmam Humeyni’ye ve sonrasında birçok muhlis insana reva görmüştür. Yobaz için her şey, kirli penceresinden gördükleridir. Kirli pencerenden bakıp gördükleri ne dindar olabilir, hatta ne de insan. Tarih boyunca, gerçek dindarlar din içine çöreklenen yobazlardan çok çekmişlerdir.
İmam Zeynul Abidin (aleyhisselam) kendisine taassup hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: “Sahibinin kendisi sebebiyle günahkâr olduğu taassup; insanın, kavminin kötülerini diğer kavimlerin iyilerinden daha hayırlı görmesidir. İnsanın kendi halkını ve kavmini sevmesi bağnazlık değildir. Kavmine zulüm üzere sadece bağnazlıktan dolayı yardım etmesidir.” (el-Kafi, 2/308/7)
Sözümüzü İmam Ali aleyhisselamın şu buyruğu ile noktalayalım: “Eğer illa da bağnazlık edecekseniz, hakka yardım etmek ve çaresiz insanların yardımına koşmak hususunda bağnaz olun.” (Gurer'ul-Hikem, 3738)
Selam ve dua ile