1377 yıl önceki Muharrem ayı’nın onuncu günü olan Aşura gününde, Hz.Peygamber’in (s.a.a) emaneti Ehl-i BeytKerbela’da katledilmiş, şehitler şahı Hz.Hüseyin’in (s.a) mübarek başı gövdesinden ayrılarak Kerbela çölünün kızgın kumlarına düşürülmüş, aile efradı, hatta 6 aylık çocuğu ve yarenleri kılıçtan geçirilmiş, Peygamber hanedanı kadınlar esir edilmiştir.
O günden beri Müslümanlar için Muharrem bir yas ayı, Aşura bir yas günüdür. Sadece Müslümanlar için değil Hz.Hüseyin’in neden katledildiğini bilen, Kerbela’yı anlayan her insan için Aşura bir matem günü olmuştur.
Kerbela şehitlerinin mesajını anlamak istemeyen hatta unu unutturmak isteyen bazı çevreler ise yası bayrama çevirme çabasındadır. Bu nedenle olsa gerek Kerbela şehitlerine ağlamayı kınamakta, o gün tatlılar pişirip Aşura gününü tatlı bayramına çevirmek istemektedirler.
Kimileri de bazı asılsız, uyduruk rivayetlere itibar gösterip Kerbela vakasını görmezden gelerek yas gününü bayrama çevirmeye çaba göstermektedir.
Muharrem ayı yas ayıdır, Aşura günü yas günüdür!
Hz.Peygamber (s.a.a) Hz.Hüseyin (a.s) hakkında “O’na Müslümanlardan ancak az bir gurup yardımda bulunacak ki onlar onlar kıyamet günü benim ümmetimin şehitlerinin efendileridir. Mızrakla atından düşürüldüğünü ve koyun gibi başının kesildiğini görür gibiyim” diyerek ağlamıştır. O’nun (s.a.a) ağladığını gören yanındaki ashabı da ağlamıştır.
Yine Hz.Peygamber (s.a.a) “Şüphesiz Hüseyin’in katlinden dolayı müminlerin kalbinde asla soğumayacak bir sıcaklık vardır.”diyerekEhl-i Beyt taraftarlarının sonsuza dek sürecek olan matemine işaret etmiştir. “Allah’ım Ehl-i Beyt’imin benden sonra başlarına gelenleri ve karşılaşacakları musibetleri sana şikayet ediyorum” diyerek de zalimlerden bizzat müşteki olmuştur.
O halde Aşura’ya karşı olan tavrımız bizim safımızı belirlemektedir. Bu saf, ya Hz.Peygamber’in (s.a.a) yolu Hz.Hüseyin’in safı olacaktır, ya da Peygamber’in (s.a.a) şikayetçi olduğu azmış, sapmış bir gürühun safı olacaktır.
Aşura Zalimlere; saltanatın, makam ve mevkilerin esiri, maddenin ve nefsinin kölesi olanların uğrayacağı akıbeti, geçici bir süre kazandıklarını zannetseler bile, Allah’ın huzurunda ve insanlığın vicdanında sonsuza dek kaybettiklerini göstermiştir.
Aşura, mazlumlara; inandıkları değerleri hayatları pahasına onurla korumanın, bu yolda bütün dünyevi varlıklarını feda etmenin, zulüm karşısında o gün kaybetseler bile Allah’ın huzurunda ve insanlığın vicdanında sonsuza dek kazananların kendileri olduğunu göstermiştir.
Zalimler karşısında Allah’ın indirdiği dinin özünü korumak adına canını, başını, ailesini, kısaca tüm dünyevi varlıklarını hiç düşünmeden feda eden Hz.Hüseyin’in bu duruşuna biz “Hüseyni Duruş” diyoruz. Hüseyni Duruş hayatımızın ilkesidir. Bizi safımızdır. Hüseyni duruşun tanımı “Zillet bizden uzaktır” sözünde yatar.
Allah bizi Hz.Hüseyin’in (a.s) yolundan ayırmasın.