01-05-2014 tarihinde eklendi
Allah Sevgisi


Hak Muhammed Ali söylemi bütün gücünü Allah sevgisinden almaktadır. Allah’a duyulan sevgi Peygamber ve Ehli Beyt sevgisinin özünü, kaynağını oluşturmaktadır. Tasavvufi anlayışa göre gizli bir hazine olan ve bilindiğini murat eden Allah’u Teala Muhammed Mustafa’yı kendi nurundan yaratmıştır. Bütün evreni de O’nun hatırına var etmiştir.

Hz. Peygamber’i ve onun ailesini de kuşatacak bir şekilde genişletilmesi iki şekilde açıklanabilir.

Birincisi Kuran’ı Kerim’de Allah Peygamber ve Ehli Beyt sevgisini emir, tavsiye ve tespit eden ifadeler bulunmaktadır.

İkinci olarak da şöyle açıklamak mümkündür. Tevhit inancının inanan insanın iç dünyasındaki sevgiyi diriltici ve çoğaltıcı etkisi, Hz. Peygamber ve O’nun Ehlibeyt’inden başlayarak bütün insanlığı ve eşyayı kuşatan bir sevgi taşmasına neden olmaktadır.

Bu taşmanın temelinde Allah’a aşk ve sevgiyle bağlanma ve yönelme bulunmaktadır. Tevhit inancı, insanı manevi olarak zenginleştirmekte, onu sevgi üreten bir merkez, hayatın anlamını keşfeden anlamlı bir hale getirmektir.

Adı Yunus misali kimseye kin tutmayan olgunlaşmış ve zenginleşmiş gönüller, bütün aleme bir gözle bakmışlardır.

Bizim kültürümüzü oluşturan, ona asırlar ötesinden şekil ve mana veren Hak aşığı erenlerimiz sevginin insanı insan yapan, başka bir ifadeyle onu insanlaştıran, olgunlaştıran, özelliğine dikkat çekmektedirler.

Ehli Beyit’ten olan Pir-i Türkistan olan Hoca Ahmet Yesevi; aşksız kişi insan değildir, sevgisiz kişi Şeytan kavmindendir; sözüyle, sevgiyi insanla buluşturmaktadır. Ona göre sevgisiz bir insan düşünülemez. Ve mümkün de değildir.

 Ona göre Hz. İbrahim (a.s.) misali imar eden gönül mimarları kalp kırmamış insanı kâmil olma yönünde sürekli bir ilerleyiş içerisinde olmuşlardır. Aşığın Allah sevgisinden dolayı gözyaşı dökmesi içi ve dışının bir olması, yani manevi bir arınma gerçekleştirmesi ve bütün bu süreci yaşarken yanıp, kavrulması aşkın tezahürlerindendir.

Kalpte duyulan Allah sevgisi, davranışlara da sabır, tahammül, hoşgörü ve fedakârlık şeklinde yansır. Hacı Bektaş Veli’nin kendi ayıbını gör ol! Kendi nefsinin emrinden kaçın! Kendini kendi halinden gafil tutma! Düşman hakir de olsa hor tutma!

Israr etmek dostluktur. İncinsen de incitme!  İyiliğe karşı kötülük hayvanlıktır. Fenalığa karşı iyilik insanlıktır, fenalığa karşı fenalık köpekliktir. İyi tabiatlı olmak selamettir. Allah sevgisinin değiştirici dönüştürücü etkisiyle bireyselleşmeden soysallaşmaya adım atmış kâmil bir insanın davranışlarını sıralanmaktır.

Yani Rıza hayatın olduğu gibi kabul edilmesidir. İnsanın okyanusa katılması var oluşun başına İhlâs tacı koymalı, huzura çıkma kemerini kuşanmalı, ibadet bineğine binmeli, teklik makamına erebilmek için kulluk kırbacını eline alıp, gayret atını birlik makamında koşturmalıdır. Gönlünü tevhit suyuyla beslemeli ruhunu Hakkın nurlarıyla ışıklandırmalı, insanın özü benim sırrımdır, bende onun sırrıyım incisine kavuşmak için görüntü denizinde dalgıç yapmalıdır.  Bu konuda Kaygusuz Abdal şöyle diyor; Bu dergâha her kim aşk ile gelirse nasibini alır. Aşkla gelmeyen mahrum kalır. Tarikata bağlılık, mürşide sadakat ve Allah sevgisini hissedebilmek için aşk duygusunu yaşayabilen insanlar, dergâha alınmıştır. Bu konuda da bir şart konulmamıştır.

Ancak aşk ateşinde pişmeyen gönüllerin olgunlaşması mümkün görülmemiş olacak ki Kaygusuz Abdal tarafından tasavvuf yoluna girmeye davet edilmemişlerdir. Genel olarak Alevilerde Allah aşkının özel bir yeri vardır.

Aşk cana bir hareket getirir, Alevi Bektaşilikte elif harfi şekil itibariyle düz olmasından dolayı ruhun yukarıya, Allah’a ulaşmasını sembolize etmektedir. Cim; ve dal çeşitli şekillerde açıklanırlar. Cim’in Cemalullah, yani Allah’ın güzelliği, dalında Allah aşkı okyanusa dalmak anlamına geldiğine inanılmaktadır.

Âşıklar söz ve halleri ile insanı kâmilliğe giden yolda öncü olmuşlardır. Âşıkların dışında kalanlar kördürler. Bunlar dünya için çalışırlar. Ve âşıklardan başkasını kendilerine köle ederler. Hâlbuki âşıklar, hakşinastırlar. Müşküllerini halletmiş olup, hedeflerine ulaşmışlardır.

Bunlar, dünyayı düşündükleri gibi ahreti de düşünürler. Peygamber’in izindedirler ve başkasına ümit bağlamazlar. Bunların dışında olanlar, abesle uğraşanlardır. Doğru yolu tutmuş bir insan’ın hayalleri, onu bu dünyadan alır, ulvi dünyaya götürür ve hakka ulaştırır.

Onların yanında Hakk’tan başka bir şey konuşulmaz. Âşıklar Allah sevgisi ile yaşamaya alışmışlardır. İstedikleri, bizzat göründüğü için iddialaşma ve kavgalardan uzaklaşmışlardır. İnsanlar dünyanın malını, mülkünü paylaşmak için tartışıp dururken, onlar Allah aşkı ile doymuşlar, ondan başka şeylere iltifat etmemişlerdir.  

http://caferider.com.tr/allah-sevgisi_m3296.html