“Hz.Peygamber’in (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) sîretinin maruz kaldığı gerçek bir sorun vardır. (Sizin de bildiğiniz üzere) Müslümanların hepsi; hiçbir kuşku duymaksızın Kur’ân’ın Hz.Peygamber’e (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) indiğine ve her türlü tahriften korunmuş olduğuna inanır. Bu hepimizin aleyhine bir hüccettir (mazerete yer bırakmayan delildir). Kur’ân-i Kerîm’de de, Hz.Peygamber’in (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) şahsiyetine dair çok sayıda ayet yer almaktadır. Başka bir şekilde söyleyecek olursak;Peygamberlerin Sonuncusu’nun (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) Peygamberliği, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde isbat olunmuştur demek istiyoruz.
Bu yüzden; bizler de Hz.Peygamber’in (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) şahsiyeti için Kur’ân-i Kerîm’den yola çıkarak temeller atmalıyız. Şayet başarabilirsek – ki bu da kolay bir iştir – Kur’ân-i Kerîm’de yer alan Nebevî Muhammedî şahsiyete dair ayetler seçtiğimiz zaman O Kur’ân-i Nebevî şahsiyete dair bir açıklık hâli hasıl olmuş olacaktır. Bu da Hz.Peygamber’in (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) Sîretini ele almak istediğimizde bize yardımcı olacaktır. (Bu vesileyle) Hz.Peygamber’i (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) Kur’ân-i Kerîm ile koruyabileceğiz. O’nu (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi), ismini ve imajını çirkin göstermek için uydurulmuş o yalan hadis ve rivayetlerden koruyabileceğiz.”
“Hz.Peygamber’i (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) hayatının tüm detaylarıyla tanımak zorundayız. Hz.Peygamber’in (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) isminin Abdullah oğlu Muhammed (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi), annesinin isminin Âmine ve Zevcesinin isminin de Hadîce olduğunu bilmek yeterli değildir. Yetmez bu. Çünkü Kur’ân-i Kerîm “Andolsun ki Allah'ın Resûlünde, sizin için uyulacak en güzel bir örnek var, (o, size en güzel bir numune ve Allah'tan mükâfât umana ve âhiret gününde mükâfât umana ve Allah'ı çok çok anana da en güzel bir örnektir o.)” buyurmaktadır. Bu “usve-i hasene” (pek/en güzel bir örnek - ilanı) için zaruri özelliklerin tümünü gereken Kur’ân-i Kerîm, Hz.Peygamber’e (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) verme sorumlululuğunu kendisi üstlenmektedir...
Hz.Peygamber’i (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) kendisine atfedilen ama Hz.Peygamber’in (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) berî (uzak) olduğu o uyduruk rivayetlerden koruyabilmek için de, (Kur’ân-i Kerîm’e müracaat etmeliyiz). Müslüman her ne kadar şu ya da bu sebeple o hadislerin Hz.Resûlullah’ın (Sallallâhu Aleyhi we Âlih) şahsiyetini ortaya koyduğunu zannetse (de öyle değildir).Zira Kur’ân-i Kerîm semavi kitapların sonuncusudur ve Hz.Peygamber’in (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) şahsiyetini O himaye etmektedir. (Mesela) bazı Siret kitaplarında geçen Hz.Peygamber’in (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) –haşâ– zayıf bir kişiliği olduğuna ya da Risaletinden (Peygamberliğinden) kuşkusu olduğuna dair sözler yer almaktadır. Bizim böylesi şeyleri inanmamız mümkün değildir!”
“Bazı ayet-i şerîfelerin delâleti (işaret ettiği gerçek) aşîkardır. Hz.Peygamber’in (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) şahsiyetini irdaleyen rivayetleri de, Müslüman olarak bizlerin attığı temellere göre yargılayacağız. Hz.Peygamber’in (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) şahsiyetini müdafaa etmek zorundayız. Çünkü Hz.Peygamber’in (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) şahsiyetinin itibarı, her itibarın üstündedir. Kur’ân-i Kerîm de, bu ayetlerle Hz.Peygamber’in (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) şahsiyetini korumaktadır.
Meselâ “Abese ve Tevella/ Yüzünü ekşitti ve başını çevirdi.” (Ayet-i kerîmesini) okuduğumuzda bu Ayet-i Kerîme’nin kınama makamında olduğunu biliyoruz. Böylesi bir fiil, hiçbir durumda Hz.Peygamber (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) hakkında nazil olmuş olamaz! Çünkü Kur’ân-i Kerîm şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz Sen, pek üstün bir ahlâk üzeresin!” Kur’ân-i Kerîm böyle derken; Kur’ân-i Kerîm’i anlamayan bir müfessir geliyor ve bu ayet ile Hz.Peygamber’in (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) kastedilmiştir diyor! Ya da ne Şia ne de Sünni kitaplarıyla hiçbir ilgisi bir rivayet geliyor;O şahsiyet (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) Allah-u Teâlâ tarafından yetiştirip hazırlanmış olduğu halde, yine de Ayet-i Kerîme O’nun (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) hakkındadır (diye iddia edebiliyor)!”
Sâfî sözlerinin sonunda kültür camiasını ve akademisyenlere hitap ederek Hz.Peygamber’in (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) şahsiyetini; Hatem-i Enbiyâ’yı (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) müdafaa ve himaye eden Kur’ân-i Kerîm ayetleri ışığında tanınmasını sağlayacak daha çok araştırma yapma ve yeni eserler ortaya koyma çağrısında bulundu.
Ardından sözü Irak Yüksek öğrenim ve Bilimsel Araştırma Bakanı adına Gelişim ve Bilimsel Araştırma Müdürü Dr. Muhammed Abd Atiyye Sirac aldı. Aynı zamanda da Yedinci Akademisyenler Konferansı Daimi Organizasyon Kurulu Üyesi de olan Dr.Sirac şunları söyledi:
“Şüphesiz insanın, İnsanlığın Efendisi, Peygamberlerin önderli ve Yaratılmışların En Seçkini Hz.Muhammed’den (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) konuşacak vaziyette kalmak, gerçekten de zor bir durumdur. Özellikle de, Şehîtlerin Efendisi Hz.İmam Huseyn’in ve Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Aleyhimasselâm) huzûrunda...”
“Şüphesiz Resûlullah (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) ilahi mesaj olan Kur’ân’ı yüklenmiş ve insanlığa tebliğ etmiştir. Hayatı, rahmetin tüm anlamlarının en şekliyle hayat bulduğu şekilde geçti. Refîk-i Âlâ’ya gidene kadar da hep bu şekildeydi. Ashâbı O’nun (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) için “Bize karşı, kendimizden bile merhametli idi.” demişlerdir. O’nun (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi), ilahi risaletin tüm değerlerini ve ilkelerini tümüyle uygulaması olmasaydı; insanlık, ilahi yolun hakiki manasını anlayamayacak ve gerçek bir örneğini görüp tecrübe edemeyecekti. Onları;cinsiyet ya da coğrafi farklılıkları aşarak tek bir inanç üzere birleştirerek bir toplumsal düzen içerisinde biraraya getiren ve ruh ile beden arasında uyumlu,insanı insan kılan o yol...(İşte o yola) Hz.Resul-i Âzam (Sallallâhu Aleyhi we Âlihi) hidayet öncülüğünü etmiş ve torunu Hz.İmam Cafer-i Sâdık’ın (Aleyhisselâm) sürdürmüştür.
Hz.İmam Cafer-i Sâdık, Babası ile birlikte (Aleyhimasselâm); İslam tarihindeki en büyük okulu kurmuş ve tüm İslami okulların önderleri de o okulun öğrencisi olup büyük bir minnet borçlulardır.”