05-09-2013 tarihinde eklendi
Tarihin en eski mücadelesi, sebepleri ve tuzaklar


 Ey Allah’ın kulları, sizleri ve suçlar işlemiş nefsimi Allah-u Teâlâ’dan sakınmaya (takvaya) çağırıyorum! O Allah size örnekler vermiş, ecellerlerin vaktini O tayin etmiş, sizi yaşatan şeyleri O ulaştırmış, her şeyi kapsamış ve tek tek sayıp dökmüş; amellerinizin karşılığını da, gözlerinizin göremeyeceği bir yere yerleştirmiştir!

Allah-u Teâlâ sizlere ve bize Allah Resûlu Hz.Muhammed Mustafa’nın (Sallallahu Aleyhi we Âlih) sünnetini takip edip takva elbisesini giymede yardımcımız olsun!

Ayrıca 25 Şevval gününde vuku bulan Hz.İmam Cafer-i Sâdık’ın (Sallallahu Aleyhi we Âlih) şahadeti musibeti sebebiyle (şimdiden) taziye dileklerimi iletiyor ve Allah-u Teâlâ’dan bu musibet sebebiyle sizlere bahşettiği ecirlerin, kendi katında sizlere ayırmış olduğu ecri daha da yüceltmesini niyaz ediyorum!

Allah-u Teâlâ’dan bizleri Paspâk İmamlar’ın (Allah’ın salât ve selâmı üzerlerine olsun) hüzünleriyle hüzünlenip sevinçleriyle de sevinen ve davalarını yaşatanlardan kılmasını niyaz ediyoruz!

Sizlerin de bildiği gibi değerli kardeşlerim; Allah-u Teâlâ’nın bizleri yarattığı ve Peygamberleri seçtiği dönemden beri bir mücadele varolmuştur. Allah-u Teâlâ’nın seçtiği yol ile İblis’in ve yandaşlarının takip etmeye and içtiği yol arasında sürekli mücadele halindedir. Birinin vardığı yer güven dolu diyara (aman diyarı cennet) iken, diğerininki de; uçuruma (hâviye’ye) götürür.

Nefislerimizin derinliklerinde bir problem yatmaktadır. O da şudur:

Hak yolunu ve batıl yolunu biliyoruz, ama ya hakkı takip etmiyoruz ya hakkı takip etmekte tembel davranıyoruz.

Ya da kendimizi aldatmaya çalışıyoruz “Tövbe etmemiz için bir ara,bir genişlik doğacak”,“Allah bunun için bizi cezalandırmaz ya” gibi sözlerle... Tüm bunlar gerçekte ayaklarımızı hak yoldan ayağımızı kaydırmaktadır.

Hz.Emîrilmuminîn (Allah’ın salât ve selâmı üzerine olsun) Hz.Resûlullah’ın (Sallallâhu Aleyhi we Âlih) izini takip ederek sürekli insanın problemlerini açıklığa kavuşturmuştur. Bunu; kimi zaman bir öğüt, kimi zaman haram helal yollu şer’i bir hüküm beyan ederek, kimi zaman da günah işlenmesinin şiddetle ve öfkeyle kınanıp yasaklandığı ayetleri okuyarak yapmıştır. Sonuçta insanı sürekli dünyada kendi selâmetini aramaya doğru (bir teşvik,hareketlendirme vs. yolunu benimsemiştir).

İnsan dünya hayatında mutlaka selâmete kavuşmalıdır. Mutlaka selâmete kavuşmalıdır derken başına hiçbir bela (sınav, zorluk) gelmemeli demek değildir. Hayır, tam tersine insan mutlaka (bela ve sıkıntılarla) sınanmalıdır! (Dini literatürdeki haliyle söylersek; mutlaka iptila olmalıdır) Bu bizim yazgımızdır. Her birimiz sınanır, ancak bu sınav amaçlı belalara maruz kaldığında mutlaka selâmete ermeli, İblis’in kurduğu vahşi tuzaklara düşmemelidir hiçbirimiz!

Hz.Emîrilmuminîn (Allah’ın salât ve selâmı üzerine olsun) Nehcül Belaga kitabında ve diğer kaynaklarda bir hutbe yer alıyor. “Kasi’a Hutbesi” olarak bilinir. Bu hutbede Hz.Emîrilmuminîn (Allah’ın salât ve selâmı üzerine olsun) İblis’in sorununu bizlere açıklamaya büyük önem vermiştir.

İblis isyan etmiştir.Allah-u Teâlâ, diğer meleklerle birlikte Âdem’e secde etmeyi ona emretmiş, da isyan etmiştir.İsyan ettiğinde de bir temel atmıştır.

Peki neyin ?

Kibrin.

Âdem ile kendini çok yoz bir şekilde kıyaslayıp (kurduğu kibir temeline dayalı) Allah-u Teâlâ’ya karşı gelme operasyonunu başlattı.

“Ben ondan daha üstünüm. Çünkü ben ateşten yaratıldım,Âdem de çamurdan yaratıldı” diyerek...

Ateşin çamurdan üstün olduğu algısına nereden vardığı konusu şu anda bizim konumuz. Ama sonuçta bu kıyas, batıl bir kıyastır. (Gerçekliği yoktur.) Kesinlikle Allah-u Teâlâ’ya karşı gelmek için bir mazeret arıyordu.

(Bir başka âlim de “Ne kadar da aptalca bir kıyas bu. İkisi de aynı Allah’ın yarattığı unsurlar değil mi?” diyerek meseleye güzel bir özet cevapla yaklaşmıştı. Editör)

Dikkat ediniz değerli kardeşlerim! Kur’ân-i Kerîm Hz.Âdem meselesinin üzerinde durup vurgu yapmasının (ve hatta sık tekrar etmesinin) sebebi bu olayın Allah-u Teâlâ’ya karşı gelmenin ve işlenen günahların temeli oluşudur.

Allah-u Teâlâ’ya karşı gelme ve günah işlemelerin - hepsinin olmasa bile- çok büyük çoğunluğunun kökeninde işte bu halet-i ruhiye (psikoloji) yatmaktadır.

Sonucu ne oldu peki?

Allah-u Teâlâ’nın emrinin karşısında hiçbirşey duramaz! Ne kadar yükselmişse yükselsin!

Allah-u Teâlâ’nın meleklere Hz.Âdem’e secde etmeyi emredişi de kimin itaat edip kimin karşı geleceğinin (ve ruhunun derinklerinde, aslında kimin kime ibadet etmiş olduğunun ortaya döküldüğü) bir denetimdi. İblis bu denetimde başarısız olup kaybetti ve melekler de denetimden başarıyla geçip kazandı.

Dikkat ediniz; iradeleri ellerinden alınmış değildi, seçimleriyle (kazandılar)!

İblis’teki kibir psikolojisi; Hz.Âdem’e boyun eğmesine veyahut başka bir şekilde söylersek, Allah-u Teâlâ’nın ona Hz.Âdem’e secde etmesine dair verdiği emri yerine getirmesine müsaade etmedi.
İblis de bunun üzerine, yani kibrin üzerine bir temel kurdu ve bu temelden beslemeye çalıştı, onu takip eden şeytanları...

Ve onun peşi sıra giden insanları!

Böylece bu sıfat, yani kibir; ilahi öfkeyi üzerine çeken bir sıfat oldu.

Kibirlendi, karşı geldi ve sonrasında da kovuldu!

Kovulunca da kovulup kalmadı. Cennet her insanın, her akıl sahibinin arzusudur. Her türlü hayır oradadır. (İblis) de oradan kovulunca, bizim deyimimizle “intikam almaya” çalışacaktır tabi ki.

Bu intikam için de pusuya yatmıştır.Ahdetmiştir:

“...Andolsun hepsini saptıracağım!...”

Bu hakkın giysisine bürünmüş batıl sunma, ya da batılı sevenlere batıl kılığında batıl takdim etme ve Allah-u Teâlâ’ya itaat etmeye engel, mazeret vs. yerleştirmeyi İblis kendine vazife üstlenmiştir! Allah-u Teâlâ’ya sığınırız hepsinden!

Müminlerin Emîri (Aleyhisselâm) birçok konuya birden değindiği hutbelerinden birini, yani bu Kasıa Hutbesini bilhassa İblis’in yozluklarını sergilemeye ayırıp bizleri ondan sakındırmıştır.

Çünkü İblis’in kullandığı bu ölçüyü biz de kullanıyoruz!

Bazen insan bir-iki sene ibadet eder, kavurucu sıcaklarla dolu yazın tümünü oruçla geçirir de kendini Allah’a karşı bir tabiri caizse alacaklı görür. Ya da kendini hiç kimsenin yapamayacağı bir şey yapmış görür.Aslolan akıbettir! (Sonun nasıl olduğudur!)

Eğer bir kişi kendini bu hayalleri kurarken görmesi, Allah-u Teâlâ’dan çok uzaklaşmış olduğu anlamına gelir!

Mutlaka şükretmemiz gerek!

Mutlaka Allah-u Teâlâ karşısında boynumuzu bükmemiz gerek!

Mutlaka ve mutlaka Allah-u Teâlâ karşısında tevazu etmemiz gerek!

Elbette bu da başka önemli bir konudur.

Şimdi konumuza dönelim.

Öyle yapmamız gerek, ancak bu İblis; bize pusu kurmuştur!

Kişi mutlak İblis’e karşı uyanık halde olmalıdır!

Bizler uyuruz, gafil oluruz ama; İblis gafil olmaz!

Becerikli avcıdır o, her an ağ örmektedir!

Sorun bizim bazen gaflete düşmemizdedir.

Biz İblis’ten daha güçlüyüz!

http://caferider.com.tr/tarihin-en-eski-mucadelesi-sebepleri-ve-tuzaklar_m3263.html