|
Son yılların geçerli gündem maddelerinden birisidir kimlik…
“Kimsin sen?” sorusunu başkaları da sorar, kendi kendimize de sorarız.
Bu soruya ben “Namık Kemal’im” dersem birey kimliğidir sözünü ettiğim… “N.K. Zeybek” dediğimde “Zeybek”lerden olduğumu da söylemiş olurum.
“Sizin sülaleye kim derler?” sorusuna verdiğim karşılık ile ben “Zeyneboğulları” kimliğimi hatırlarım.
“Nerelisin?” sorusunun karşılığında “Bayburtlu"luk kimliğine bürünürüm.
“Ülken neresi?” denildiğinde “Türkiyeli” kimliğim öne çıkar…
“Vatanın?” diye sorduklarında aklıma Namık Kemal’in dizeleri gelir:
“Git vatan, Kabe’de siyaha bürün… Bir kolun Ravza-i Nebi’ye uzat… Birini Kerbelada Meşhede at… Kainata o ihtişamınla görün.”
Milletimin yaşadığı yerdir vatanım… Yeraltında yatanlar ve vatanın göklerindeki ruhlarla birlikte…
“Türk Milletindenim” elbette… Milli kimliğim, Türklüğümdür.
Her türlü mezhep, tarikat ve akım ayrımının üstünde İslam ümmetine mensup olmak da benim kimliklerimden birisi…
İnsan ve insani değerleri savunmak da insan olmak kimliğimin tabii bir sonucu…
“Toplum meselelerinde kendini hangi kimlikle tanımlarsın?” diye sorsalar;
“Milletimin dilini, maddi ve manevi değerlerini ve halkımızın çıkarlarını korumak anlamında milliyetçiyim. Gelirler ve servetler arasında dengeli dağılım, üleşimde adalet, ezilenin kollanması anlamında toplumcuyum. Ahmet Yesevi-Hacı Bektaş Veli çizgisinde maneviyatçıyım. Eksiksiz ve çağdaş demokrasiden yanayım, Milli bağımsızlıktan yana ve antiemperyalistim” derim. Bu da benim ideolojik kimliğimdir.
Ve elbette başka mensubiyetlerim ve kimliklerim de var…
Ve ben bütün bunların dengeli toplamıyım. Sağlıklı olan da budur, diye düşünürüm. Bütün diğer kimliklerimi yok sayıp tek kimliğe saplanıp kalanların, kimliklerinin sağlıksız olduğuna inanırım. Fanatikler, yobazlar, ruh sağlığı bozuk insanlar böylelerinden çıkar diye düşünürüm.
Sadece “ben”ini, kendi çıkarlarını düşünen ve buna göre hayat sürenler en hafif deyimiyle bencildirler.
Kendisini tek kimliğe hapsedip her olaya o kimliğiyle bakanların ruh sağlıkları bozuktur, ama başkaları da onların bu durumlarından zarar görmekten kurtulamazlar.
Nazizm ırk’ı, faşizm devleti, komünizm işçi sınıfını temsil eden partiyi tek değer bilenlerin insanlığa açtığı belalar değil miydi?
Siyasi parti, spor takımı mensubiyetini hayatının tek ölçüsü yapanlar da bu değerlendirmenin tam merkezindedir.
“Yaşamak ve yaşayanlara yararlı olmak sanatı” bütün bu kimliklerin dengesini bulabilmekle ilgilidir, diyorum...
|
|