23-04-2013 tarihinde eklendi
Bir çift sözüm var dostlar!


Gönül erbabının özlem ve hasretle beklediği günlere yavaş yavaş yaklaşmaktayız. Mübarek üç aylar… Büyük üstatlar ahlak derslerinde bazen şöyle bir tabirde bulunur: Nice kimseler vardır namaz niyaz ehlidir ancak bir sonraki namaz vaktinin girmesini hiç istemezler. Yani sadece bir vazife ve o vazifenin ifasıdır onun için söz konusu olan. Ancak buna karşılık nice kimseler de vardır ki bir sonraki namaz vaktinin girmesi için hasret çekerler. Yatsı namazından sonra teheccüt vaktinin girmesi için sabırsızlanırlar. Sabah vaktinin girmesi için tahammülsüzlük gösterirler. İşte bu nedenle diyorum gönül erbabının özlemi var diye. Kimileri yine söylenmeye başlayacak yine mi geldi şu mübarek ay!!! Kimileri on bir ay boyunca gündemde olmayan hastalıklarının esiri olacak yine ve…

Ne hikmetse zahmetsizce cennetin parsellenip bize sunulmasını beklemekteyiz. Unutuyoruz sanki Fahr-i Kâinat Hz. Hatemul Enbiya’nın “cennet zahmetlerle çevrilidir” hadis-i şerifini.

Neyse meramım bu değil aslında, bu satırlarda gönül erbabına hitap etme arzusundayım bu defa. Umarım önce bu fakire bir hatırlama okuyanlara hatırlatma olur ümidiyle. Özlem ve hasretle yolu beklenen günlere bir hazırlık aşaması olur. Ve yine umarım ki hakirin kıyamet zahiresi olur.
Kuran-ı Kerim Bakara suresinde Kitab’ın (Kuran) muttakiler için bir hidayet olduğundan bahseder. Bu, Bakara suresinin ikinci ayetidir. Hemen sonraki ayetlerinde ise muttakilerin sıfatlarını sıralamakta ve muttakileri bekleyen büyük mükâfattan yani felah ve necattan bahsetmektedir.
Kimdir muttaki olanlar? Allah (c.c) muttakiler için tam beş tane sıfat saymıştır.

1- Gayba inanırlar.
2- Namazlarını kılarlar.
3- Allah’ın verdiklerinden infak ederler.
4- Kuran ve önceki kitaplara iman ederler.
5- Ahirete yakinleri vardır.

Dikkat edilecek olursa Allah (c.c) bu sıfatları sayarken ahiret hususunda ahirete yakinleri vardır diye buyurmaktadır. Eğer Hz. Ali (aleyisselam)’ın insanlar arasında yakin kadar az dağıtılan hiçbir şey yoktur minvalindeki hadisini hatırlayacak olursak bu konunun ne kadar önemli ve öncelikli olacağı gözümüzde tecessüm edecektir. Zira bu beş sıfata sahip olanlar Rablerinden bir hidayet üzeredirler ve kıyamet günü kurtuluş ve felaha ulaşanlar da ancak bunlardır.

Bu nedenle gönül erbabının hasretinde olduğu ve o günleri görme arzusunu yaşadığı bu günlerde mübarek üç aylara fikirsel ve ruhsal hazırlık olması ümidiyle kısaca yakin bahsini, hadisler ışığında incelemek istiyorum.
Nakledeceğim üç tane hadis-i şerif Mizan’ul Hikmet’ten seçmeler adlı eserden alınmıştır. İmam Ali (Aleyhisselam) İslam’ı şöyle tarif ediyor: “İslam, teslim olmaktır. Teslim olmak, yakin etmektir. Yakin etmek, tasdik etmektir. Tasdik etmek, ikrar etmektir. İkrar etmek, eda etmektir. Eda etmek ise amel etmektir.” İnandığın şeyi tasdik etmek, ikrar etmek, onun hakkını eda etmek ve ona göre yaşamak, amel etmek istiyorsan öncelikle yakin etmen gerekmektedir.

Aklı başında olan hiç kimse ayranım ekşi demez. Herkes cennet ister. En iyi kul benim demese de iyi kullar arasında olduğunu iddia eder. Ancak kuru iddia hiçbir anlam ifade etmez. İddianın ispatlanması gerek. Belki de konuşunca mangalda kül bırakmamak enaniyetimizin bir ürünüdür ve dolayısıyla her güzel şeyin bizde olduğunu iddia etmekteyiz. Konu yakin ve onun kazandırdıkları olunca olanca gücümüzle ben de yakin ehliyim demekteyiz. Ancak bana sorarsanız soruyu ehline sormamız daha mantıklı ve daha doğru olur. Gelin yakin ehlini Hz. Hatem’ul Enbiya’dan soralım ve kimmiş bu yakin ehli öğrenelim.

Hz. Hatem’ul Enbiya (Allah’ın salat ve selamı Onun ve Ehl-i Beyt’inin üzerine olsun) şöyle buyuruyor: “Yakin sahibi olanların altı tane sıfatı vardır.
1- Allah'ın hakkaniyetine yakin eder ve O’na iman eder.
2- Ölümün hak olduğuna yakin eder ve ona karşı hazırlıklı olur.
3- Yeniden dirileceğine yakin eder o gün rezil edilmekten çekinir.
4- Cennetin hak olduğuna yakin eder ve ona iştiyak duyar.
5- Cehennemin hak olduğuna yakin eder ve ondan kurtulmak için elinden gelen her şeyi yapar.
6- Hesabın hak olduğuna yakin eder ve kendi nefsini hesaba çeker.”
Yukarıdaki hadis-i şerifi naklettikten sonra üzerinde hiçbir yorum yapmaya gerek olmayacak kadar açık ve net olduğunu düşünüyorum. Özellikle altıncı sıfat taşı gediğine koymuş zaten.

Bu yazımda inanç sahibi olmayanlarla işim yok. Sözüm gönül erbabına ve inanç sahibi kimselere. Bizi bedbaht yapan, uhrevi hayatımızı yerle bir eden ve yarınlarımızı karartan yegâne şey arzu ve heveslerimizdir. Arzu ve heveslerimiz ne kadar çok olursa, evliya ve Allah velilerinin köşe bucak kaçtığı bu dünya ile olan bağlarımız bir o kadar kök salar ve bizleri kör eder. Hâlbuki bu dünya bir varmış bir yokmuş diye başlayan bir masal ve öyküden ibarettir. Her masal ve öykünün bir son noktası olduğu gibi bu dünya yaşantısının da bir sonu vardır. Masal bittiğinde hikâyenin içinde kaybolanlar nasıl gerçek hayata dönüyorsa biz de bir gün gerçek hayata gözlerimizi açacağız. Artık masaldaki figüranlar ve sahneler yerini acı gerçeklere bırakmıştır. Bir anlık öyküsel mutluluktan sonra yine hayatın acı gerçekleri karşımızda duruyor. İşte böyle bir gaflete düşmemek, düşmüşsek masallar ülkesinin esiri olmamış Muttakilerin İmamı Hz. Ali (Aleyhisselam)’ın şu uyarısıyla sözlerimi bitiriyorum.

Hz. Ali (Aleyhisselam) şöyle buyuruyor:
“Kim sevdiklerinden ayrılacağına, toprakta meskûn olacağına, hesap vereceğine, yarın şunları yapacağım deyip yarına çıkıp çıkmayacağına ve (yarın kıyamet günü) daha önce amel ettiklerine muhtaç olacağına yakin ederse arzularını azaltıp amellerini çoğaltmak için olanca gücüyle çalışmalıdır.”

http://caferider.com.tr/bir-cift-sozum-var-dostlar_m3221.html