17-09-2012 tarihinde eklendi
Vasiyet Hükümleri


Muhahkak ki her canlı ölümü tadacaktır.Ancak ölmeden vasiyet etmek gerekliliktir. Peki dinimizce bunu yapmanın yolları ve hükümleri nelerdir?

Ayetullah Uzma Vahid Horasani bu hükümleri şöyle anlatıyor.
 
 Vasiyet; insanın, ölümünden sonra kendisi için bazı işlerin yapılmasını istemesine veya ölümünden sonra malvarlığının bir kısmını başkasının mülkiyetine geçirmelerini veya hayırlı işlerde harcamalarını söylemesine ya da kendi evladı ile yetki sahibi olduğu kimseler hakkında belirli bir kimseyi yetkili tayin etmesine denir. Kendisine vasiyet edilen (ve vesayeti yüklenen) kimseye "vâsi" denir.
 
- Konuşamayan, işaretle maksadını anlatabilirse, işaretle her şeye vasiyet edebilir. Hatta konuşabilen bir kişi, işaretle maksadını anlatır ve vasiyet ederse, vasiyeti sahihtir.
 
- Ölen kimseden, altını imzaladığı veya mühürlediği bir yazı (vasiyetname) ele geçince, eğer o yazı maksadını açıklayacak şekilde olur ve onun bunu vasiyet için yazdığı da anlaşılırsa, ona uygun olarak amel edilmelidir.
 
- Vasiyet eden kişi, akıllı olmalı ve vasiyete zorlanmamalıdır. Baliğ olmayan on yaşında çocuğun vasiyeti, mümeyyiz ve vasiyeti de makul olursa, malının üçte birinde akrabaları ve hayırlı işler için geçerlidir. Farz ihtiyat gereği yedi yaşındaki mümeyyiz çocuk malından az bir miktarın uygun olan masraflarda kullanılması için vasiyet ederse, amel edilmelidir. Sefih bir kişinin malında yapmış olduğu vasiyeti tasarrufu gerektirirse, geçerli değildir.
 
- İnsan intihar etmek amacıyla, kendini yaralar veya zehir içerse ve bu vesile ile ölürse, vasiyeti sahih değildir. Ancak vasiyet o amelden önce olursa, sahihtir.
 
 İnsan, malının bir kısmının bir şâhısın olması için vasiyet ederse; vasiyet edilen kişi vasiyet edenin ölümünden önce o vasiyeti kabul ederse, vasiyet edenin ölümünden sonra, o mala malik olur. Hatta zahire göre kabul etmek muteber değildir ama vasiyeti reddetmek engeldir.
 
- İnsan, kendisinde ölüm alametlerini gördüğünde, halkın emanetleri için 2395. meselede açıklanan hükme göre amel etmelidir. Bir insan halka borçlu olur, borcu ödeme vakti gelmiş olur ve alacaklı da talep ediyorsa, vermesi gerekir. Eğer kendisi ödeyemiyorsa veya ödeme zamanı gelmemiş ise yahut alacaklı talep etmiyorsa, ölümünden sonra vasiyet edip ve şahit tutmalı da olsa, borcun kesin ödeneceğine kanaat etmelidir.
 
- Ölüm belirtilerini kendinde görmeye başlayan kimsenin humus ve zekât borcu veya mezalimi (yani boynunda şahsen tanımadığı kimselerin malî hakkı) varsa, hemen ödeyemiyorsa; kendisinden malı varsa veya onu birisinin ödeyeceğine ihtimal verirse, vasiyet etmelidir. Aynı şekilde ona hac vacip olursa, vasiyet etmelidir.
 
- Kendisinde ölüm alametlerini hisseden kimsenin kazaya kalan namaz ve oruçları varsa, onların yapılması için vasiyet etmelidir. Mesela kendi malından onları yapması için ecir tutmalarını vasiyet etmelidir. Hatta mal varlığı olmayan kimse, birisinin ücret almadan onları yerine getireceğine ihtimal verse bile, yine de vasiyette bulunması vacip olur. Kazaya bırakmış olduğu namaz ve oruçları 1398. meselede genişçe açıklandığı gibi büyük oğluna farz olursa, ona bilgi vermelidir.
 
- Ölüm alametlerini kendinde görmeye başlayan bir kimsenin, başkasının yanında veya mirasçıların bilmediği bir yere saklamış olduğu bir malı varsa, eğer bunu bilmemeleri yüzünden hakları zayi olacaksa, onlara bilgi vermesi gerekir. Fakat kendi küçük çocukları için bir kimseyi yetkili kılması gerekmez. Ancak, yetkili birini tayin etmediği takdirde, haklarının veya kendilerinin zayi olması söz konusu olursa, onların sorumluluklarını üstlenecek emin ve güvenilir birini yetkili kılmalıdır.
 
- Vasi tayin edilen kişi, akıllı ve ihtiyat gereği baliğ olmalıdır. Ancak baliğ olduktan sonra diğer vasi ile işlerin yapılmasında şerik olsun diye baliğ olan ile bir araya getirilirse sakıncası olmaz. Müslüman bir şahısın vasisi, Müslüman’a velayet etmeyi gerektirdiği takdirde, mesela küçük evlatlarına mütevelli olma gibi, Müslüman olmalıdır. Vasi, vasiyet edene ait olmayan işlerde, mesela vacip olan hakları yerine getirme, çocuk olanın malında tasarruf etme ve benzeri konularda güvenilir olmalıdır. Ama vasiyet edene ait olup da vacip olmayan konularda, mesela üçte birini hayır işlerde tasarruf etmeyi vasiyet ederse, güvenilir olması gerekmez.
 
- İnsan, kendisine birden fazla vasi tayin eder ve her birinin tek başına vasiyete amel etmelerine izin verilirse, vasiyete uymak için birbirlerinden izin almalarına gerek yoktur. İzin vermez, hepsinin birden vasiyete amel etmelerini söyler veya hiçbir şey söylemezse, birbirlerinden görüş alarak vasiyete amel etmelidirler. Şer’i mazeretleri olmadan birlikte vasiyete amel etmeye hazır olmazlarsa, şer’i hâkim onları birlikte vasiyete amel etmeleri için mecbur eder, itaat etmez veya şer’i engelleri olursa, şer’i hâkim onlardan birisinin yerine bir başkasını tayin edebilir.
 
- Eğer insan kendi vasiyetinden dönerse, mesela, malının üçte birinin bir kimseye verilmesini vasiyet ettiği hâlde, daha sonra; "Onu ona vermeyin." derse, vasiyet batıl olur. Bunun gibi eğer bir kimse vasiyetini değiştirir örneğin, çocukları için tayin ettiği önceki yetkili yerine bir başkasını tayin ederse, onun birinci vasiyeti batıl olur ve ikinci vasiyetine göre amel edilmesi gerekir.
 
- İnsan, vasiyetinden döndüğünü ifade eden bir iş yapar veya vasiyeti ile çelişen bir iş yaparsa, vasiyet batıl olur.
 
- Belirli bir şeyin, bir kimseye verilmesini vasiyet ettikten sonra, yarısının da bir başkasına verilmesini vasiyet ederse, o şeyin iki parçaya bölünmesi ve her birine bir pay verilmesi gerekir.
 
- İnsan, ölümü ile sonuçlanan bir hastalık esnasında malının bir kısmını bir kimseye bağışlar, ölümünden sonra da bir miktarının başkasına verilmesini vasiyet ederse, ölmeden önce kendisinin bağışladığı şey, “2308.” meselede açıklandığı gibi, onun malının aslından verilir. Ancak, vasiyet ettiği şey (mirasın) üçte birinden verilmelidir.
 
- Bir kimse, miras olarak bıraktığı malın üçte birinin satılmamasını ve gelirinin herhangi bir yere harcanmasını vasiyet ederse, ona göre amel edilmesi gerekir.
 
- Ölümüne sebep olacak hastalıkta iken, birisine bir miktar borçlu olduğunu söyler, mirasçılara zarar vermek için söylenebileceği tahmin edilirse, tayin ettiği miktarı malının üçte bir bölümünden ödenmelidir. Mirasçılara zarar verme kastıyla olmadığı anlaşılırsa, vasiyeti geçerlidir ve malın aslından verilmelidir
 
- Bir şeyin, birine verilmesi vasiyet edilirse, vasiyet edilen kişinin vasiyet edildiği esnada bulunması şart değildir. Dolayısıyla insan henüz hamile olmayan bir kadının belki sonradan hamile olup, doğuracağı çocuğa bir şeylerin verilmesi vasiyetinde bulunursa, vasiyet edilen şey ona verilmelidir. Ama vasiyet edenin ölümünden sonra vasiyet ettiği kişi mevcut olmazsa, vasiyetten ve karinelerden başka yerlerde harcanabileceği anlaşılırsa, vasiyet edenin isteğine göre harcanılmalıdır. Aksi takdirde, vasiyet batıldır ve o malı varislere intikal eder. Kendi malından, bir şeyi ölümünden sonra bir şâhısa verilmesini vasiyet eder, vasiyet eden öldüğünde vasisi mevcutta olursa, vasiyet sahihtir. Ama mevcut olmazsa, vasiyet batıldır. Vasiyet edilen şey varisler arasında taksim edilir.
 
- İnsan, birisi tarafından -555.meselede açıklanan cenazenin defin işlemleri dışında- vasi tayin edildiğini anlarsa, o ölmeden vasi olmaya hazır olmadığını ona haber verirse, ölümünden sonra vasiyete amel etmesi gerekmez. Ancak vasiyet eden ölmeden, onu vasi kıldığını bilmez veya bilir fakat vasiyete amel edemeyeceğini ona haber veremezse, vasiyete amel etmenin zorluğu yoksa vasiyete amel etmelidir. Yine vasi, vasiyet edenin ölümünden önce vasi olduğunu anlar, fakat vasiyet eden hastalığın şiddetinden veya başka bir engelden dolayı başka birisine vasiyet edemezse, ihtiyat gereği vasiyeti kabul etmelidir.
 
 Vasiyet eden ölürse, vasi tayin edilen kişi, bir başkasını vasi tayin ederek kendisini kenara çekemez. Ölenin, bizzat vasinin kendisinin o işi yapmasını kast etmediği, sadece o işin yapılmasını istediği anlaşılırsa, vasi, o işi yapması için bir başkasını vekil tayin edebilir.
 
- Vâsi olarak tayin edilen iki kişiden biri ölür yahut delirirse, şer’i hâkim onun yerine başka birini tayin eder. Eğer her ikisi de ölür yahut delirirse, şer’i hâkim onların yerine başka iki kişi tayin eder. Ancak, bu vasiyetin gereğinin yapılması için bir kişi yeterli olursa, iki kişinin tayin edilmesi gerekmez. Aynı şekilde, onlardan biri veya ikisi de kâfir olursa, vasi olması çocuk olanlara veli olmasını gerektirirse, hüküm aynıdır.
 
- Eğer vâsi, ölenin işlerini (vasiyetlerini) tek başına veya başkasından yardım alarak yürütemeyecek durumda olursa, şer’i hâkim, ona yardım etmesi için başka birini de tayin eder.
 
- Ölen kişinin bir miktar malı, vasisinin elinde telef olursa, onu korumada ihmallik eder, mesela malı emin olmayan bir yere bırakır veya aşırılığa giderse, mesela ölen şahıs, “malımdan belli bir kısmını falan şehrin fakirlerine ver” der,  o da malı başka bir şehir’e götürür ve yolda telef olursa, ondan sorumludur. Ama ihmallik yapmaz ve aşırılığa gitmezse, sorumlu değildir.
 
- İnsan, bir kimseyi vâsi tayin eder, daha sonra, "Eğer bu ölürse, yerine filan adam vasim olsun." derse, birinci vâsi öldükten sonra ikinci vâsi, ölenin vasiyetlerini yerine getirmelidir.
 
- Vasiyet edilmese bile, ölenin üzerine farz olan haccın yerine getirilmesi için gerekli masraflar, almış olduğu borçlar, verilmesi gereken zekât ve humuslar ile mezalim (yani boynunda şahsen tanımadığı malî hakkı olan kimselerin hakları,) miras olarak bırakılan malın aslından (yani vârislere taksim edilmeden önce) çıkarılmalıdır. Ama malın üçte birinden verilmesini vasiyet ederse, vasiyete amel etmeleri gerekir, üçte bir yetmediği takdirde, malın aslından almalıdırlar.
 
- Ölünün geriye bırakmış olduğu mal, aldığı borç, üzerine farz olan hac ve de humus, zekât ve mezalim gibi üzerine farz olan malî haklar çıkarıldıktan sonra artarsa, bu durumda eğer malın üçte birinin tamamının veya bir kısmının belli bir yere harcanmasını vasiyet etmişse, vasiyete göre amel edilmelidir; vasiyet etmemiş olursa, geriye kalan mal mirasçıların hakkıdır.
 
2785- Eğer vasiyet edilen miktar, malın üçte birinden fazla olursa, üçte biri aşan miktarın vasiyeti ancak mirasçıların bunu sözlü veya amelî bir şekilde geçerli olarak kabul etmesiyle sahih olur. Onların yalnızca (kalben) razı olmaları yeterli değildir. Hatta öldükten bir müddet sonra bile izin verseler, yapılan vasiyet sahih olur. Varislerden bazıları izin verir bazıları vermezse, izin verenlerin hissesinde, vasiyet geçerli ve sahih olur.
 
- Bir kimse, ölmeden önce malının üçte birinden fazlası hususunda vasiyet eder ve ölmeden önce mirasçıları da bunun uygulanmasına izin verirlerse, onun ölümünden sonra bu izinlerinden dönemezler.
 
- Eğer malın üçte birinden humus, zekât veya diğer borçlarının verilmesini, kazaya kalan namaz ve oruçlarını yerine getirmesi için birinin ecir tutulmasını ve bunların yanında fakirleri doyurmak gibi müstehap işlerin de yapılmasını vasiyet ederse, ilk önce borçlarını malının üçte birinden vermeli ve namaz ve oruçları için ecir tutmalıdırlar. Eğer ondan fazla kalırsa, tayin ettiği müstehap işlere harcamalıdırlar. Ama onun malının üçte biri sadece borçlarına yeterse ve varislerde üçte birden fazla harcanmasına izin vermezlerse, üçte bir olan miktar borçları ile namaz ve oruç arasında taksim edilir ve vacip olan mali eksiklik malın aslından verilir.
 
- Borçlarının verilmesini, kazaya kalan namaz ve oruçlarını yerine getirmesi için birinin ecir tutulmasını ve bir takım müstehap işlerin yapılmasını vasiyet eder ancak bunların malın üçte birinden yapılmasını vasiyet etmezse, borç, malın aslından verilmelidir. (Borç çıkarıldıktan sonra asıl maldan) bir şey artarsa, onun üçte biri namaz, oruç ve belirttiği müstehap işlere harcanmalıdır. Eğer malın üçte biri yetmezse, mirasçılar izin verirlerse, vasiyet yerine getirilir. Eğer izin vermezlerse, namaz ve oruç malın üçte birinden verilmeli; daha sonra eğer ondan bir şey artarsa, belirttiği müstehap işe harcanmalıdır.
 
- Belli bir malın kendisine verilmesi hususunda ölen kişi tarafından vasiyet edildiğini iddia eden kimsenin sözünü iki adil erkek tasdik eder veya iddiada bulunan kimse yemin eder ve bir adil erkek de onu tasdikler veya bir adil erkekle iki adil kadın veyahut dört adil kadın onun sözünü tasdik ederse, söylediği miktar ona verilmelidir. Şayet bir adil kadın buna şahitlik ederse, iddia edilen malın dörtte biri; iki adil kadın şahitlik ederse yarısı; üç adil kadının şahitliği hâlinde de dörtte üçü ona verilmelidir. Bunun gibi, kendi dinlerinde adil sayılan kitap ehli olan iki kâfir buna şahitlik ederse, eğer ölen kimse vasiyet ederken adil erkek veya kadını bulacak durumda olmamış ve vasiyet etmeye mecbur kalmışsa, istediği şey ona verilmelidir.
 
- Ölen kimsenin malını herhangi bir yerde harcaması hususunda, ölen kişi tarafından vâsi veya çocukları için yetkili tayin edildiğini iddia eden kimsenin sözü, ancak iki adil erkeğin onu doğrulaması hâlinde kabul edilir.
 
- Meşhura göre, kendisine bir şeyin verilmesi vasiyet edilen kimse, onu kabul veya reddetmeden önce ölürse, onun mirasçıları vasiyeti reddetmedikçe, o şeyi alabilirler. Ancak vasiyet eden vasiden sonra ölürse, o malı varislerin miras alması uzak değildir. Ancak bu, vasiyet edenin kendi vasiyetinden vazgeçmemesi durumunda geçerlidir, eğer vasiyetinden vazgeçerse, o şey üzerinde bir hak sahibi olmazlar.
 
http://caferider.com.tr/vasiyet-hukumleri-_m3124.html