08-05-2012 tarihinde eklendi
İSLAM VE TAKİYYE


  Takiyye ve takva aynı kökten olup Arapça itteka ve veka kökünden alınmışlardır ve korunmak ve sakınmak anlamınadırlar. Şu farkla ki takiyye genelde insanlardan korkmak, sakınmak anlamında kullanılır.

Takiyyenin fikhi anlamına gelince, Ehlibeyt mektebinin büyük fıkıh alimlerinden olan Şeyh Ansari Takkiye adli risalesinde Takiyye'yi söyle tarif etmiştir: "Takiyye başkasından gelebilecek zarardan korunmak için, ona hakka uygun olmayan bir söz veya davranışla uyum sağlamaktır." Başka bir ifadeyle takiyye bir kafir veya zalimin korkusundan kendi inancını gizleyip zahirde onunla uyum sağlamaya denir.

1.Takiyye'nin meşruluğuna Kur'ân'dan deliller:

Allah Teala şöyle buyuruyor:

"Firavun ailesinden olup imanını gizleyen bir adam şöyle dedi: Siz bir adam 'Rabbim Allah'tır diyor,' diye öldürecek misiniz..."(Gafir Suresi: 28)

İmanı gizlemek takiyye ile mümkün olur ve bu ayette bu tavır övgü ile anılmıştır.

Yine buyurmuştur ki: "Müminler müminleri bırakıp da kafirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur; ancak kafirlerden gelebilecek zarardan korunarak yaptığınız dostluk başkadır." (Ali İmran: 28)

Yine buyurmuştur ki: "Kim iman ettikten sonra Allah'ı inkar ederse -kalbi iman ile dolu olduğu halde (inkara) zorlanan başka- fakat kim kalbini inkara açarsa, işte Allah'ın gazabı bunlaradır..." Nahl 106

   Bu ayetlerde takiyyenin meşru olduğu açıkça beyan edilmiştir. Gerçi bu ayetler kafirlere karşı takiyye konusunda nazil olmuştur, ancak hiç şüphesiz zâlimlere karşı takiyyenin de meşruluğunu ispatlamaktadır. Çünkü her ikisinde de zâlimden gelebilecek bir zarardan korunmak için kendi inancını gizlemek ölçüsü mevcuttur. Küfürle zulmün bu hükümde değişecek bir yönü yoktur.

   2. Takiyyenin meşruluğuna Sünnetten deliller:

   Resulullah (s.a.a)'den nakledilen ve "Ümmetten iztirar (çaresizlik) durumlarının günahı kaldırılmıştır" diye nakledilen sahih hadis yine takiyye'nin meşruluğunu hiçbir kuşkuya yer bırakmadan ispatlamaktadır.

   İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Takiyye müminin siperidir. Takiyyesi olmayanın imanı yoktur."

   Ehlibeyt imamlarından takiyyenin meşru olduğu hatta yerine göre (canı korumak vb. durumlarda) asla terk edilmemesi gereken bir farz olduğuna dair bir çok sahih hadis mevcuttur. İsteyen Kafi kitabının 2. cildine ve Vesailuşşia kitabının 16. cildine müracaat edebilir.

   Ehlibeyt mektebinin uleması arasında takiyyenin meşruluğu hakkında görüş birliği vardır.

   Şunu da hatırlatmak gerekir ki Şeyh Ensari'nin de takiyye adlı risalesinde açıkladığı üzere takiyye hüküm olarak beş kısama ayrılır:

1. Farz takiyye (Korunması farz olan bir canı korumak için yapılan takiyye)

2. Haram takiyye (Kendi canını korumak için başka birinin kanını dökmek durumundaki takiyye.)

3. Müsatehap takiyye (riayet edilmediği taktirde fiili bir zarar söz konusu olmayana ileride zarara maruz kalmaya zemin hazırlayan takiyye)

4. Mekruh takiyye

5. Mubah Takiyye

http://caferider.com.tr/islam-ve-takiyye_m3016.html