Pandemi kuralları çerçevesinde gerçekleşen panel de, Zeynebiye Camii Kültür Merkezi’nde buluşan Ehl-i Beyt dostları, Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, Akademisyen – Yazar Prof. Dr. Halil Çivi ve İslam Tarihçisi Dr. Halil Yıldırım’ın konuşmalarını dinlediler.
Panelde konuşan Akademisyen – Yazar Prof. Dr. Halil Çivi konuşmasında; “Hüseyni ahlak nedir? İranlı meşhur yazar Ali Şeriati diyor ki: “Hz. Hüseyin (a.s) kanıyla ve canıyla dünyadaki en büyük ahlak ve vicdan devrimini yaptı.” peki Hz. Muhammed (s.a.a) diyor ki: “Benden sonra, benim yolumdan gitmek isteyenlere ben iki önemli emanet bırakıyorum. Bunlardan birisi Kur’an-ı Kerim’dir, diğeri ise benim Ehl-i Beyt’imdir. Bu iki emaneti terk etmezseniz doğru yoldasınız demektir.”
Dolayısıyla Hüseyni duruş demek hem Kur’an’ın evrensel anlamlarını doğru anlamak ve bu yolda hareket etmek ve bunu uygulamaya aktarmaktır. Peki, bu konuda hangi yol sağlamdır? Dediğimizde şöyle bir örnek verilebilir: Bir dağda susamışsınız ve önünüzde bir dere var. “Ya bu suyun en temiz yeri neredir?” diye sorarsınız ve bu derenin kaynağının neresi olduğunu ararsınız. O kaynağı görürseniz dersiniz ki “O kaynak en temiz yerdir.” İşte o kaynak Hz. Muhammed (s.a.a)’dir.
Biz yalnızca yaradana hesap vereceğiz. O hesap verme gününde de temiz gitmek isteriz. Bu nedenle de ahlakımıza dikkat etmeli ve kirletmemeye özen göstermeliyiz.”dedi.
Çivi’nin ardından panelde konuşan İslam Tarihçisi Dr. Halil Yıldırım konuşmasında; “Ben Kerbela ve Ehl-i Beyt’in Türk milletine ve Türk dünyasına yansımalarından bahsetmek istiyorum. Çünkü İbn Haldun diyor ki: “Kişilerin nasıl bir fıtratı ve seciyesi varsa, toplumların da öyle bir ırs, karakter ve seciyesi vardır.”
Türk milleti fıtratı gereği, İmam Ali (a.s)’yi kendi seciyesinde birleştirmiş, onun ahlakıyla ahlaklanmış ve onun faziletiyle tüm İslam âlemini ve üç kıtayı bir şekilde dolaşmış ve onun doğru ve güzel yolunu en iyi bir şekilde yaşamıştır.
Bunun sebeplerinden en önemlisi Horasan ve Türkistan’a İslam’ı anlatmak için gelen sahabeler’in İmam Ali (a.s)’nin Şialarından olan Selman-ı Farisi ve arkadaşları olduğunu görüyoruz. Tabi İmam Ali (a.s) ile olan dostluklarımız sayesinde Emeviler’in ve Abbasilerin hurafelerini değil direkt İmam Ali (a.s)’nin dostlarından Hz. Nebi’nin sünnetini öğrenmiş bir milletiz. Bu durum sadece Anadolu değil, Türkistan ve Balkanlar’da da kendini göstermiştir.
Türk milletinin her ferdi Ehl-i Beyt’i dinde saf pınar olarak görmüşlerdir. Tüm iyi ve güzel şeyler bizlere göre Ali’dedir. Çeşitli İslam ülkelerinde yaşamış biri olarak Hz. Ali (a.s)’nin felsefesini en iyi uygulayan milletin Türk milleti olduğunu kesinlikle söyleyebilirim. Yani İslam’ı bu konuda en güzel yaşayan milletiz. Ve bu gelenek, Türk milleti yaşadıkça devam edecek. Milletimizin, İmam Ali (a.s) ve Hz. Nebi’nin öğretisiyle yaşayabildiği nice Muharremler diliyorum.”dedi.
Panelde konuşan, Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz konuşmasında; Allah, bizi Ehl-i Beyt’ten ayırmasın. Ahiret günü Yezid’e yalaka olan, gönülden Hüseyin’in Peygamber çiçeği olduğunu bile bile Hüseyin’e neden saldırdılar. Biat ettikleri halde, on binlerce mektup gönderdikleri halde çanak dibine kandılar. Birçok Arap kabilesi, Hz. Hüseyin ile yüz yüze şehit olan bir Türk yiğit, Eslem kadar olamadılar.
Biz şuan tarihi bir vakayı konuşuyoruz. O şehitlerin her birinin yiğitliği yanında; karakterlerini, ahlaklarını da konuşmalıyız. Birçoğu köleydi ve Hüseyin’in dergâhın da özgürlüğü bulmuşlardı. Her biri birer yıldız oldu, insanlığın hidayet semasında. Ama karşılarındaki on binler koca birer sıfır olup gittiler.
Onlar dinlerini sattılar, Hz. Muhammed (s.a.a)’den uzak düştüler. Kur’an bize diyor ki: “Erdemli olun. Bunun birinci şartı sadıkların maiyetinde olmanızdır.” Takvalı olmak, erdemli olmak; sadıklarla olmayı gerektirir. Yalancılarla, zalimlere olmamayı gerektirir. Eğer takvan varsa zulmedenlerle olamazsın. Takva, Hüseyin ile olmanı gerektiriyor. Birçok kanaldan nakledilir ki: “Al-i Muhammed ile beraber olun.”
En son rivayeti de Abdullah bin Ömer’den naklediyor: “Bütün insanlara, özellikle o günkü Müminlere Allah’ın emridir. ‘Takvalı olun, Ehl-i Beyt ile olun.” sadıklar Al-i Muhammed’dir, Hüseyin’dir.
Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendisidir deniyor. Cennette ihtiyar olmadığına göre bütün cennetlilerin efendisidir onlar. Cennetin ziynetidir, arşın küpesidir onlar. Onlar sevilmez mi? Peygamber efendimiz “Allah’ım ben onları seviyorum sen de onları sev. Onlara buğz edenlerle de buğz et.” buyurmamış mıdır?
Biz iki kişinin kavgasında neden taraf oluyoruz derseniz; Allah’ın taraf olduğu yerde biz de tarafız. Bir tarafta Musa ve bir tarafta Firavun. Taraf belirlemek zor mudur bu konuda. Bir tarafta Ehl-i Beyt, diğer tarafta onların zalim düşmanları. Bu konuda taraf belirlememek zalimliğe ortak olmaktır. Hem de böyle güzel bir taraf varken taraf olmamak nedendir?
Bu Muharrem onunda gerçekleştiği söylenen “güzel” olayların birçoğu mitolojik ve uydurmadır. Kültürümüzü bozmaya çalışmaktadırlar. Bir eliniz Kur’an’da diğer eliniz Ehl-i Beyt’in eteğinde olsun. Ehl-i Beyt Nuh’un gemisidir; neden tahta parçası arıyorsun? Gözünüzün önünde bu kadar rol model varken, yaşayan Kur’an gözünüzün önündeyken ve yolunuz bu kadar belliyken kaybolmayın. Gözyaşlarınız bol olsun...”dedi.
Konuşmaların ardından panelde, Ehl-i Beyt âşıkları Azerbaycan’ın ünlü Ehl-i Beyt meddahlarından Seyyid Taleh Boradigahi, Seyyid Fariq Boradigahi ve İran’ın ünlü meddahlarından Fariborz Khatami’in mersiyeleriyle gözyaşlarına boğuldu.
Panel, Cem TV, Kanal 12 ve Zeynebiye TV’den canlı olarak yayınlandı.