El Cezire haber kanalı, “Gizli olansa daha büyüktür” adlı programda Al-ı Halife rejiminin terör örgütü el-Kaide ile olan ilişkilerinin üzerindeki perdeyi aralayarak, Bahreyn yönetiminin Şii ve Sünni arasında fitne çıkarmak için el-Kaide’yi kullandığını ifşa etti. Yapılan bu ifşaat, bu hanedanın mazlum Bahreyn milleti hakkında ne tür cinayetler işlediğini hala da kabul etmemiş kimselerin pozisyonlarını kendileri için netleştirebilir.
Mümkündür ki bir kimse kendine sorsun; acaba Al-ı Halife rejimi neden çareyi terörist gruplara, menhus Saddam rejiminden geri kalan istihbarat unsurlarına ve Pakistanlı, Bangladeşli ve diğer Asyalı milletlerden olan kiralık elemanlara sığınmakta buluyor ve vatandaşlık hakkını verdikten sonra onları bu ülkenin polis ve istihbarat dairesinde çalıştırırarak kendi halkına karşı kullanıyor?
Bütün bu sorunların yanıtı tek bir cümledir ve o da şu: Bu hanedanın Bahreyn’de hiçbir temeli ve kökü yoktur; aksine zorla Bahreyn milletine dayatılmış olan yabancı bir cisimdir, o yüzden Bahreyn milletiyle hiçbir ortak özelliği bulunmuyor ve iktidarda kalmak için her türlü kirli yöntemi kullanıyor.
Daha yeni El Cezire haber kanalının “Gizli olansa daha büyüktür” adlı programda ifşa edilen bu kirli yöntemlerden bir tanesi, Bahreyn istihbarat servesinin bu ülkenin muhalif liderlerine saldırmak için el-Kaide örgütüyle kurduğu gizli ilişkilerdir.
Konuya ilişkin raporda yer alan belgeler, bazısı yeni ve bazısı da 2011 yılına kadar giden belgelerdir. Söz konusu belgeler bu rejimin adı geçen kiralık unsurlarla Bahreynli muhalif liderleri ortadan kaldırmak için kurduğu ilişkilerin gerçeğini ortaya koyuyor. Programın bir bölümünde, el-Kaide’nin elebaşlarından Muhammed Salih adında birisi, “Biz burada kendi ifademizi kayıt altına alıyoruz ki Bahreyn Ulusal İstihbarat Servisi karşısında, bizi kurban etmek ya da aleyhimizde bir ithamda bulunmak istemeleri durumunda kendimizi korumuş olalım” diyor.
Bu şahış programda, “Bahreyn güvenlik güçleri benimle temas kurdular ve bana, ‘kral senden istiyor ki, rafizilerin müzahametine son veresin ve Abdulvehhab Hüseyin başta olmak üzere muhalif ve Şii liderleri ortadan kaldırasın’ dediler” diyor.
Muhammed Salih, “Belirlenen kişilere suikast yapmak için Arabistan’daki bazı el-Kaide liderleriyle silah getirmek için temasa geçtiğini ancak Riyad ve Manama arasındaki köprü üzerinde yakalanıp sorguya alındığını” açıklıyor. Ayrıca, Arabistan’da hapisten çıktıktan sonra, Bahren’e dönüşte bizzat Bahreyn kralı tarafından karşılandığını ve kendisine Arabistan zindanında uğradığı haksızlığı telafi etme sözü verdiğini de ekliyor.
El Cezire yayımladığı bu raporda, Bahreyn kralı Hamed bin İsa’nın terör şebekesinin elebaşı Muhammed Salih’in serbest bırakılması için bizzat devreye girdiğini ifşa ediyor.
Muhammed Salih ayrıca, “Hapiste olduğu sırada Bahreyn’in Arabistan’daki elçiliğine haber vererek kendisinin serbes bırakılması için Behreyn devletinin müdahale etmesi gerektiğini, aksi halde Arabistan’da silah satın almakla ilgili her şeyi ifşa edeceğim” diye itiraf ediyor.
El Cezire haber kanalı bu programda ilk defa Yasir el-Celahime adında bir subayın itiraflarını da yayımladı. Bu subay, Bahreyn rejimi tarafından 2011’in Mart ayında Manama’da el-Lu’lu Meydanı’nda halk grevlerini kanlı bir şekilde bastıran güvenlik güçlerin komutanı olarak atanmıştı. El- Celahime yaptığı itiraflarda,serahaten, “o sırada el-Lu’lu Meydanı’nda silah diye bir şey yoktu ancak daha sonra bu meydanda silahların olduğunu gösteren görüntüler yayımlandı ki Bahreyn güvenlik güçleri sonradan oraya yerleştirmişlerdi” itirafında bulunuyor.
Bunlar, Bahreyn’deki iktidarının bekası ve devamı için Al-ı Halife rejiminin kullandığı kirli yöntemlerin bazı örnekleriydi. Bu tür girişimler, Arabistan ordusunun Bahreyn’i işgal etmesine yeşil ışık yakan, işgalci siyonistlere bu ülkenin kapılarını açan ve bu ülkeyi Filistin davasına karşı mücadelenin süngü ucu haline getiren bir rejimden asla uzak olmayan girişimlerdir.